Akıntıya karşı

Haberin Devamı

Küresel mali piyasalar dalgalı bir hafta geçirdi. Borsalar önce kıpırdadı. Ama sonra hareket gene aşağı döndü. Öte yandan ABD’de tahvil faizleri en düşük tarihi düzeye geriledi. Ona rağmen dolar euro karşısında 1.26’lara yükseldi.

ABD ekonomisi yavaşladıkça Keynescilerle muhafazakarlar arasında iktisat politikası kavgası sertleşiyor. Pek çok iktisatçı gibi, ben de Paul Krugman’ın blog’undan izliyorum (krugman.blogs.nytimes.com).

Keynesciler göre, mevcut para ve maliye politikaları talepteki gerilemeyi telafi edemiyor. Bütçede ek paket ve daha saldırgan parasal genişleme gerekiyor. Bu arada Çin’in düşük değerli kur politikası da giderek daha çok eleştiriliyor.

Fransa’dan ilginç bir haber: Bakanlıkların bir bölümü Paris dışına taşınıyor. Amaç hem bölgesel kalkınma hem merkeziyetçi yapıyı kırmak. Ekonomi Bakanlığı Marsilya’da çalışmaya başladı. Çok destekliyorum; darısı başımıza.

Envanter çıkarıyoruz

Küresel krizin ilk günlerinden itibaren dünyada ve Türkiye’de yaşanacakların “ezber bozan” özelliğine dikkat çektim. Olayın küresel boyutunu bırakıyorum. İçeride, bu krizin diğerlerine benzemediğini özellikle vurguladım.
Dolayısı ile tahminlerim ve politika önerilerim yaygın beklenti ve görüşlerden farklılaştı. Akıntıya karşı yüzmek daima zordur. Kendimi yanlız hissettiğim, analizlerimden şüphelendiğim günler olmadı desem yalandır.
Envanteri tahminlerle başlatalım. 2008 sonbaharında, ‘Türkiye’de mali kriz olmaz ama reel ekonomi ağır darbe yer’ dedim. Aynen öyle oldu. Merkez Bankası’ndan faiz indirimi istedim, 2009 yazından önce tek hanede gecelik faiz öngördüm. Geç ve yavaş ama o da oldu.
Maliye politikasının mutlaka gevşetilmesi gerektiğini yazdım. Hükümet gene gecikti. Ama 2009 ilkbaharında ÖTV ve KDV indirimine giderek konjonktüre gerekli ve doğru müdahaleyi yaptı. Ekonomide toparlanmayı tetikledi.
2009 sonu, 2010 başında enflasyon tehlikesinin abartıldığını, yükselişin geçici ve arz kökenli etkenlerden kaynaklandığını anlattım. Daha önemlisi, 2010’da gecelik faizlerin artmayacağını söyledim. Dediklerim çıktı.

IMF ve Mali Kural

Gelelim iktisat politikalarına. Kriz döneminin öncelikli tartışma konusu IMF’le ilişkilerdi. Eski ezbere göre, IMF’le anlaşılmadığı takdirde mali felaket kaçınılmazdı. “IMF lobisine” karşı çıktım. Gereksizdir dedim.

IMF anlaşması gerçekleşmedi. Ama sonuçlar beklenenin tersi çıktı. Mali istikrar devam etti. Bütçe disiplini sürdü. Neticede TL değer kazandı. Türkiye’nin kredi notu yükseldi. Tüketim canlandı. Ekonomi toparlandı. Bunlar IMF’siz oldu.
Sonra gündeme Mali Kural geldi. IMF gibi kategorik olarak karşı çıkmadım. Ama tedirgin oldum. Döviz kurunda ihracat aleyhine gidişatı iyice hızlandırmasından korktum. Korkunun ecele yararı yokmuş. Mali kuralsız da TL değer kazandı. Bugüne geldik.

Velhasıl, akıntıya karşı kürek çekmenin yorgunluğuna değdiğini düşünüyorum. Devam edeceğim.

DİĞER YENİ YAZILAR