Hafta sonu Dünya İktisat Kongresi ile geçti. Önemli iktisatçılar küresel konjonktür ve iktisat politikası açmazları üstüne görüşlerini açıkladılar. Çok yararlandım. İlginç bulduğum tezleri daha sonra okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Neden daha sonra? Çünkü araya dün sabah TÜİK tarafından yayınlanan milli gelir verileri girdi. Böylece 2008’in ilk çeyreğine ait son ve en önemli bilgiye ulaştık. Ekonomik göstergeler arasında milli gelirin çok özel bir yere sahip olduğunu tekrar hatırlatalım.
İlk çeyrekte milli gelirde büyüme beklenenin üstünde açıklandı. Ortalama yüzde 5 tahmin ediliyordu. İyimserler arasında yüzde 6 diyenler vardı. Yüzde 6.6 çıktı. Dolayısı ile “olumlu sürpriz” yaptı.
Doğallıkla, beraberinde bilmeceler geliyor. Ekonomide hızlı büyüme varsa vatandaş ve iş âlemi neden karamsar? Herkes durgunluktan şikâyet ederken ekonomi nasıl hızlı büyüyor? İşsizlik neden düşmüyor? Bu soruları cevaplandırmak gerekiyor.
Ekonomi hızlı büyümüş
1998 yılını baz alan yeni milli gelir serilerini kullanıyoruz. Milli gelir verilerinde reel değişim 1998 fiyatları sabit tutularak hesaplanıyor. Bu yılın ilk üç ayında (Ocak-Mart) üretilen katma değer geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırılıyor.
1987 yılını baz alan eski seride Gayrisafi Yurtiçi Hasıla -GSYH- ve Gayrisafi Milli Hasıla -GSMH- ayrı ayrı açıklanırdı. Hesaplama sorunları nedeni ile ikincisi terk edildi. Artık büyüme sadece GSYH ile ifade ediliyor.
Türkiye ekonomisi 2008’in ilk çeyreğinde yüzde 6.6 büyüdü. 2007 ilk çeyreğinde büyüme yüzde yüzde 7.6, son çeyreğinde ise yüzde 3.4 olmuştu. Büyüme ilk çeyreğe kıyasla düşmüş ama son çeyreğe kıyasla hızlanmış görünüyor. Ancak nispeten önemli bir ayrıntı var. Arada dini bayram tarihleri kaydı. 2007 özel bir yıldı. Kurban Bayramı bir takvim yılına iki kere rastladı (Ocak ve Aralık). Bayramın 2007 son çeyrekte aşağı yönde, 2008 ilk çeyrekte yukarı yönde baz etkisi oldu. Sanayi üretimi, ithalat, tarım dışı istihdam, otomotiv sanayii satışları vs. daha önce yayınlanan göstergelerden ilk çeyrekte ekonomik faaliyetlerin canlı seyrettiğini biliyorduk. Milli gelir verilerinin diğer göstergelerle tutarlı çıktığını söyleyebiliriz.
Büyümenin kökenleri
Konjonktür analizi açısından talebin kompozisyonu önemlidir. Çünkü ülke içinde yapılan üretimin yüzde 6.6 artması ancak talebin de aynı oranda artması ile mümkündür. Talebin ayrıntılarında önemli ipuçları buluruz.
Toplam harcamanın üçte ikisini oluşturan özel tüketim yüzde 7.3 artmış. Büyümenin 5.3 puanını sağlıyor. Kamu tüketiminde artış yüzde 4.2. Toplam tüketimin büyümeye katkısı 5.7 puan ediyor. Yatırımlar yüzde 9.5 artmış: Kamu yüzde - 7.7 ve özel yüzde 11.3. Yatırımlar büyümeye 2.4 puan katkı yapıyor.
Tüketim ve yatırım toplamı iç taleptir: Yüzde 7.5 artmış. İç talebin büyümeye katkısı 8.1 puan fiili üretim artışından 1.5 puan daha yüksek. Aradaki fark dış talep ve stoklardan geliyor. Mal-hizmet ihracatı yüzde 12.2 ithalatı ise yüzde 11.9 artıyor. Ona rağmen dış talebin büyümeye katkısı - 0.6 puan çıkıyor. Talebin yüzde 1’i ise stoklardan karşılanıyor. İkisini yüzde 8.1’den düşerek yüzde 6.6 büyüme hızına ulaşılıyor.
Sıra bilmecelere gelmedi ama gelecek. Devam edeceğim.
Bayram tatillerinin etkisi bu kez yoktu
Haberin Devamı