Haberin Devamı
Genellikle ekonomi yazıyorum. Ekonomi ile doğrudan ya da dolaylı ilişkisi zayıf olaylara gündemde öne çıksalar bile girmiyorum. Bu kuralı ancak çok önemli kabul ettiğim bazı durumlarda bozuyorum. Türkiye’de yeniden askeri darbe ihtimalinden söz edilmesi böyle bir durumdur. Tarafsız kalmak ya da sessizce geçiştirmek bence mümkün değildir. Özellikle darbeye karşı yurttaşların mutlaka bunu ifade etmeleri gerekir.
Pazartesi günü gazetelerde askeri darbe karşıtı bir bildirinin çok sayıda yurttaş tarafından imzalandığı haberi çıktı. Okuyucularım arasında bildiriye ulaşamayanların çok olacağını düşünerek olduğu gibi köşeme taşımaya karar verdim.
YURTTAŞ BİLDİRİSİ
27 Nisan 2007 gecesi yayınlanan Genelkurmay Başkanlığı muhtırası, zaten kısıtlı olan demokrasimizin çok ağır yaraladı.
Askeri bürokrasinin siyasi alana müdahale etmesi, siyasetin silahların gölgesinde yürümesinin doğal karşılanması, rejimin asker vesayeti altında olması kabul edilemez. Genelkurmay Başkanlığı’nın muhtırası demokratik rejime yönelik açık bir tehdittir ve yasalara göre suçtur.
Biz aşağıda imzası bulunan yurttaşlar bu muhtırayı açıkça reddediyoruz!..
Bugün siyasal, ekonomik, sosyal alanda yaşadığımız kriz, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle de aşılamayacak derinliktedir. Cumhurbaşkanı seçiminde oy veren seçmenlerin yarıya yakınının siyasi tercihlerinin mevcut seçim yasaları ile parlamentoya yansımayacağı bir sistemde kriz devam edecek; yeni bir genel seçim de krizi çözmeyecek ve sadece kısa bir süre için erteleyecektir.
12 Eylül rejimi bütünüyle tıkanmıştır.
Bugün yaşanan sorunların temelinde, 12 Eylül darbesinin ürünü olan 1982 Anayasası ve bu Anayasa’nın kurguladığı rejim vardır. Türkiye, içinde bulunduğu bunalımdan kalıcı biçimde çıkmak istiyorsa, bir an önce bu Anayasa’dan kurtulmalıdır.
Ülkemiz; özgürlükçü, çoğulcu, barışçı, demokratik, laik anlayış ortak paydasında, hukukun uluslararası ilkeleri ve değerleri ile örülmüş yeni bir anayasaya kavuşmadıkça, keza seçim barajları kaldırılarak toplumun bütün kesimlerinin siyasal temsiline olanak tanıyan bir Seçim Yasası benimsenmedikçe sürekli kriz üreten bu yapıyı ve krizden beslenen odakları etkisiz kılmak mümkün değildir.
Oysa son günlerde yaşananlar, olması gerekenin tam aksine, ” vesayet demokrasisi “nin açık darbeye dönüştürülmesi için bahaneler arandığını gösteriyor. Bizler, laik cumhuriyetin muhtıralara yaslanarak değil ancak daha fazla demokrasi içinde yaşatılacağına inanıyoruz.
“Ne mutlu Türküm demeyenler düşmandır” diyebilenlere yanıtımız açıktır: Düşman değil, tersine bu ülkenin sorumlu ve duyarlı yurttaşlarıyız ve yaratılan bu ortamda asla mutlu değiliz.
Özgür, demokratik, laik Türkiye’yi korumaya kararlı yurttaşlar olarak demokrasiyi yok etmeye yönelen her türlü müdahaleye karşı direnme hakkına sahip olduğumuzu açıkça belirtiyoruz.