2010’da dış finansman

Haberin Devamı

Küresel piyasalar haftaya sakin başladı. Dolar euro karşısında değer kazandı. Son baktığımda parite 1.35’in altına inmişti. Petrol fiyatları da 85 dolara gevşedi.

İçeride kur yatay seyretti. Asayiş berkemal diyebiliriz.

Para Politikası Kurulu bugün toplanıyor. Faizde yeni bir indirim ve zorunlu karşılıklarda artış kararı çıkar mı? Mali kesim heyecanla bekliyor. Merkez Bankası’nın devam etme ihtimalini daha yüksek görüyorum.

Bugünün gündeminde ayrıca iki önemli veri var. TÜİK kasımda istihdam ve işsizlik verilerini yayınlıyor. Böylece 2010 tamamlanıyor. Sanayi üretimi ve dış açık istihdamda güçlü bir artış ima ediyor.

Maliye Bakanlığı ocak bütçe gerçekleşmesini açıklıyor. Hatırlatalım: Hazine nakit dengesi Ocak’ta fazla vermişti. Dolayısı ile bütçe sayıları iyi gelir. Rekor araç satışı ve tüketim harcaması sayesinde bütçe tutuyor.

Sorun dış açıktır

2010 ödemeler dengesi ile devam ediyoruz. Pazar cari işlemler açığına baktık. Rekor üstüne rekor kırıldığını vurguladık. Bu düzeyde bir dış açığı sürdürmenin çok zor olduğunu söyledik. “Malumu ilan” kategorisine giriyor.

Türkiye’de dış açıkla ilgili ezber boldur. Örneğin finanse edilebildiği sürece dış açığın sorun olmadığı sık tekrarlanır. Kelimenin tam anlamı ile totolojiktir. Elbette finansman yoksa dış açık da olamaz. Geçmişte bunun örneklerini yaşadık.

Biraz daha incesi, dış finansman kalitesini ekler. Dış açığın yabancı sermaye yatırımları ve diğer uzun vadeli kaynaklarla karşılanması gerekir. “Sıcak para” yani kısa vadeli borçlanma risk yaratır. Kaçınmak gerekir.

Dikkatinizi çekerim. İki yaklaşım da özünde dış açık kötü değildir demeye getiriyor. Mühim olan dış kaynakların bulunmasıdır. Hele bunlar kaliteli olursa, dış açığın hiçbir mahzuru kalmaz. Ne güzel!

Farklı düşündüğüm biliniyor. Sorun dış açığın bizzat kendisidir. Sanayiyi, ihracatı ve istihdamı desteklemeyen bir büyüme modelinin sonucudur. Hem tüketim ve tasarruf, hem iç ve dış piyasa için üretim açısından tehlikeli bir dengesizliğin işaretidir.

Kötü kalite finansman

Türkiye ekonomisi küresel kriz öncesinde de dış açık veriyordu. Ama hacmi nisbeten makul, uzun vadeli kaynak payı ise yüksekti. Küresel krizde dış açığa çözüm fırsatı oluşmuştu. Maalesef kullanılmadı. Sorun bugüne taşındı.

Doğal olarak, sorun büyüdü. 2010’un ayırdedici özelliği buradadır. Rekor dış açıkla birlikte finasman kalitesi de bozuldu. Uzun vadeli kaynakların payı düştü. Kısa vadeli kaynakların payı arttı. Sermaye hesabında da yeni rekorlar kırıldı.

Özetleyelim. Gayrimenkul dahil doğrudan sermaye girişi 7.1 milyar dolar. Net hata noksan kaleminde 4.3 milyar dolar fazla var. Borsaya 3.5 milyar dolar girdi. Üç kalemin toplamı 15 milyar dolar; dış açığa oranı yüzde 31. Kriz öncesinde yüzde 70’ti.

Türkiye’nin 33.5 milyar dolar borçlanması gerekiyor. Ama iki kalemden 35.5 milyar dolar geliyor: yabancıların TL tahvili alımları (10.7 milyar dolar) ve bankaların dış borçlanması (24.8 milyar dolar). Merkez Bankası’nı tavır değişikliğine zorlayan işte bu resimdir. Bilginize...

DİĞER YENİ YAZILAR