Ekonomi neden bir önceki çeyreğe göre sadece yüzde 0.1 büyüdü?

Haberin Devamı

Geçen yılın son çeyreğinden bu yılın ilk çeyreğine üretim artışı sadece yüzde 0.1 (binde bir). İlk çeyrekte büyümeyi kısıtlayan unsur özel kesim harcamalarının yetersizliği değil. Özel kesim harcıyor. Sıkı maliye politikasının kamu kökenli talebi düşürdüğünü zaten biliyorduk. Stok değişimi de beklendiği gibi. Yani iç talep canlı. İşte aşırı değerli TL bu noktada devreye giriyor. Ucuz döviz bir yandan ihracatı zorlaştırıyor. Aynı anda iç talep artışının yerli üretime yönelmesini engelliyor


Heyecanla beklenen ilk çeyrek milli geliri dün açıklandı. Sabah erken kalkıp bilgisayar başında büyüme tahminlerime baktım. Hangi kalemlere öncelik vermek gerektiğini çıkardım. Bir anlamda ev ödevimi yaptım.

Elbette bütün makroekonomik göstergeler önemlidir ama milli gelir başka türlü önemlidir. Diğerlerine kıyasla geç yayınlanır. Yayınlanan veri üç ay öncesini yansıtıyor. Ona rağmen konjonktür analizinin en temel girdisidir.

Bu yüzden tek yazı yetmiyor. Ayrıntılara girmek, alt kalemlere bakmak gerekiyor. Gene öyle yapacağım. Genel değerlendirme bugün. İlk intibalar diyebiliriz. İnce analizler bundan sonraki yazılarda.

Baştan uyaralım. Açıklanan veriler aslında geçicidir. Daha sonra mutlaka revizyon görür. Kesin sayıları ancak Mart 2011’de yılın tümü ile birlikte görebiliriz. Genel hatları değişmez ama ayrıntılarda farklar ortaya çıkar.


Hangi büyüme?

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) bir önceki yıla göre büyüme hızı ilk çeyrekte yüzde 11.7 çıktı. Mali piyasada ortalama tahmin yüzde 11’di. Ben biraz daha iyimserdim; yüzde 12.7 öngörmüştüm.

Anlamı ne? Bu yıl ilk çeyrekte üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeri geçen yılın ilk çeyreğinden yüzde 11.7 daha fazla olmuş. Ekonominin geçen yıla kıyasla bu oranda daha fazla üretim yaptığını yani büyüdüğünü söyleyebiliyoruz.

Neden “geçen yıla kıyasla” vurgusuna ihtiyaç duyuyorum? Çünkü TÜİK artık bu çeyreği bir önceki ile karşılaştırmayı mümkün kılan takvim ve mevsim etkisi temizlenmiş milli geliri de yayınlıyor. Eskiden kendimiz hesaplardık. TÜİK daha iyi yapıyor.

Üç ayı (Ocak-Mart) önceki üç ayla (Ekim-Aralık) karşılaştırınca resim değişiyor. Geçen yılın son çeyreğinden bu yılın ilk çeyreğine üretim artışı sadece yüzde 0.1 (binde bir) düzeyinde kalıyor. Yıllandırılmışı yüzde 0.6 ediyor.

Aradaki farka iktisatçılar, “Baz etkisi” diyor. 2009 ilkbaharında ekonomi çökmüştü. Onu baz alınca yüksek büyüme çıkıyor. Ama sonra toparlandı. Dolayısı ile sonbaharla karşılaştırınca büyüme yok oluyor. Yerini durağanlık alıyor.


İç talep canlı

Bu ihtimali “Büyüme Tahminleri Değişiyor” başlıklı yazımda (20 Nisan) işledim. “Büyümesiz büyüme” ifadesini kullandım. Bir önceki yılla değil, bir önceki çeyrekle karşılaştırmanın önemini vurguladım.

Her tahminci önce kendi yanılgısını anlamaya çalışır. Bir önceki yıla kıyasla büyüme, tahminimden 1 puan düşük çıktı. Farkı görmek için ana harcama kalemlerini kısaca gözden geçirdim.

Özel tüketim yüzde 9.9, özel yatırımlar yüzde 22.1 artmış. Özel kesim talebinin büyümeye katkısı yüzde 11.3 çıkıyor. Benim tahminimden daha yüksektir. Yani sorun özel kesim harcamasından kaynaklanmıyor.

Kamu tüketimi yüzde 1 artıyor ama kamu yatırımları yüzde 25.6 düşüyor. Kamu talebi büyümeye eksi katkı yapıyor: Yüzde 0.8. Sıkı maliye politikasının kaçınılmaz sonucudur. Ben bu kadar beklemiyordum. Sapmaya küçük bir katkısı var.

Özel ve kamu harcamalar toplamı nihai iç taleptir. Büyümeye yüzde 10.5 katkı yapıyor. Bu sayı ilgimi çekiyor çünkü dağılımda hatalarıma rağmen toplamı tutturduğumu görüyorum.

Hesaplaması en zor kalem stok değişimidir. Biraz keyfi şekilde bir sayı koyarız. Ben büyümeye yüzde 5.9 katkı yapar diye düşünmüştüm. Gerçekleşme yüzde 6.4 oldu. Yarım puan karamsarlık makul karşılanabilir.

Stokları da ekleyince toplam iç talebe ulaşıyoruz. Büyümeye katkısı yüzde 17.9 çıkıyor. Dolayısı ile toplam iç talep benim tahminimden 0.5 puan yüksek geliyor. Buradan büyümeyi düşüren etkenin iç talep olmadığı ortaya çıkıyor.


Dış talepte büyük sorun

Geriye ne kalıyor? Tahmin ettiniz: Dış talep. Mal hizmet ihracatı (sıkı durun) yüzde 0.1 azalıyor. “Nasıl olur, ihracat artmadı mı?” diye itiraz ettiğinizi duyar gibiyim. Benim de içime sinmedi; ölçme hatası olabilir. Gene de aklıma iki neden geliyor.

Milli gelir ihracatta katma değeri ölçer. Halbuki ihracat içinde ithal girdiler de yer alır. İhracatçı daha çok ithal girdi kullanınca aynı katma değer ile daha çok ihracat yapar. Dolayısı ile artan ihracata rağmen katma değer azalabilir.

Milli gelirde hizmet ihracatı da dahildir. Yani turizm, taşımacılık, sigorta vs. gelirleri kapsanır. Bu kış turist sayısı düşmüştü. Diğer kalemlerde de benzer sorunlar yaşanmış olabilir. Neticede ihracatın büyümeye katkısı sıfır çıkıyor. Halbuki ben 1 puana yakın katkı öngörmüştüm.

Sıra dış talebin diğer kalemine, yani mal ve hizmet ithalatına geldi: Yüzde 21.1 artıyor. İthalatın büyümeden götürdüğü (eksi katkısı) yüzde 5.3’e ulaşıyor. 2004’ten bu yana en yüksek değerdir. İthalatın eksi katkısını da 0.5 puan az tahmin etmişim.

İhracat ve ithalat toplamı bize dış talebi veriyor. İhracatın büyümeye katkısı sıfır olunca, dış talebin büyümeden götürdüğü ithalata eşitleniyor: Yüzde 5.3. Tarihi bir rekordur . 1998 bazlı seride dış talebin büyümeyi bu kadar aşağı çektiği başka bir çeyrek yoktur.


Döviz kuru ve büyüme

Kısa bir özet yapalım. İlk çeyrekte büyümeyi kısıtlayan unsurun özel kesim harcamalarının yetersizliği olmadığını gördük. Özel kesim harcıyor. Hem tüketiyor hem yatırıyor. Şikayet edemeyiz. Ayrıntıları ayrıca ele alacağız.

Sıkı maliye politikasının kamu harcamalarını kıstığını ve bunun kamu kökenli talebi düşürdüğünü zaten biliyorduk. Eşyanın tabiatına uygundur. Bütçeyi sıkmak büyümeye kamu desteğini kesmektir.

Stok değişimi de beklendiği şekilde davranıyor. Dolayısı ile iç talepte güçlü bir artış gerçekleşiyor. İlk çeyrek sonuçları, mevcut konjonktürde büyümenin tahdidinin aslında iç talep olmadığını çok net gösteriyor.

İşte aşırı değerli TL bu noktada devreye giriyor. İhracat katma değerinin az da olsa düşmesinde şüphesiz olumsuz dış koşulların da etkisi vardır. Diyelim öyle olsun. Ya ithalat? İthalattaki patlamayı neye bağlayacağız?

Aşırı değerli TL’nin yarattığı kısır döngüyü milli gelir verilerinden izliyoruz. Ucuz döviz bir yandan ihracatı zorlaştırıyor. Aynı anda iç talep artışının yerli üretime yönelmesini engelliyor. Böylece canlı iç talebe rağmen üretimin durağanlaşması ile sonuçlanıyor.

“Şeytan ayrıntıda gizlidir” derler. Devam edeceğim.


DİĞER YENİ YAZILAR