Küresel mali piyasalar biraz sakinlemişe benziyor. İMKB-100 endeksi dün tekrar 54 bini aştı. Son baktığımda New York’ta Dow Jones da 10.000’e yaklaşmıştı. Fırtına bitti mi? Yoksa yeni bir fırtına öncesinin sükûneti mi? İşte bütün mesele...
TÜİK’in hesapladığı nisan sanayi üretimi, beklentilere yakın geldi. Geçen yıla kıyasla toplam sanayi üretimi yüzde 17, imalat sanayi üretimi yüzde 18,6 yükseldi. Bir önceki aya göre de her ikisi yıllandırılmış yüzde 9-10 civarında arttı. Olumludur.
Mayıs nakit gerçekleşmesi Hazine tarafından yayınlandı. Bütçenin öncü göstergesidir. Mayısta nakit dengesi 6.3 milyar TL fazla verdi. Beş aylık toplam açık ise 10 milyar TL’de kaldı. Hedefin altındadır. Bütçe iyi gidiyor.
İki toplantı
Toplantısı bol bir hafta geçiyor. Neyse ki okulda dersler bitti, notlar açıklandı. Yoksa bir bölümünü kaçıracaktım. Yazıyı bile zor yetiştirdim. Dinlemekten ve konuşmaktan yazmaya vakit kalmadı.
Salı akşamı ekonomi yönetimi ile yemek yedik. Başbakan Yardımcısı Babacan 2003’ten bu yana ekonomi köşe yazarlarıyla bir araya geliyor. Hazine Müsteşarı Çanakçı, Merkez Bankası Başkanı Yılmaz da katılıyor.
Önce yönetim bir ufuk turu yapıyor. Dünya ve Türkiye analizlerini birinci elden duyma fırsatını buluyoruz. Sonra biz anlatıyoruz. Bu kez daha çok önümüzdeki dönemin muhtemel riskleri ve alınabilecek tedbirler konuşuldu.
Elbette euro’nun geleceği de tartışıldı. Malum, iki iktisatçı iki ayrı görüş demektir. İktisatçı sayısı 20’ye çıkınca işler iyice karışıyor. Fikir birliğine vardığımızı söyleyemem.
Dün Garanti Gelecek Zirvesi paneline katıldım. Singapur’un eski BM daimi temsilcisi Mahbubeni Asya’nın yükselişini, Financial Times yazarı Wolf küresel ekonominin geleceğini anlattı. Avrupa ve euro gene başrolde yer aldı.
Kritik olan siyasettir
Euro analizlerinde dar anlamı ile iktisadi (teknik) sorunları siyasetten ayırt etmek gerekiyor. Kamu borcu sorunu ile yola çıkıyorum.
Bir kesim, kısa dönemde verilen destek sayesinde borç çevrilir ama uzun dönemde bu ülkeler borçlarını geri ödeyemez diyor. Para birliği içindeki ülke nasıl iflas eder? Para birliğini nasıl terk eder? Geçmişte örneği yoktur. İntizamlı olma ihtimali sıfırdır.
Geri planda sabit kur sisteminin getirdiği katılığa bakış yatıyor. Borçlu ülkelerde birim emek maliyetleri yüksek yani rekabet gücü düşüktür. Devalüasyon yapamadıklarına göre tek alternatif deflasyon kalıyor. İflas öngörenler bu sürecin işlemeyeceğini düşünüyor.
Neden? Teknik açıdan deflasyon ve devalüasyon eşdeğerdir. İç piyasa için üretim yapan kesimlerin reel gelirini düşürür. Ama düzeltme için gereken süre aynı değildir. Bu da bizi siyasete getirir.
İflasa direnip euro içinde kalmanın iki siyasi koşulu vardır. Bir: Düzeltmeyi zamana yayması için euro ortakları destek verir. Almanya’nın tavrı kritiktir. İki: Ülke halkı uzun dönemli çıkarlarını euro içinde kalmakta görür. Karar toplumundur.
Felaket senaryosu için iki siyasi kararın da ters çıkması gerekiyor. Olmaz demem. Ama mevcut işaretler o yönde değildir. Tarafların akılcı çözümlere yanaşması ihtimali hâlâ güçlüdür. Yani ben tedbirli iyimserliğimi sürdürüyorum.
Euro’nun geleceği tartışılıyor
Haberin Devamı