ABD izlenimleri (1)

İlginç şekilde, AB’nin ellinci yıldönümü üstüne yazılarım ABD’den yazıldı. Pazartesi günü mali piyasaların başkenti New York’ta konuştum. Oradan siyasi başkent Washington’a geçtim. Çarşamba günü önemli bir toplantıya konuşmacı olarak katıldım. İzlenimlerimi okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

Haberin Devamı

Siyasetle başlamakta yarar var. Yıllardır Mart ayında Türkiye’den Washington’a bir hareketlilik oluşur. ABD-Türkiye ilişkilerinin masaya yatırıldığı bir dizi toplantı düzenlenir. Programa iki ülkeden siyasiler, iş alemi, diplomatlar, akademisyenler, gazeteciler, bürokratlar, askerler, vs. katılır.

Ben de bunlardan Türk-Amerikan İstişari Konseyi toplantısına katıldım. Yılda iki kez biraraya geliniyor. Eylül ayında Amerikalılar İstanbul’a gelmişti. Bu kez Türkler Washington’a gitti.

Kısa tarihçe
ABD-Türkiye ilişkilerini 1990’a kadar soğuk savaş olgusu belirledi. ABD komünizme ve onu temsil eden Sovyetler Birliğine karşı mücadele ediyordu. Türkiye de komünizmi ve Sovyetler Birliği’ni güvenliğine en büyük tehdit kabul ediyordu.

İki ülkenin çıkar birliği güçlü bir askeri-savunma işbirliğine imkan verdi. Türkiye ABD’nin başta NATO, kurduğu askeri ittifak sisteminde kilit oyuncu oldu. Karşılığında ABD’den askeri, ekonomik ve siyasi destek aldı.

Sovyetler Birliği’nin çözülmesi ile bu net denklem bozuldu. Komünizm tehlikesinin ortadan kalkması sonrasında iki tarafın güvenlik çıkarları ayrışmaya başladı. Tehdit ve tehlike algılamaları çeşitlendi. Hatta zıtlaşma ihtimalleri belirdi.

1990’lar geçiş dönemidir. Yeni koşullara uyum sağlamak, yeni vizyon ve stratejiler geliştirmek, ilişkileri yeniden tanımlamak gerekiyordu. Söylemesi kolay, gerçekleştirmesi zordu. Ama kaçınılmazdı.

11 Eylül bu süreci hızlandırdı. Irak savaşı öncesinde hem ABD’nin Türkiye’den talepleri hem de Türkiye’nin tavrı aslında eski ilişkinin geri dönülmez şekilde bittiğini iki tarafa da kanıtladı.

Arayış sürüyor
Bugün gelinen noktaya doğru teşhis koymak gerekiyor. Geçmişte ABD-Türkiye yakınlığının özünü oluşturan askeri ittifak zayıflamıştır. Hatta bazılarına göre ortadan kalkmıştır. Burası çok açıktır.

Ancak sonrası belirsizdir. Bir alternatif, geçmişteki yakınlığın gelecekte uzaklığa dönüşmesidir. İki tarafın da bunu arzulamadığı yönündeki işaretler güçlüdür. Buna karşılık, yerine ne konacağı konusunda kafalar karışık durmaktadır.

Benim izlenimim, ABD-Türkiye ilişkilerindeki gerginlik, belirsizlik ve hatta çekişme ortamının kısa dönemde süreceği hatta ağırlaşacağıdır. Önümüzdeki dönem açısından hesapları buna göre yapmakta yarar görüyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR