Dünya para sistemi, Türkiye’de konjonktür politikası, IMF’le anlaşma derken son iki haftada yayınlanan makro göstergeleri ihmal ettik. Haberlerin iyi olmadığını medyadan izlediniz.
Tüm veriler aynı yönü işaret ediyor. Ekonomik daralma (resesyon) Türkiye’ye geldi. Pazartesi yaz dönemi (üçüncü çeyrek) milli geliri açıklanacak. İyimserler bile sıfır civarında büyüme bekliyor. Ben küçük de olsa eksi sayı bekliyorum.
İçinde bulunduğumuz son çeyrekte ise ekonomideki daralmanın hız kazandığı kesinleşti. Enflasyon, sanayi üretimi, kapasite kullanımı, dış ticaret, istihdam, güven endeksleri vs. hepsi ağır bir resesyonun izlerini taşıyor.
Yurt dışından gelen haberler de kötü. ABD’de resesyonun bir yıl önce (Ocak 2008’de) başladığı açıklandı. Enerji ve emtia fiyatlarındaki çöküş sürüyor. Birbiri ardına açılan ekonomik canlandırma paketlerinin şimdilik işe yaramadığı görülüyor.
Hüzünlü günler
Velhasıl bu yıl Kurban Bayramını buruk kutluyoruz. Dokuz günlük tatil uzak bir yerlere gitme fırsatını yaratmıştı. Üstelik 2009’da bayramlar hafta sonlarına geliyordu. Ona rağmen canım seyahat istemedi.
İstanbul’da kaldım.
Dini bayramlar duygusallığın yoğun olduğu günlerdir. Şimdi buna ihtiyarlığın getirdiği nostalji eklendi. İki ay sonra 66’yı bitiriyorum. Gençliğimde 70’ine merdiven dayamış insanları çok yaşlı görürdüm. Eminim şimdi de başkaları bana o gözle bakıyor.
Dolayısı ile bu yıl bayram sanki biraz daha hüzünlü geçiyor. Gene ölmüşlerimin ruhuna kurban kestim. Yaşı benden büyük yakınların sayısının her yıl nasıl azaldığına hayıflandım. Gençlerin heyecanına katılmaya çaba gösterdim.
Ama içimdeki burukluğun esas nedeni onlar değildi. Hayatları ekonomik krizden her geçen gün daha fazla etkilenen milyonlar bir türlü aklımdan çıkmadı. En çok kriz yüzünden işini kaybedenleri ve yakın gelecekte işsiz kalmaktan korkanları düşündüm.
Benim için işsizlik çağdaş toplumun en büyük başarısızlığıdır. Bilimde, teknolojide, verimlilikte, insan haklarında, demokraside vs. atılan devasa adımlara rağmen hâlâ milyonlarca insanın işsizlik tehdidi ile yaşamasını bir türlü kabullenemiyorum.
Kahrolası işsizlik...
Bazen küçük bir olaydan çok etkileniriz. Halbuki benzer olaylar sürekli yaşanır ama çoğu dikkatimizi çekmez. O kez farklı olur. Benim bugünkü karamsarlığımın gerisinde öyle bir olay yatıyor.
Mendil satan çocuk belediye zabıtasından kaçarken araç çarpıyor ve ölüyor. Bayramda kendisine yeni pantolon almak istiyormuş. Dün gazetelerde okumuş olmalısınız. İçimde bir şeylerin koptuğunu hissettim.
2006 başında, kuş gribi salgınında Kars’ta hastalığa yakalanan hayvanları yiyen ailenin fakirliği ve çaresizliği karşısında aynı duyguya kapılmıştım. Kızgınlığımı Türkiye’yi işsizlik belasından bir türlü kurtaramayan yanlış iktisat politikalarından çıkarmıştım. Bugün de aynı havadayım.
Neyse, daha fazla iç karatmadan Kurban Bayramınızı kutluyarak yazıyı bitireyim.
Bayramda buruk yazı
Haberin Devamı