CHP’de değişim zordur

Haberin Devamı

İlk köşe yazımı Şubat 1994’te Sabah Gazetesi yayınladı. Haftada iki kez yazıyordum. Kuruluşunda Vatan’a geçerken üçe çıktım. Yani kesintisiz on altı yıldır bir gazete köşesini işgal ediyorum. Bekleneceği gibi uzmanlık alanım olan ekonomiye odaklanıyorum.

Ancak, dönemim ilk ve ikinci yarıları arasında içerikte bir değişiklik oldu. 2002’ye kadar yazıları genel tutuyordum. Önemli gördüğüm iç ve dış siyaset konularına, toplumsal sorunlara giriyordum. Ekonominin ayrıntılarına daha mesafeli duruyordum.

Kriz sonrasında ağırlık ekonomiye, özellikle konjonktüre kaydı. Sanırım Ekodiyalog programının popülerliği de etkiledi. İktisatçı kimliğimi öne çıkardı. Yazılarda teknik konular, veriler, grafik ve tablolar arttı. Siyasete yer kalmadı.

Üstüne küresel kriz geldi. Arşive baktım. İki yıldır siyaseti adeta tümü ile boşlamışım. Çevremden ve eski okuyucularımdan gelen “Böyle giderse kimse seni okumaz” eleştirileri galiba haklı! Siyaset ihmal edilmemeli...

Tarihten bir yaprak

İç politika kaynıyor. Başkanlık sistemi, anayasa değişikliği, YSK’nın referandum tarihi kararı, Baykal’ın istifası, CHP kurultayı, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı vs, hepsi hakkında güçlü kanaatlerim olduğunu söyleyebilirim.

Uzun aradan sonra ilk siyaset yazısında duygusal nedenlerle CHP kurultayını seçtim. 1980’lerin sonunda solun yenilenmesini savunan kesim içinde siyaset yapmıştım. Mücadeleyi Erdal İnönü ve Deniz Baykal simgeliyordu.

Kavgaya bir kitapla katıldım: Sosyal Demokrasi Gündemi (Sanal Kitap, 2004; http://akat.bilgi.edu.tr). Geçenlerde bir yakınım “20 yıl önce sorduğun sorular bugün de aynen geçerli” dedi.

Radyoda CHP haberlerini dinlerken aklıma geldi. 20 yıl uzun zaman, insan unutuyor. Yeniden okuyunca sizlerle paylaşmak istedim. Aşağıdaki sorular 1990 sonuna aittir. Gençlere not: Askerin kapattığı CHP daha açılmamıştı; solu SHP temsil ediyordu.

Hep aynı sorular

“SHP, tutuculuğun ve statükonun partisi midir? Yoksa yeniliğin ve reformun partisi midir? Yenilikçi ise Türk toplumuna hangi yeni siyasi, idari ve ekonomik modelleri önermektedir?

SHP, devletin ve bürokrasinin partisi midir? Yoksa sivil toplumun ve büyük halk kitlelerinin partisi midir? Eğer örgütlü sivil toplumu savunuyorsa, devlet karşısında bireyi ve örgütlerini güçlendirecek reform projeleri nelerdir?

SHP, çağı geçmiş efsanelerin ve tabuların partisi midir? Yoksa, bilimin, aklın ve sağduyunun partisi midir? Eğer sağduyu ve bilimi savunuyorsa, 21.inci yüzyıla girerken dünya ve Türkiye hakkındaki temel tezleri nelerdir?

SHP, dogmatik kalıpların partisi midir? Yoksa, yaratıcı cesaretin partisi midir? Yaratıcılığın ve cesaretin partisi ile, hangi önerileri geçmişle köklü kopuşlara tekabül etmektedir?

SHP, 1930 ya da 1960 modeli ilericiliği mi savunmaktadır? Yoksa, 1990’ların, 2000’li yılların ilericisi midir? Eğer ilericiliği çağın içinde ve önünde tanımlıyorsa, 2000’li yıllarda nasıl bir Türkiye arzulamaktadır? Hangi yeniliklerle ülkeyi oraya götürecektir?

SHP, her yenilikte kendi imtiyazlarının biraz daha aşındığını gören bürokratik seçkincilerin partisi midir? Yoksa, genç ve dinamik Türkiye‘nin kendisine çağdaş bir kimlik ve yaşam kalitesi arayan kentsel ve kırsal kütlelerinin partisi midir?” (s.90-91).

DİĞER YENİ YAZILAR