Bankacıdan al haberi

Haberin Devamı

Bankacı deyince aklınıza nasıl biri gelir? Karikatürlerdeki ya da filmlerdeki bankacıları hatırlayın. Lacivert, tercihen çizgili ve kruvaze takım elbise, siyah ayakkabı ve çorap, pastel renkli kravat, mutlaka melon şapka ve Londra’nın yağmuruna karşı şemsiye...

Neden? Çünkü bankacıya paranızı emanet edeceksiniz. Ona güven duymanız, özellikle paranızı riskli işlere yatırmayacağına ikna olmanız gerekir. Giyim dahil tüm davranışları bankacının size tutuculuğunu anlatmak için kullandığı araçlardır.

Sadece tutucu mu? Bankacının biraz durgun olanı makbuldü. Babadan oğula bankacı seçkinler çoğunluktu. İngilizce “dull” sözcüğü sıkıcılık ve aptallığı birleştirir. Karşıtı herhalde “parlak” olurdu. İnternette çok hoş bir yazı dolaştı. Bu geleneğin bozulmasını son krizin temel nedeni olarak gösteriyor. Akıllı ve hırslı orta sınıf kökenli gençler sektöre giriyor. Tutuculuk horlanıyor. Risk alanın kârlı çıkacağı inancı hâkim oluyor. Hikâyenin sonunu biliyoruz.

En büyük ahlaki risk

Para basma tekelini üstlenen kuruluşa neden Merkez Bankası dendiğini hiç düşündünüz mü? Neden merkez? Neyin merkezi? İdarenin mi? Maliyenin mi? Başkentin mi? Hayır. Söz konusu olan bankacılığın yani mali kesimin merkezidir.

Çünkü bankacılık sisteminin olmazsa olmaz girdisi nakit paranın üreticisi odur. Literatürde “nihai borç veren” denir. Gerektiğinde, para talebinde oluşacak dalgalanmalara karşı para basarak mali sistemi korur.

Sistemin merkezinde yer almaları, merkez bankacıların da en az bankacılar kadar, hatta onlardan biraz daha tutucu olmalarını gerektirir. Aşırı tedbir ve risk karşıtlığı işin tanımında yer alır.

Ne alaka diyeceksiniz. İngiliz Merkez Bankası Başkanı Mervyn King’in salı günü Edinburgh’da yaptığı konuşma hatırlattı. İnternetten indirip okudum. Size de tavsiye ederim. Çok önemli bir konuşma.

Bankalara, denetleyici kurumlara ve hükümete son zamanlarda okuduğum en sert eleştirileri yöneltiyor. Banka kurtarma operasyonlarının “tarihin en büyük ahlaki riskini” yarattığını, daha büyük bir krizin tohumlarını ektiğini söylüyor. Mevduat ve yatırım bankacılığı ayrılsın diyor.

IMF’den mezuniyet

Salı günü Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz Eskişehir’de konuştu. Sunumu indirdim. Birkaç yenilik gözüme çarptı. Bir kenera koydum. Ama asıl bomba haber dün gazetelerde yer aldı. Başkan Yılmaz şöyle diyor:

“Dolayısı ile biz sürekli IMF ile birlikte çalışıp sistemimize, ekonomimize yön veremeyiz, vermemeliyiz... Çünkü bunun bir sonunun olması lazım. Bir anlaşma yaptınız, bir anlaşma daha, bir anlaşma daha. Bunun sonu nerede bitecek? Bir yerde bunun artık bitmesi lazım. Buradan mezun olmamız lazım. Kendi ayaklarımızın üzerinde dikiliyor olmamız lazım.”

Başkan Yılmaz olayı fevkalade güzel özetlemiş. “Mezuniyet” benzetmesini özellikle beğendim. “Benim oğlum bina okur, döner döner gene okur” zihniyetine nasıl anlatacağız, bilmiyorum. 2004’ten bu yana benzer şeyler söylediğimi de hatırlatırım.

DİĞER YENİ YAZILAR