Çin’in dış fazlası küçülüyor mu? Yılın ilk iki ayının dış ticaret verileri öyle diyor. Emtia ve enerji fiyatlarındaki artışın da etkisi ile ithalat ihracattan daha hızlı artıyor. Dış fazlanın azalması Çin-ABD kavgasını rahatlatabilir. Yuanın değer kazanmasına gerek kalmayabilir.
IMF Başkan Yardımcısı Lipsky’den uyarı geldi. Gelişen ülkelerde aşırı ısınma ve enflasyon riskinin arttığını söyledi. Nedenler arasında Fed ve Avrupa Merkez Bankası’nın dünyayı likiditeye boğmasını sayıyor. Sermaye girişine karşı daha kararlı mücadele istiyor.
Adı geçmiyor ama Türkiye de sermaye girişinin sıkıştırdığı ülkeler arasında yer alıyor. Döviz sepeti dün 1.90 TL’nin altına geriledi. Bence piyasalar yüksek faiz döneminin geri döneceğine oynuyor. Tutarsa iyi para kazanacaklar.
TÜİK’in açıkladığı ocak sanayi üretimi beklenenden yüksek geldi. Geçen yıla göre toplamda yüzde 19, imalat sanayiinde yüzde 21 artış var. Takvim ve mevsim etkisi temizlenince aralık ayına göre toplamda yüzde 0,5, imalat sanayiinde yüzde 0,1 artış çıkıyor. Sanayi yıla iyi başladı.
Dış açık ve finansmanı
Ekonomi yönetimi ile toplantı izlenimlerine devam ediyorum. Geçen yazıda dış açığı ayrıca ele alacağımı söylemiştim. Nedenini tahmin etmek zor değil. Nitekim laf döndü dolaştı dış açık sorununa yoğunlaştı.
Ekonomi yönetimi dış açıktan rahatsız mı? Evet. Bir süredir farklı ağızlardan ifade edildi. Daha önemlisi, çözüme katkı amaçlı politikalar deneniyor. Hatta, seçim yılında ekonomiyi soğutma çabası hükümetin popülizmden uzak durduğuna kanıt gösterildi.
Dış açığın finansmanında bir sorun var mı? Hayır. Tam tersine, daha fazla sermaye girdiği için TL değer kazanıyor. Genel açıklamaların ardından Ege Cansen hemen espriyi patlattı. Finansmanı bulunan dış açık neden sorun olsun?
Bir ara bu görüş Türkiye’de çok popülerdi. Aslında totolojidir. Tanım gereği, finansmanı yoksa dış açık da olmaz. Ancak, bugün kaynak girmesi yarın da geleceği anlamına gelmez. Dış açık büyüdükçe sermaye girişinin çıkışa dönüşmesi ihtimali de artar.
Yani orta vadede büyük bir mali çalkantı riski oluşur. Dolayısı ile yumuşak geçiş için önceden tedbir almak gerekir. Ekonomi yönetimi bu görüşünü bizlere de tekrarladı. İtirazım olmadığını söyleyebilirim.
İki “tarz-ı iktisat”
Nasıl yapılacak? Hedeflerde anlaşmak genellikle kolaydır. İş kullanılacak araçlara gelince saflar ayrışır. Keynesci, monetarist, köktenpiyasacı vs. politika tarzları devreye girer. Üstüne çıkar ve duyarlılık farkları gelir. Tartışmalar başlar.
Ekonomi yönetiminin yaklaşımını yeni para politikası bileşimi yansıtıyor. İki ayağı var: Döviz kuru ve kredi hacmi. İlki için faiz iniyor. İkincisi için mevduat karşılıkları yükseltiliyor. İç talep ve kur üzerinden dış açığın denetlenmesi amaçlanıyor.
Diğer yaklaşım büyük ölçüde mali kesimin taleplerini yansıtıyor. Özünde eski politika tarzına geri dönüşü istiyor. “Yüksek faiz-sıkı bütçe” diyebiliriz. Küresel kriz öncesinde IMF’in standart reçetesi olduğu için Türkiye yakından tanıyor.
Hangi iktisat politikası bileşimi dış açık sorununu çözmekte daha etkili olur? Maalesef tam esas soruda yerim bitti. Önümüzdeki günlerde bu konuları tartışma fırsatları olacaktır.
Dış açık sorunu
Haberin Devamı