Geçen yazıda Ekim sayılarından hareketle tüketici enflasyonunu değerlendirdim. Sevgili Ege Cansen hemen topa girdi. Olaya bakışını dün Hürriyet’te açıkladı. Doğrusu bekliyordum, yazarken Ege’yi düşünmüştüm.
Fiyatların günden güne gözle görülür şekilde yükseldiği hallerde enflasyonun ölçülmesi ile ilgili sorunlar önemini kaybediyor. Türkiye 1970 sonrasında bu süreci yaşadı. Yüzde 60’larda seyreden enflasyonda nüansları tartışmanın anlamı kalmıyor.
Örneğin yıllık enflasyonun yüzde 60’dan 63’e çıktığını düşünelim. 3 puanlık artış söz konusudur. Geçmiş deneyimlerden olağan hata sınırları içinde kabul edileceğini, piyasaların yada para otoritesinin tepki vermeyeceğini biliyoruz.
Düşük enflasyon halinde durum çok farklıdır. Yıllık enflasyon yüzde 3’ten 6’ya tırmanınca artış gene 3 puandır. Ama enflasyon iki katına çıkmıştır. Kamuoyunu tedirgin eder. Haklı olarak sorgulanır.
“Geçim maliyeti”
Tüketici fiyat endekslerinin kökeninde fiyat hareketlerinin, özellikle ücretli kesimin reel gelirine etkisini saptama arayışı yatar. Amaç nominal gelir değişiminin yaratabileceği optik yanılgıları engellemektir.
Ege’nin bu noktada önemli bir eleştirisi var. Yeni bir kavram yerine Türkçe’de zaten sık kullanılan “hayat pahalılığı” kavramından yararlanmak istedim. Bana derdimi anlatmaya yeter gibi geldi.
İngilizce “cost of living” deniyor. Türkçe tam karşılığı “geçim maliyeti” olur. Ege haklıdır. Hayat pahalılığı gelir ve fiyatların mutlak düzeyine aittir. Örneğin düşük gelirliler için sıfır enflasyonda bile hayat pahalıdır.
Hazır ayrıntıya girdik, nisbi fiyat değişimlerinin yarattığı bir başka sistematik ölçüm hatasına işaret edelim. Güncel bir örnek: Domates fiyatı zıplıyor. TÜFE’ye göre geçim maliyeti domatesin tüketici bütçesindeki payı oranında artıyor.
Gerçekçi değildir. Çünkü domates tüketimi kısılır. Bütçedeki payı azalır, sıfıra inebilir. Yani endeks hesaplanırken domates tüketiminin sabit tutulması bizi yanıltıyor. Nisbi fiyat değişiminin geçim maliyetine etkisini abartıyor. Literatürde “ikame etkisi” denir.
Faiz kararı
Gelelim para politikasına. Domatesi vuran hastalık fiyatı zıplatıyor. TÜFE yani enflasyon yükseliyor. Merkez Bankası taraf oluyor. Enflasyonla mücadele için para politikasının sıkılması gündeme geliyor.
Ne yapacak? Sıkacak mı? Toplam arz-talep dengesini sadece TÜFE’ye bakarak değerlendiriyorsa toplam talebi düşürecek tedbirleri devreye sokması gerekiyor. Gerisini biliyoruz. Faizi arttıracak.
Ancak yüksek faiz büyümeyi yavaşlatacak, TL’ye daha da fazla değer kazandıracak vs. Bu zor kararı almadan önce domates fiyatının diğer fiyatları nasıl etkilediğine bakıyor. “Çekirdek enflasyon” düşük çıkınca fiyatlama davranışlarının değişmediği sonucuna varıyor ve faize dokunmuyor. Bence de doğru olanı yapıyor.
Enflasyon muhabbeti
Haberin Devamı