Yeni hükümeti beklerken iktisat politikası opsiyonlarını netleştirmeye çalışıyoruz. Son yazımda dış açık karşısında iki temel tavrı tanımladım. Birine “sıcak paracılar” ve diğerine “kurcular” adını verdim. Tartışmaları izlemeyi kolaylaştırdığını düşünüyorum.
Ege Cansen usta yazıyı beğenmiş, iltifatları bana moral verdi. Sevgili Murat Üçer ise üçüncü yol öneren çalışmasını yolladı. Makul düzeyde dış açık için yapılması gerekenleri sıralıyor. Bence “sıcak paracı” cenahta kalıyor. Bir yerde yayınlanırsa haber vereceğim.
Para Politikası Kurulu (PPK) perşembe günü toplandı. Faizi değiştirmedi. Ek miktar sıkılaştırması da getirmedi. Kararın metninden PPK’nın uyguladığı politikadan memnun olduğu anlaşılıyor. Yeni dönem için önemli bir işarettir.
Dolayısı ile mali piyasaların faiz artışı umutları bir darbe daha yedi. Yaz başında diyenler şimdi sonbahara, hatta önümüzdeki yıla attılar. Yavaş yavaş mali piyasaların ayakları yere basmaya başlıyor. Sevindiricidir.
Yeni politika ve döviz kuru
Merkez Bankası yeni para politikası bileşiminin ilk işaretlerini geçen yılın sonbaharında vermeye başladı. Ama fiili uygulamaya aralıkta geçildi. Bir yandan faiz indirildi. Aynı anda kredi artışına karşı idari önlemler devreye sokuldu.
Yeni politika bileşimi geçmişle ciddi bir kopuşa tekabül ediyordu. İlk günden itibaren yoğun tartışma konusu oldu. Çok sayıda eleştiri geldi. Örneğin “post-modern” dendi. Kredi hacminin bu şekilde denetlenemeyeceği söylendi ve söyleniyor.
Ayrıntılar biliniyor, girmeye gerek görmüyorum. Eleştirilere katılmadığımı birkaç defa yazdım. İki neden öne çıkıyor. Bir: Karşılık artışı ve diğer tedbirlerin etkisi için beklemek gerekiyor. İki: Esas bakılması gereken kredi hacmi değil döviz kurudur.
Son hususu özellikle vurgulamak istiyorum. Dış açıkta somutlaşan makro dengesizliğin düzeltilmesinde TL’nin değer kaybetmesinin kritik rolü üzerine son dönemde çok duruyorum. Çünkü intizamlı düzeltmenin ön koşulunu oluşturuyor.
Dolayısı ile yeni politikanın başarı kriteri kredi artış hızı değildir. TL’nin değer kaybıdır. İhracatı teşvik ederken ithalatı cezalandırır. Ancak, daha önemlisi iç talebi daraltmasıdır. Yani kur hareketi kredi talebini kısmanın da etkili bir yöntemidir.
Yeni politikanın başarısı
Küresel kriz sonrasında dolar-euro paritesinde dalgalanma çok arttı. O nedenle dolar ya da euro kuruna bakmak anlamsızlaştı. Yerine yarım dolar artı yarım euro’dan oluşan döviz sepeti kullanılıyor.
Son bir yıl için günlük bazda döviz sepetinin TL karşılığı aşağıdaki grafikte yer alıyor. Haziran sonunda sepet 1.75 TL civarında iken 11 Kasım 2010’da 1.68 TL ile dibe vuruyor. Sonra yükseliş eğilimi başlıyor. Dün sepet 1.99 TL’ye ulaştı.
Dip noktası ile karşılaştıralım. Yedi buçuk ayda TL’nin döviz sepetine karşı yüzde 18,3 değer kaybettiği görülüyor. Yetersiz; ama iyi bir başlangıçtır. Üstelik yumuşak şekilde gerçekleşmiştir. Yeni para politikasının büyük başarısıdır. Devamını bekliyorum.
Döviz kuru gelişmeleri
Haberin Devamı