Dünya borsalarında çöküş sonrası toparlanma çabası sürüyor. New York borsası bir haftada yüzde 10’dan fazla yükseldi. Diğer gelişmiş ülke borsaları da onu izledi. Böyle günlerin kritik sorusu şu sıralar tekrar canlandı. Acaba borsalar dibe vurdu mu?
Doğruluğu tartışılamaz bir gözlemle başlayalım. Her kriz eninde sonunda biter. Bu kriz de mutlaka sona erecektir. Bütün sorun, o günün bugün olup olmadığına karar vermektir. Kırılma noktasını yakalayabilenlerin çok kârlı çıkacaklarını biliyoruz.
Ben bu konuda karamsarlar arasında yer alıyorum. Geri planını uzun süredir anlatıyorum. Küresel düzeyde ciddi reel dengesizlikler birikmişti. Sancılı bir düzeltme dönemi kaçınılmazdı. Hâlâ tünelin ucundaki ışığı göremiyorum.
“Faiz-toto” tutmuyor
2009’da Para Politikası Kurulu’nun (PPK) faiz kararını aldığı toplantılar benim yazı günüme denk geliyor. Ocak ve şubat toplantıları sabahında görüşümü açıkladım. Martta devam ediyorum.
İktisat politikası yorumcuları “faiz-toto” oynamayı seviyor. Ama kasımdan bu yana tutturan sayısı çok azaldı. Çünkü Merkez Bankası üst üste süpriz yaptı. Beklentinin çok üstünde faiz indirimine gitti.
Kasımda ilk faiz indirimini öngörmenin zorluğunu anlayışla karşılayalım. Aralıktaki 1,25 puan indiriminin de geçmiş politika tavrından kopuş olduğunu kabul edelim. Gene de, ocak ve şubatta “faiz-totonun” neden tutturulamadığı sorusu cevapsız kalıyor.
Aklınıza hemen “mağlup pehlivan güreşe doymaz” özdeyişi geliyordur. Tahmincilikte böyle bir risk gerçekten vardır. Ancak bu bağlamda, gözlenen sistematik sapmayı açıklamaya yetmediği kanısındayım.
Lafı uzatmayalım. Bence iktisat yorumcularının ezici çoğunluğu faizin düşmesini bir türlü içine sindiremiyor. Yani, diğer koşullar ne olursa olsun ekonominin yüksek faize ihtiyacı olduğunu düşünüyor. İşin özü budur.
Tek haneli faiz!
“Faiz-totoda” bugünkü PPK toplantısından gecelik faizde ,25 ile 1 puan arasında indirim bekleniyor. Çoğunluk ,5 puan diyor. Demek ki, faizin yüzde 11.5’tan yüzde 11’e düşmesi yeterli bulunuyor. Daha yüksek oranda faiz indirimi ise riskli görülüyor.
Hangi risk? İşsizlik, sanayi üretimi, iç talep, dış denge vs. reel ekonomi için en büyük risk yüksek faizin kendisidir. Geriye döviz kuru riski kalır. Düşük faizin döviz talebini artırması ile TL’nin değer kaybetmesinden korkuluyor.
Halbuki son ayın gelişmeleri para politikasında önceliğin acilen reel ekonomiye kaydırılması zorunluluğunu net biçimde kanıtlıyor. Yüksek oranlı faiz indirimleri sürmelidir. Tek haneli faiz dönemini başlatmanın tam zamanıdır.
Faiz kararı üzerine
Haberin Devamı