AB’ye tam üyelik süreci Türkiye’nin zaten sıkışık takvimine yeni bir tarih ekledi. Yıl sonuna doğru, AB Komisyonu’nun ilerleme raporu Bakanlar Konseyi’nin nihai kararı bekleniyor. Gergin bir ortamda sert pazarlıklar yaşanıyor. Gazetelerin haber sayfalarını ve yazar köşelerini AB dolduruyor.
AB sürecinin kısa dönemli ekonomik etkileri aslında sınırlıdır. Son dönemde bilinen nedenlerle mali piyasalar yakından ilgileniyor. Normaldir. Olumsuz gelişmelerin “saadet zincirini” kırmasından çekiniyorlar. Korkunun ecele yararı yoktur deyip devam edelim.
Ben de her yıl bu mevsimde iki soruyu cevaplamak için koroya katılıyorum. Türkiye AB’ye üye olmalı mı? Türkiye AB’ye üye olacak mı? İlki kolay çünkü neticede kendi tavrımı açıklıyorum. AB üyeliğini modern Türkiye’nin en önemli projesi kabul ettiğimi tekrarlıyorum. İkincisi bayağı zor. Ama tahmin yapmak işimiz.
İrade sorunu
Türkiye’nin AB üyeliği ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan son derece karmaşık bir karar süreci gerektiriyor. İki taraf açısından da siyasi bütünleşmenin büyük zorluklar yarattığı biliniyor.
Karmaşık sorunların analizinde uzun dönemli yapısal etkenleri kısa dönemli konjonktür boyutundan ayırdetmek büyük önem kazanır. Aksi halde günlük çalkantılar içinde kaybolma ihtimali yüksektir.
Türkiye ile başlayalım. AB’yi istemeyenler hep vardı. Son yıllarda sesleri daha çok duyuluyor. Ama üyelik müzakereleri başladı. Bundan sonra engelleyemezler. Türkiye’de bu konuda bir irade zafiyeti görmüyorum. AB’den vazgeçmesi olası durmuyor.
Ya Avrupa? Yakın geçmişe kadar benzer bir analizi AB için yapıyordum. Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan ve destekleyen ülkeler vardı. Ama karşıtların gücü (şu sıralar sık kullanılan benzetme ile) treni rayından çıkarmaya yetmiyordu. AB’nin Türkiye’ye açıkça “Hayır” deme iradesini gösterebileceğini düşünmüyordum.
Son gelişmeleri bu açıdan ilginç buluyorum. Bilgi setimizde önemli bir yeniliğe tekabül ediyor. Uzun süredir ilk kez tahminlerimde revizyon ihtiyacını duyuyorum.
Saflar belirginleşiyor
Yeni olan nedir? Başta Fransa, Hollanda ve Almanya, bazı üye ülkelerin geçmişe kıyasla çok daha açık ve net şekilde Türkiye’ye “Hayır” deme riskini kabullendiklerini gösteren işaretlerin artmasıdır.
Nüanslara dikkat etmeliyiz. Birincisi “Kabullendiler” demiyoruz. Bu yöndeki “İşaretler arttı” diyoruz. Pekala geçici bir durum olabilir. Örneğin iç siyasi koşullardan kaynaklanabilir. Ancak bu toplumlarda yapısal diyebileceğimiz türden Türkiye karşıtlığının yeşerdiğini de gözlüyoruz.
İkincisi, AB’nin müşterek iradesini bu ülkelerin iradesine indirgemek hatalı olur. Başta İngiltere, üye ülkelerin bir bölümünün arzuladıkları Avrupa projesi Türkiye’nin AB üyeliğini gerekli kılıyor.
Önümüzdeki dönemde güç dengesinin ne yöne çevrileceğini ise şimdiden kestiremiyoruz. Ama en azından Türkiye’nin tam üyeliği aleyhine gelişmesi ihtimalinin bugün düne kıyasla daha yüksek olduğunu belirtmeliyiz.
AB yolunun neresindeyiz?
AB’ye tam üyelik süreci Türkiye’nin zaten sıkışık takvimine yeni bir tarih ekledi. Yıl sonuna doğru, AB Komisyonu’nun ilerleme raporu Bakanlar Konseyi’nin nihai kararı bekleniyor
Haberin Devamı