Büyüme ve bütçe disiplini

Haberin Devamı

Küresel piyasalar haftaya nispeten sakin başladı. Geçen hafta yaşanan gerginlik ve düşüşlerden sonra biraz durup nefes almaları bekleniyordu. Bir süre devam edebilir. İçeride sepet kur 2.08 TL civarında dalgalanıyor.

Cumartesi gecesi Şampiyonlar Ligi finali tam bir futbol şölenine dönüştü. Ne maçtı ama! Münih kendi stadında kupaya bir şekilde uzanır diye düşünmüştüm. Üç kez dokundu ama tutamadı. Kupa törenini hüzün ve ibretle seyrettim.

Yazımı yollayıp İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde AB krizi tartışmasına gidiyorum. Alt başlığı “Zorluklar ve Fırsatlar”; konuşmacıları AB’li iki önemli hukukçu, ben ve büyükelçi V. Vural. Gözlemlerimi paylaşmayı umut ediyorum.

G-8 lider zirvesi

G-8 liderlerinin Camp David’de kupa maçını seyrederken çekilmiş fotoğrafları dün medyada çıktı. Britanya Başbakanı Cameron havalarda; Merkel ise belki üzülmüş ama göstermiyor. Zaten Almanya Başbakanı duygusallığı ile ünlü sayılmaz.

Zirve sonunda yayınlanan bildiriyi okudum. Bekleneceği gibi, ekonomi ile başlıyor. İlk madde giriş. Sonraki iki madde öz ve net:

“2. Büyümeyi ve istihdam yaratılmasını desteklemek zorundayız.

3. Küresel ekonomik toparlanma umut işaretleri veriyor ancak güçlü karşı eğilimler hâlâ varlığını sürdürüyor.”

Dördüncü madde ilk yumuşatmayı getiriyor:

“4. Bu geri plan ışığında, ekonomilerimizi yeniden canlandırmak ve mali gerginliklerle mücadele etmek için gerekli tüm adımları atmayı taahhüt ve doğru tedbirlerin her ülke için farklı olduğunu kabul ediyoruz.”

Tahmin edeceğiniz gibi, derhal Avrupa’ya geçiliyor:

“5. Avrupa’da büyümenin nasıl sağlanacağı konusunda yürütülen tartışmayı memnuniyetle kaydediyor ve yapısal bazda değerlendirilecek mali disiplin uygulamasına kesin desteğimizi sürdürüyoruz.” Maddenin devamı konuyu açıyor. Sonraki maddede tekrar mali disipline güçlü vurgu yer alıyor.

Ne anlıyoruz? Bildiri Obama ve Hollande’ın talep ettiği büyüme önceliğini mi yansıtıyor? Yoksa Merkel ve Cameron’un savunduğu bütçe disiplinine mi arka çıkıyor? Bence maç berabere bitmiş. Yani iki taraf da pozisyonlarını koruyor.

Koşullara bağlıdır

Sorun biliniyor. Özel kesimin şu ya da bu şekilde harcamasını kısması halinde iktisat politikası ne yapmalı? Kamu dengesini bozma pahasına büyümeyi mi teşvik etmeli? Yoksa büyümeden vazgeçmek pahasına kamu dengesini mi korumalı?

Bence anahtar “doğru tedbirlerin her ülke için farklı olduğunu kabul” etmekte yatıyor. İktisatta tüm koşullarda geçerli genel kural arayışları daima hüsranla sonuçlanmıştır. Doğrusu her vakayı kendi içinde değerlendirmektir.

Büyüme ile kemer sıkma arasındaki zor tercihin bir kritik tahdidi kamu borç düzeyidir. Yükseldikçe bütçe disiplinine ihtiyaç artar. Keza, mali piyasa derinliği, yapısal rekabet gücü vs. başka faktörler de hesaba katılmalıdır.

Zor tercih artık Türkiye’nin de gündemindedir. İç talebi frenleme hedefine AB resesyonu ve küresel belirsizlik eklendi. Ekonomide öngörülenden sert bir yavaşlama ihtimali belirdi. İktisat politikası tepki vermeli mi? Nasıl? Hayati önemdedir; devam edeceğim.

DİĞER YENİ YAZILAR