Mali piyasalar haftaya nispeten iyi başladı. Baktığımda ABD borsaları açılmamıştı ama Avrupa yükseliyordu. Euro da olumlu havadan nasibini aldı. Parite 1.23’e yaklaştı. Bir sonraki düşüşe kadar moraller iyi demektir.
Bugün Mart istihdam ve işsizlik verileri çıkıyor. Ekonomik canlanma artı olumlu mevsim etkisi ile tarım dışı istihdamın artması ve işsizliğin azalması gerekiyor. Ama ne kadar? Ayrıntılara bakarız.
Otomotiv sanayii Mayıs verileri açıklandı. İlk beş ayda üretimde yüzde 46, ihracatta yüzde 52 artış var. İç satışlar ise az çok aynı kalmış. Halbuki geçen yıl ÖTV indirimi vardı, bu yıl yok. Normal koşullarda ilk yarı artışla biter. Sonrası için rivayetler muhtelif...
Finansman önem kazanıyor
Canlanan iç talep özellikle ithal mallara yönelince, dış açık hızla büyümeye başladı. Sanırım bu konuyu yeterince işledik. Aşırı değerli TL’nin ekonomiyi gene tatsız bir açmaza sürüklediğini vurguladık.
Döviz kurunun değişmediğini kabul edelim. İç taleple büyüme devam ederse dış açık hızla tırmanır. Dolayısı ile dış açığın finansmanı hakkında tereddüt ve spekülasyonlar tekrar gündemi işgal etmeye başlar.
O nedenle bugün dış finansmanın kalitesine bakmaya karar verdim. 2002 sonrası toplu verileri elimde vardı. Ama daha gerçekçi olmak için hükümetin ilk iki yılını ve kriz dönemini çıkarttım. 2005-7 arası üç yılın ortalamasını aldım. Bu yılın ilk dört ayı ile karşılaştırdım. Sonuçlar aşağıdaki tablodadır. İlk sütunda 2005-7 dönemi için yıllık ortalama sayılar milyar dolar olarak yer alıyor. İkinci sütunda farklı finansman kalemlerinin cari işlemler açığına oranları var. Son iki sütun bu yılın dört ayı için sayıları ve oranları gösteriyor.
Dış finansmanın kalitesi
Önce daha sağlıklı olduğu düşünülen borç-dışı kaynaklara bakalım. 2005-07 döneminde payı yüzde 71 iken bu yıl yüzde 9’a geriliyor. Örneğin yabancı sermaye girişinin payı yüzde 52’den yüzde 12’ye iniyor. Dolayısı ile borçlanma gereği yüzde 29’dan yüzde 91’e tırmanıyor.
Borçlanmanın yapısı da değişiyor. Kamu borçlanmasının payı yüzde 4’ten yüzde 64’e yükseliyor. Yabancıların TL tahvil alımı yüzde 10’dan yüzde 30’a çıkıyor. Buna karşılık özel kesimin borçlanma payı yüzde 84’ten yüzde 14’e düşüyor. Özellikle banka-dışı özel kesim borçlanma yerine (yüzde 64) borç ödemeye başlıyor (yüzde 22).
Neticede, 2005-07 döneminde dış açığın yüzde 29’u kadar borçlanma gereğine karşılık yüzde 79’u kadar borç alınıyor. Aradaki fark (yüzde 50) rezerv birikimine gidiyor. Bu yıl yüzde 91’lik borç gereğine karşılık borçlanma yüzde 78’de kalıyor. Aradaki fark (yüzde 13) rezervlerden ödeniyor.
İlginç bir gelişmeye dikkat çekelim. 2005-07 arasında hem Merkez Bankası hem bankalar rezerv biriktiriyor. Merkez Bankası bu yıl da rezervini artırıyor (yüzde 36). Ama bankalarda daha büyük rezerv düşüşü (yüzde 46) gerçekleşiyor.
Özetleyelim. Bir: Borç dışı finansman azalıyor, borçlanma artıyor. İki: Özel kesim borçlanması azalıyor, kamu borçlanması artıyor. Üç: Finansman fazlası rezerve gitmiyor, finansman yetersizliği rezerv eritiyor. Durum budur, bilginize.
Ortalama Dağılım Ocak-Nisan Dağılım
Milyar dolar 2005-07 % 2010 %
Cari İşlemler Dengesi -31 100 -14 100
Net Hata Noksan 1 5 -1 -9
Yabancı Sermaye Yatırımı 16 52 2 12
Hisse Senedi Yatırımı 4 14 1 5
Borçdışı Finansmanı 22 71 1 9
Borçlanma Gereği -9 -29 -13 -91
Yabancı TL Tahvil Alımı 3 10 4 30
Diğer Hükümet ve MB -4 -14 5 34
Toplam Kamu Borçlanması -1 -4 9 64
Mali kesim borçlanma 6 20 5 36
Banka-dışı Borçlanma 20 64 -3 -22
Toplam Özel Borçlanma 26 84 2 14
Toplam Dış Borçlanma 24 79 11 78
MB Rezerv Değişimi -11 -35 -5 -36
Bankalar Rezerv Değişimi -5 -15 7 49
Toplam Rezerv Değişimi (- artış) -15 -50 2 13
Dış açığın finansmanı
Haberin Devamı