Bayramın üçüncü günü ekonomi yazmakta tereddüt ettim. Pazar yazıma çok iltifat aldım. “Hoca bırak artık ekonomiyi, böyle genel konular yaz” teması hâkimdi. Doğrusu, ekonomi yazılarım artık ilgi çekmiyor mu diye şüphelendim. Neyse, huylu huyundan vazgeçmezmiş...
Euro krizi, sonunda Yunanistan’ın siyasi coğrafyasına yansıyor. Papandreu’nun referandum resti planları bozdu. Muhalefet elini taşın altına koymak zorunda kaldı. Gündeme önce geniş tabanlı bir hükümet, ardından erken seçim geldi.
Yunanistan’ın siyasi yapısı ilginçtir. Ülkeyi az sayıda güçlü aile yönetir. Aradaki kavga çok kanlı geçer. Neticede bir hanedan gider, öbürü gelir. Yaşanan kriz bu oligarşik düzeni kökten hırpalıyor. Tamamen dağıtması ihtimali bile belirdi. Merakla izliyorum.
Beklendiği gibi, euro krizi İtalyan siyasetine de sıçradı. İtalya aslında batık değil; ama büyük ekonomi yani hazmı zor. Niteliği Yunanistan’dan farklı olsa da, çok ciddi siyasi sorunları var. Krizin İtalyan siyasetinde de bir dönemi bitireceğini söyleyebiliriz. Göreceğiz.
Ekim’de yüksek enflasyon
Ekim enflasyonu manşetlere çıktı. Vergi artışı ve kur etkisi ile tüketici fiyatlarının tırmanacağı biliniyordu. Merkez Bankası da kamuoyunu uyarmıştı. Piyasa Ekim’de yüzde 2.8 bekliyordu. Yüzde 3.3 geldi. Böylece yıllık enflasyon yüzde 7.7 ile 2011’in en yüksek değerine ulaştı.
Yılın ilk aylarında enflasyon ekonomi gündeminde geri plana düşmüştü. Ocak-Nisan arasında yıllık TÜFE artışının yüzde 5’in altında seyrettiğini hatırlatalım. Mayıs’ta ani bir sıçrama ile yüzde 7.2’ye yükseldi. Haziran-Eylül arasını yüzde 6.5 civarında geçirdi.
Son dönem enflasyon tekrar ilgi odağı oldu. İki neden öne çıkıyor. Biri, maliyet yükselten gelişmelerdir. Ekim’de ortalama sepet kur 2.17 TL ile tarihi zirvesini gördü. Aynı anda hükümet maliye politikasını sıkma kararı aldı. Dolaylı vergilere zam yaptı.
Diğeri “düşük faiz-yüksek kur” politikasına güvensizliktir. Sert kur hareketi ve Merkez Bankası’nın müdahaleleri yeni politikaya muhalifleri heyecanlandırdı. Özetle, enflasyondaki yükselişin kalıcı (ve tehlikeli) olduğunu savunmak kolaylaştı.
Daima böyledir. Enflasyon tartışması döner dolaşır para politikası ve faizlerde düğümlenir. Fiyatlardaki yükseliş geçici ve arz kökenli ise faiz değişmez. Kalıcı ve talep kökenli ise faiz artışı gerekir. Olayın özü budur.
Yükseliş geçici
Bu konuyu geçtiğimiz aylarda epey işledim. Merkez Bankası’nın enflasyon artışını “geçici ve arz kökenli” gördüğünü anlattım. Nitekim son Eflasyon Raporunda Merkez Bankası’nın 2012 için yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 5.2’dir. Katılıyorum.
Dolaylı vergi zamlarına bakalım. Kısa dönemde mutlaka enflasyonu yükseltir. Ama bütçe açığını azaltır. Yani orta dönemde toplam talebi daraltıcı etki yapar. O nedenle enflasyonu azdırmaz, bilakis söndürür.
Gelelim kira kalemine (onsuz olmaz!). Grafiği hazır ama bayram günü koymak istemedim. Yıllık kira artışı Eylül’de yüzde 4.5’ten Ekim’de yüzde 4.6’ya çıktı. O kadar. Lafı uzatmayacağım. Mevcut verilerde enflasyon üzerinde bir talep baskısı işareti görülmüyor.
Okuyucularımın berber fiyatlarını da merak ettiğini biliyorum. Bugünlük bu kadar; nasıl olsa enflasyon ve para politikası konularına geri döneceğiz.
Ekim enflasyonu
Haberin Devamı