Eylül enflasyonu

Haberin Devamı

Veriler dün TÜİK tarafından yayınlandı. Merkez Bankası daha önce gıda fiyatları konusunda uyarmıştı. Tüketici fiyat artışı için piyasanın ortalama tahmini yüzde 0.8’di. Ben de öyle bekliyordum. Yüzde 1 diyenler vardı. Ama daha yüksek çıktı.

Kısaca özetleyelim. Eylül’de tüketici fiyatları (TÜFE) yüzde 1.2 arttı. Geçen yılın yüzde 0.4 artışının üç katıdır. Dolayısı ile yıllık enflasyon 1 puana yakın artışla yüzde 9.2’ye yükseldi. Gazete manşetlerine “şok” sözcüğü ile yansıması normaldir.

Üretici fiyatları (ÜFE) biraz daha ılımlı geldi. Eylül artışı yüzde 0.5’te kaldı. Geçen yılın 0.1 puan altındadır. Bu nedenle yıllık ÜFE aynı oranda düşerek yüzde 8.9 ’a geriledi. Yani TÜFE’nin altına indi.

Ne var ki, mali piyasalar yüksek TÜFE’ye tepki göstermedi. Borsada ve dövizde olumlu hava devam etti. Enflasyon dinamiklerine gerçekçi bakışın artık yerleştiğine işarettir. Olumlu bir gelişmedir.

Ölçme sorunları

2010’da enflasyonun seyri özel bir önem kazandı. Çünkü yılbaşında tüketici fiyatları aniden hızla artmaya başladı. Çift haneye tırmandı. Ekonomik canlanma ile birleşince mali piyasaların enflasyon korkusu depreşti. Yıl içinde faiz artırımı beklentileri pekişti. Konuyu başından itibaren yakından izliyoruz. Merkez Bankası artışın geçici ve arz kökenli olduğunu vurguladı. Ben de bu görüşü savundum. Talep kökenli bir enflasyon baskısından söz edilemeyeceğini söyledim.

Gıda fiyatlarına özellikle dikkat çektim. Uzun dönemli eğilimde 2007 yazında bir yukarı sapma belirdi. Önce geçici zannedildi. Ama giderek gıda nispi fiyatlarının kalıcı şekilde yükseldiği ortaya çıktı. Önemli ölçme sorunları gündeme geldi.

Gıda harcamaları tüketici sepetinin en büyük kalemidir. Gıda nispi fiyatlarında artış tarım-dışı kesimin reel gelirini düşürür. Nitekim TÜFE’nin bir işlevi hayat pahalılığını ölçmektir. Bu anlamda enflasyonun yükseldiği kesindir.

Halbuki para politikası açısından önemli olan ekonominin toplam arz-talep dengesidir. Nispi fiyat değişimine değil, fiyatlama davranışlarına bakmak gerekir. Dolayısı ile diğer fiyatların seyri öne çıkar. Bu anlamda enflasyon hedefin altında kalıyor.

Üç farklı enflasyon

Toplam talebin enflasyona etkisini daha iyi ölçmek için çekirdek enflasyon kavramı kullanılıyor. TÜİK bu amaçla Özel Kapsamlı TÜFE Göstergeleri (ÖKTG) hesaplıyor. Bunlardan biri (ÖKTG-I ) tercih ediliyor. Ben kira kalemini önemsiyorum.

Aşağıdaki grafikte Ocak 2009’dan bu yana üç farklı enflasyon ölçüsü izleniyor. Dikey eşiği bilerek yüzde 5’te kestim. Türkiye için uzun dönemde makul bir enflasyon hedefidir. Kirayı çubuklar gösteriyor. Üstteki çizgi gıda enflasyonudur.

Yıllık çekirdek enflasyon krizde yüzde 8’den yüzde 3’e iniyor. İlkbaharda yüzde 5.6’ya çıkıp sonra başını aşağı çeviriyor. Eylül’de yüzde 3.7’ye düşüyor. Kira artışı ise sürekli yavaşlıyor: Yüzde 11.5’ten yüzde 4.1’e. Halen ikisi de eşiğin (yüzde 5) altında.

Halbuki yıllık gıda enflasyonu hem eşiğin üstünde kalıyor hem çok dalgalanıyor. Şubat 2010’da yüzde 15.6’ya sıçrıyor. Temmuzda yüzde 5.6’ya iniyor. Eylül’de ise yüzde 16.2 ile son yedi yılın rekorunu kırıyor. Yeni bir düşüş dalgası şaşırtmayacaktır.

DİĞER YENİ YAZILAR