IMF’in yılda iki kez yayınladığı Küresel Ekonomik Görünüm ve Küresel Mali İstikrar adlı raporlar çıktı. Satır aralarına bakmaya zamanım olmadı. Ne ölçüde yeni bilgi taşıdıklarını bilmiyorum. Varsa mutlaka ayrı bir yazı konusu yaparım.
Medyaya IMF’in büyüme tahminleri yansıdı. Nisan’a kıyasla ABD için daha karamsar, gelişen ülkeler için daha iyimser. Türkiye’de bu yılyüzde 7.8 büyüme öngörüyor. Böylece tahminciler arasında en iyimseri (!) IMF oldu. Pek alışık değiliz.
Ağustos sanayi üretimi şaşırttı. Takvim ve mevsim etkisi temizlendikten sonra az çok yatay seyretmesi bekleniyordu. Güçlü canlanma çıktı. Temmuz’a göre toplam sanayiyüzde 2.7 imalat sanayi yüzde 2.4 arttı. İç piyasaya yönelik üretimden kaynaklanıyor.
Ağustos dış ticaret endeksleri yayınlandı. Miktar endeksiihracattaki durgunluğu yansıtıyor. Eylül’ü de aldıktan sonra ayrıntısına gireceğim. Yarın Ağustos ödemeler dengesi açıklanıyor. Dış açığın2008’in rekoruna ne kadar yaklaştığını göreceğiz.
‘Doların sonu mu?’
14 Haziran 2009 tarihli yazıma bu başlığı koymuştum. Tarih tekerrürden ibaret değildir denir. Uzun dönemde kesin doğrudur. Ama kısa dönemde işler karışır. Aynı filmi defalarca görmek zorunda kalırız.
Onaltı ay önce de piyasaları doların geleceği korkusu sarmıştı. Aniden gözler altına dönmüştü. 1.000 dolar o aralarda telaffuz edildi. Kısa sürede o eşik aşıldı. Yavaş yavaş 1.350 doları gördü. Bugün çok daha yukarılar konuşuluyor.
Altına talep neden artıyor? Yükselen fiyatın takı ve süs amaçlı altın kullanımını teşvik etmediği açıktır. Hatta tersine, küresel konjonktürün de etkisi ile eldeki takıların bozdurulması bile söz konusudur.
Böyle durumlarda akla öncespekülasyon gelir. Spekülatörler neden bugün altın fiyatının yükselmesi üzerine kumar oynuyor? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Nesnel koşulların o yönde geliştiğini düşünüyorlar.
Geriye varlık talebi, yani büyük yatırımcıların enflasyon korkusu ile portföy değişikliğine gitmeleri kalıyor. Neden? Çünkü Fed önceliği küresel mali istikrar yerine ABD iç politikasına veriyor. Ortalığa dolar saçmaya devam ediyor.
Eski bitti ama...
Bu ise dolar bazlı küresel rezerv para sisteminin zafiyetini iyice gizlenemez hale getiriyor. Bu sistemin 2008 krizine yol açan reel dengesizliklerin nihai sorumlusu olduğu açıktır. Ama yerini neyin alacağı hala belirsizdir. İşte, altın bu boşluğu dolduruyor.
Dünya ödemeler sisteminin bugünkü hali İtalyan marksist düşünür Gramsci’nin tanımına çok iyi uyuyor. Eski bitmiş ama yeni ortaya çıkamıyor. Uzun ve sancılı bir geçiş dönemi,yani büyük çalkantılar kaçınılmaz hale geliyor. Yeniyi yıkım getiriyor.
Bence küresel ödemeler sisteminde reformun “intizamlı” gerçekleşmesi ihtimali sıfırdır. ABD imtiyazını savunur. “Her koyun kendi bacağından asılır” diyen diğerleri bölünmüş ve dağınıktır. Ciddi bir reform projesizaten yoktur.
İki temel soruyu hatırlatalım. Bir: karşılığı olmayan para olur mu? İki: para basmanın devlet tekelinde tutulması gerekiyor mu? Altın sevenlere Paco Ahlgren’in Ölümsüz(Siren yay. 2008) adlı romanını tekrar tavsiye ediyorum.
Altına hücum
Haberin Devamı