AB’nin geleceği

AB’nin kurucu metni Roma Anlaşması’nın 50’inci yılı pazar günü Berlin’de törenle kutlandı. Medyada ayrıntılarını izledik. Maalesef çekilen aile fotoğrafında Türkiye yoktu. Neyse ki milli takımın Yunanistan zaferi ile keyfimiz yerinde idi. Fazla aldırmadık

Haberin Devamı

AB’nin kurucu metni Roma Anlaşması’nın 50’inci yılı pazar günü Berlin’de törenle kutlandı. Medyada ayrıntılarını izledik. Maalesef çekilen aile fotoğrafında Türkiye yoktu. Neyse ki milli takımın Yunanistan zaferi ile keyfimiz yerinde idi. Fazla aldırmadık.

İlk yazıda AB’nin oluşumunu özetledim. İddialı şekilde, “insanlık tarihinin en başarılı toplumsal-siyasi projelerinden biri, belki birincisidir” dedim. Ekonomik ve siyasi bütünleşmenin yararlarını kısaca hatırlattım.

Buna karşılık şu sıralar AB çok sorunlu duruyor. Ekonominin son on yılı parlak değildi. Fransa ve Hollanda AB Anayasası’nı referandumla reddetti. AB kurumlarında vizyon ve irade eksikliği çıplak gözle görülüyor.

Bundan sonra ne olur? AB geçmişteki başarısını gelecekte de sürdürebilecek mi? Yoksa bu hikâye buraya kadar mıydı? Hatta yavaş yavaş çözülme olabilir mi? Sanırım bu sorular herkesin aklını kurcalıyor.

Avrupa Birleşik Devletleri
Sondan başlayalım. AB ülkelerinin tümünde AB’den ayrılmak isteyen küçük ama gürültülü kesimlere raslanıyor. Yaygınlaşma ihtimali bence sıfıra yakındır. Toplumlar AB’nin dağılmasının yüksek maliyetini algılayabiliyor.

Durağanlık da gerçekçi bir alternatif değildir. Dünya ve koşullar sürekli değişiyor. AB’nin bugünkü yapısı ile dondurulması olanaksızdır. Bir tür yavaş ölüme tekabül eder. Çözülme senaryosuna geri dönmüş olunur. Böyle bir talep yoktur.

AB içinde temel ayrışma gelişmenin yönü, hızı ve yoğunluğu konusundadır. Özünde farklı iki görüş projenin başından itibaren yarışıyor. Bir kesim bu sürecin Avrupa Birleşik Devletleri’ni doğuracağını hayal ediyor. Diğeri ise milli devletler arasında yakın ekonomik işbirliğinin ötesine geçmek istemiyor.

İlk kesim Fransa ve Almanya’nın liderliğinde Ortak Pazarı kurdu. İngiltere ikinci grubu EFTA’da (Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması) topladı ama yürütemedi. AB’ye katılmak zorunda kaldılar. Çekişme AB içine taşındı. Artan üye sayısı ile iyice karıştı.

Siyasi bütünleşme sürecektir
Bazı gözlemler ve tahminler yapabiliriz. Mevcut sorunlar ciddidir. Kısa sürede halledilmesi beklenmemelidir. Bölünme artacaktır. Daha kalıcı hale gelecektir. Tek bir AB’den söz etmek giderek zorlaşacaktır.

Ama Fransa ve Almanya’da siyasi bütünleşme iradesi hâlâ güçlüdür. Yürümeye karar verdikleri takdirde onlara katılacak başka ülkeler de vardır. Küresel rekabetin ağırlaşan koşulları da siyasi bütünleşmeyi desteklemektedir.

Bu durumda orta dönemde AB içinde siyasi bütünleşme farklılaşacaktır. Ancak uzun dönemde ilk aşamada dışarıda kalanların da (EFTA gibi) buna katılacaklarını düşünüyorum. Avrupa’nın siyasi bütünleşmesi kaçınılmazdır. Ayrıca çok yararlıdır.

Nihayet, AB’nin yakın ve uzak dönem siyasi evriminde Türkiye anahtar bir role sahiptir. Önemi gereği bu konuyu ayrı bir yazıda inceleyeceğim.

DİĞER YENİ YAZILAR