Salı günü Türkiye Cumhuriyeti 11’inci devlet başkanını seçti. Sayın Abdullah Gül’ü yeni görevinde kutluyorum. Bu satırları yazarken Başbakan Erdoğan yeni hükümetin onayını almak üzere Çankaya Köşkü’ne çıkmıştı. Ama bakanlar kurulu açıklanmamıştı.Köşe kadılığına başladığımda Cumhurbaşkanı Demirel’di. Dolayısı ile bu konuda yazma fırsatı ilk kez 2000 ilkbaharında elime geçti. Demirel’in tekrar seçilmesi çabalarına karşı çıktım. Sezer’in adaylığını destekledim. Bu göreve bir hukukçunun gelmesini olumlu buldum. Buna karşılık Sezer için seçildikten sonra ayrı bir yazı yazmadım.
12 Eylül anayasasında Cumhurbaşkanlığı, darbenin lideri Kenan Evren’e göre tasarlandı. Parlamenter sistemle çeliştiği ilk günden çok açıktı. Özal ve Demirel’in siyasi kişilik ve deneyimleri durumu idare etmelerine izin verdi. Sezer döneminde ise mahzurları netleşti.
Kendi hesabıma uzun süredir kayıtsız şartsız başkanlık rejimini savunuyorum. Yürütmenin başı halk tarafından iki turlu seçimle doğrudan seçilsin diyorum. O nedenle 22 Eylül’de halkoyuna sunulacak anayasa değişikliğini de destekledim.
Tarihe kayıt düşme
Genelde ekonomi ağırlıklı yazıyorum. Ama daima ekonomi yazmıyorum. Türkiye çok hareketli ve renkli bir ülke. Ekonomi ile doğrudan ya da dolaylı bağlantısı zayıf ama tarihi değeri yüksek olay açısından çok zengin. İnsanın nerede durduğunu açıklaması, tarihe kayıt düşmesi gerekiyor.
Örneğin Nobel Edebiyat Ödülü’nün Orhan Pamuk’a verilmesi, Hrant Dink’in katli ve askerin e-muhtırası son yılda tavrımı belirtmek gereğini duyduğum olaylardı. İlgimi çeken bir konuya değinmeden edemeyeceğim: En yoğun okuyucu tepkisi de bu yazılara geldi.
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı Türkiye’nin yakın tarihi açısından hiç tereddütsüz anahtar önemdedir. Nisan başından bu yana yaşanan siyasi gerginlik ve kutuplaşma bunun kanıtıdır.
Nerede duruyorum?
“Gül asla Çankaya’ya çıkmamalıdır” diyenler, salı akşamı matem tutanlar arasında mıyım? Kesinlikle hayır. Demokratik meşruiyete inancım tamdır. Cumhurbaşkanı’nda aranacak koşulları Anayasa saptamıştır. Nokta.
“Gül mutlaka Çankaya’ya çıkmalıdır” diyenler, salı akşamı bayram yapanlar arasında mıyım? Kesinlikle hayır. AKP’ye her iki seçimde de oy vermedim. Bir başka AKP’linin o göreve gelmesinde hiçbir mahzur görmüyorum.
“Gül benim Cumhurbaşkanım mı?” Kesinlikle evet. Meşrudur, dolayısı ile benim de cumhurbaşkanımdır. Fakat muhalif olma hakkım mahfuzdur. Yakın dönem cumhurbaşkanları için bu koşula uymayan 12 Eylül darbecisi Kenan Evren’dir. Uzun dönem açısından insanların kafasında çok soru olduğunu biliyorum. Bundan sonra neler olabilir? İslamcılık tehlikesi arttı mı? Şeriat gelir mi? Kutuplaşma bir siyasi krize dönüşebilir mi? Demokratikleşme yeni bir ivme kazanabilir mi? Sırası geldikçe bunlara da cevap arayacağız.
Cumhurbaşkanı Gül
Haberin Devamı