Küresel mali piyasalar yine kötü bir hafta geçirdi. Artık alışıldı. Her çalkantıdan sonra birileri “Bu sonuncu, krizin dibi göründü, bundan sonra her şey çok güzel olacak!” diyor. Gel gelelim fazla geçmeden yeni bir dalga piyasaları vuruyor.
Üç haftadır küresel ekonominin sorunlarını yazıyoruz. Mali çalkantıların gerisinde yatan reel dengesizlikleri gördük. Bunların oluşmasında özellikle para politikasının sorumluluğunu vurguladık. “Düzeltme süreci uzun ve sancılı olacak” dedik.
Aslında küresel sorunlar üstüne daha yazılacak çok şey var. Ancak o arada Türkiye ekonomisinde yeni veriler gelmeye başladı. Geçen hafta Temmuz dış ticareti ve Ağustos enflasyonu yayınlandı.
Önümüzdeki hafta Temmuz sanayi üretimi, ödemeler dengesi ve ikinci çeyrek milli geliri açıklanacak. Dolayısı ile bir süre için küresel konjonktür analizine ara verip Türkiye ekonomisine dönüyoruz.
Ağustos enflasyonu
Ağustos enflasyonu piyasanın öngördüğünden çok daha iyi geldi. Hem tüketici (TÜFE) hem üretici fiyatlarında (ÜFE) küçük artışlar bekleniyordu. Halbuki ikisinin de düştüğü ortaya çıktı.
Kısaca hatırlatalım. Ağustos’ta TÜFE ve ÜFE, sırası ile yüzde 0.2 ve yüzde 2.3 geriledi. Böylece TÜFE’de Temmuz ayında yüzde 12 olan yıllık enflasyon yüzde 11.8’e, ÜFE’de ise yüzde 18.4’ten yüzde 14.7’e indi.
Bu sonucun ayrıntıları ekonomi sayfalarında ve köşe yazılarında tartışıldı. Örneğin TL’nin tekrar değer kazanması, sebze-meyvede bol mahsul, hammadde ve enerji fiyatlarında gevşeme, iç talebin cansızlığı vs. çok sayıda neden vurgulandı.
TÜFE’de talep kökenli enflasyon baskısını ölçmek için “gerçek kira” kalemini önemsiyorum. Yıllık yüzde 13.3 ile 2003 bazlı serinin en düşük değerine ulaştı. Aylık yüzde 1.1 ise yine aynı seri için en düşük Ağustos artışıdır. Yani kira kalemi yetersiz iç talep hipotezini doğruluyor.
“Gıda” enflasyonunda ilginç bir gelişme var. Ocak’ta yıllardır ilk kez gıda endeksi TÜFE’yi geçti. Mayıs’a kadar üstünde seyretti. Haziran’da ciddi bir düzeltme (6 puan) yaparak TÜFE’nin altına indi. Temmuz ve Ağustos’ta öyle devam etti.
Düşüş kalıcı mı?
Bu noktada fevkalade önemli bir soru ile karşı karşıyayız. Enflasyondaki düşüş geçici mi? Yoksa kalıcı mı? Tek aylık veriden hareketle genelleme yapmayı sevmediğimizi de hatırlatalım.
Tüketici enflasyonunda yılbaşında başlayan yükselişin özünde arz kökenli şoklardan kaynaklandığı görüşüne katılıyorum. Nisbi fiyatlardaki değişimden gelen maliyet etkisi ile talep baskısı sonucu oluşan fiyat artışlarının ayırtedilmesi çok önemlidir. Görünen, arz şoklarının (nisbi fiyat değişimleri) endeks üzerindeki etkisinin hafiflediğidir. Zaten tepe noktasına yaz aylarında çıkması öngörülüyordu. Yani yeni bir arz şoku gelmediği takdirde bundan sonra enflasyonda düşüş eğilimi öne çıkacaktır.
Böylece para politikasına geliyoruz. Başkan Yılmaz, Trabzon’da yaptığı konuşmada faiz indiriminden söz ederek zaten tartışmayı başlattı. Bu önemli konuya hakkını verebilmek için uzun bir yazı dizisi gerekiyor. Herhalde ay sonuna doğru yapabilirim.
Enflasyon düşüşe geçti
Haberin Devamı