“Düzeltme gerekmiyor” tezi

Üçüncü çeyrek büyüme hızında görülen beklenmedik ve sert düşüşü anlamaya çalışıyoruz. İşin püf noktası, “geçici mi yoksa kalıcı mı?” sorusuna doğru cevap vermekten geçiyor. Son yazıda geçici olma ihtimali araştırdık. Bir sonuca ulaşamadık

Haberin Devamı

Üçüncü çeyrek büyüme hızında görülen beklenmedik ve sert düşüşü anlamaya çalışıyoruz. İşin püf noktası, “geçici mi yoksa kalıcı mı?” sorusuna doğru cevap vermekten geçiyor. Son yazıda geçici olma ihtimali araştırdık. Bir sonuca ulaşamadık.

Düşüşün kalıcı olması ihtimali ekonominin yapısı ve mevcut konjonktürle ilgili analize bağlıdır. Farklı analizler farklı sonuçlara ulaşacaktır. Soruyu daha açık sorabiliriz. Bugün geldiği noktada Türkiye ekonomisi bir düzeltme gerektiriyor mu?

“Hayır” ve “evet” cevapları çerçevesinde iktisatçılar arasında ciddi bir kutuplaşma yaşandığını izliyoruz. Bir adım daha atalım. Soruya cevabın anahtarı nerededir? Karşımıza dalgalı kura geçiş sonrası uygulanan para politikasına yönelik değerlendirmeler çıkıyor.

Bugün “düzeltme gerekmiyor” tezini kısaca özetleyeceğiz. Kaçınılmaz olarak basitleştirmek zorundayım. Ama ana hatlarını yakaladığımı düşünüyorum. Ben “düzeltme gerekiyor” diyen kamptayım. Yani objektif olmayabilirim. Hatırlatırım.

Para politikası anahtardır
Türkiye son altı yılda büyük bir yapısal dönüşüm yaşadı. Kamu maliyesi toparlandı, borç sorunu hafifledi, bankalardaki sorunlar temizlendi, iktisat politikasına iç ve dış güven tesis edildi. Neticede enflasyon düştü ve ekonomi hızla büyüdü.

Bugün ekonomi hiç tereddütsüz son otuz belki elli yıllık dönemde hiç olmadığı kadar güçlüdür. Bedeli ise inanılmaz derecede yüksek faiz dışı fazla şeklinde halinde ödendi. Ama konjonktür beklendiği gibi seyretmedi. Tasarruflar düştü, enflasyon kıpırdadı, istihdam tökezledi, dış açık büyüdü.

Konjonktürel olumsuzlukları maliye politikasının gevşekliğine atfetmek inandırıcı durmuyor. Geriye para politikası kalıyor. Bazılarımız para politikası yanlıştı diyor. Diğerleri ise para politikasının yanlış olduğunu kabul etmiyor. Tutarlılık onları yukarıda sayılanlar sorun değildir demeye zorluyor.

2001 sonrasında uygulanan para politikası karşısındaki tavır ile konjonktür analizleri arasındaki bire bir ilişkinin iyi kurulması çok yararlıdır. Gözlenen bilmecelerin önemli bölümünün anahtarı orada yatmaktadır.

Her şey güzel olacak...
Mantığın devamı kolaydır. Hem maliye hem de para politikalarında hata yoksa, ekonomik konjonktürde bir düzeltme gereksizdir. Çünkü ekonomide kırılganlık biriktirecek neden yoktur. Olumsuz göstergelerin ise makul açıklamaları vardır. Doğru okumak yeter.

Dış açık mı? Büyük ölçüde mikro sorunlardan kaynaklanan yapısal bir özelliktir. TL’nin değeri ile ilişkisi yoktur. Ayrıca değerli TL verimliliği ve teknolojik gelişmeyi teşvik etmektedir. İhracat zaten artmaktadır. Üstelik dış açığı finansman sorunu hiç yoktur.

Enflasyon mu? Arz kökenli şoklar yükseltmiştir. Örneğin enerji fiyatları, tarımsal üretimin yapısal sorunları, kiraların geriye endekslenmesi temel nedenlerdir. Yoksa 2005’in ikinci yarısından itibaren bir iç talep patlaması söz konusu değildir. Ayrıca iç taleple büyümek iyidir.

Buna göre siyasiler hata yapmazsa “canlı iç talep-hızlı büyüme-devasa dış açık-düşen enflasyon” konjonktürü daha uzun süre gider. Muhtemel olumsuzlukların nedenini ise ekonominin dışında, seçimlerde, hükümette, medyada vs. aramak gerekir.

DİĞER YENİ YAZILAR