Olacak, olmayacak derken, seçim günü geldi çattı. Bugün sandığa gidiyoruz. Vatandaşlık görevimizi yapmak için kuyrukta bekleyeceğiz. Sonra, birkaç dakika içinde seçim pusulalarında tercihlerimizi işaretleyeceğiz. Yazıyı okumadan önce o işi bitirenler bile vardır.
Bütün gürültü patırtı neticede o kısa süreye sıkışıyor. İrademizi ifade ettiğimiz anda her şey bitiyor. Geriye seçim sonuçlarını beklemek kalıyor. Gece geç vakitlere kadar televizyon başında sayılardan anlam çıkartmaya çalışacağız.
Seçim olayı beni çok heyacanlandırır. Açıkça, insanoğlunun en büyük keşiflerinden biri, belki de en önemlisi olarak görüyorum. Mucize sözcüğünü bile kullanmaktan çekinmiyorum. Transistörü, bilgisayarı, uyduları, yani bilim ve teknolojideki gelişmeleri küçümsemiyorum. Ancak, seçim onların hepsinden önemli duruyor. Teknolojideki gelişmenin, özgürlük ve demokrasinin bir yan ürünü olduğunu düşünüyorum.
Eşit oy hakkı
Aslında, bu olay Kristof Kolomb’un yumurtasını hatırlatıyor. Bir kere yapınca çok basit olduğu anlaşılıyor. Her vatandaşın bir tek oya sahip olması bize şimdi son derece doğal geliyor. Ama keşfedilmesi için binlerce yılın geçmesi gerekti.
Seçim, mutlak toplumsal eşitliğin sağlandığı belki de tek andır. Güzel çirkinle, zengin fakirle, güçlü güçsüzle, eğitimli eğitimsizle, kahraman korkakla, genç yaşlı ile, erkek kadınla, şişman zayıfla, uzun kısa ile, vs. sadece sandıkta eşitleniyor.
Aramızdaki bütün farklılıklar seçim sandığına gittiğimizde buhar oluyor. Neticede herkesin bir tek oyu var. Genelkurmaybaşkanı ve sıradan er, Sakıp Sabancı ve yanında çalışan müstahdemi, başbakan ve dağdaki çoban, ülkeye yönetici seçerken aynı ağırlığa sahip oluyoruz.
Türkiye’nin bu fikre alışması zaman aldı. 1950’lerde “halk plajlara hücum etti, vatandaş denize giremiyor” diyen zihniyet, cahil köylülerin ülke yönetimini seçmesini bir türlü içine sindiremedi.
Daha yakın bir geçmişte, 12 Eylül cuntasının herkesin tek oya sahip olmasından şikayet ettiğini çok net hatırlıyorum. Hoş, solda da benzer görüşlerin ne kadar yaygın olduğunu Aziz Nesin’den öğrenmiştik.
Oy sorumluluktur
O nedenle, her seçim döneminde bir gerçeküstü olayı yaşamanın heyecanını taşırım. Benim attığım bir oy, Türkiye’yi, hatta neredeyse dünyayı değiştirecek hissine kapılırım. Oyumu kullanmadan kılı kırk yararım. En doğrusunu yaptığım inancı ile sandığa giderim.
Şöyle bir mantık yürütürüm. Oy verdiğim partinin bir tek oyla ilave bir milletvekili kazandığını ve o sayede mecliste bir milletvekili ile çoğunluğu elde ettiğini düşünürüm. Kendimi sorarım. Ben bu sorumluluğu taşımaya razı mıyım? Öyle olmaz diyeceksiniz. Doğru, olmaz. Ama ya olursa? Olmayacağını hiç kimse garanti edemeyeceğine göre, bu sorumluluğu baştan yüklenmek gerekiyor. O nedenle, okuyucularımı mutlaka oy kullanmaya davet ediyorum.
Son nokta: Seçimin kendi, sonuçlarından çok daha önemlidir. Sonuçlar canınızı sıkabilir. Sizin istediğiniz gibi olmayabilir. Bunlar geçicidir. Bir sonraki seçimde her şey değişebilir. Yeter ki seçimler olsun.
Not: Eski okuyucularım bu yazıyı 18 Nisan 1999 ve 3 Kasım 2002 günlerinde okuduklarını hatırlayacaklardır.
Bir oy çok önemlidir
Haberin Devamı