2009’da küresel mali piyasalar

Haberin Devamı

Yılın son haftasına girdik. Kalan üç yazıyı 2009’un genel değerlendirmesine ayırıyoruz. İlk ikisi küresel ekonomiye yoğunlaşıyor. Bugün mali krizi ele alıyoruz. Salı küresel reel dengesizliklere, Perşembe Türkiye’ye bakacağız.

Mali piyasaların 2009’a kabus gibi bir ortamda girdiğini hatırlayalım. Lehman Biraderler’in batışı şok etkisi yapmıştı. “Tüm mali krizlerin ağababası” demiştik. Her geçen gün bir öncekini aratıyordu.

Dünyanın en büyük bankaları Hazine yardımına muhtaç hale gelmişti. Para piyasaları çalışmıyordu. Dow Jones endeksi 13 binin üstünden 8 bine gerilemişti. Güvenli liman arayışı ile dolar değer kazanıyordu.

Özellikle, bu boyutta bir mali krizin küresel ekonomiyi 1930’lar benzeri bir felakete sürüklemesinden korkuluyordu. “Büyük Buhran”a referanslar artmıştı. Ortalıkta kapkara senaryolar dolaşıyordu. 2009’a böyle bir ortamda girdik.

Dipten dönüş

2009 önce başladığı gibi devam etti. Tüm mali piyasalarda bozulma sürdü. Mart başında Dow Jones endeksi 7 binin altını gördü. Hatta, kısa bir süre için bir yıl öncesinin yarı değerine, 6.500’e indi.

O gün öyle olduğu bilinmiyordu ama meğer mali krizin dip noktası oymuş. Nitekim ılık ilkbahar günleri ile birlikte mali piyasalarda hava değişmeye başladı. Mali göstergeler yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Popüler deyimle ilk “yeşil filizler” belirdi.

Yükseliş dalgasını özetlemek için gene Dow Jones endeksini kullanalım. Endeks bir Nisan’da başında 8 bini gördü. Haziran’da 9 bine, Ekim’de 10 bine ulaştı. Yılı 10.500 civarında salınarak bitirdi.

Dolayısı ile küresel mali piyasaların 2009’da beklenenden daha hızlı toparlandığını kabul etmek gerekiyor. Borsalar yükseldi, risk primi düştü, gelişen ülkelere sermaye hareketleri tekrar canlandı, bankacılıkta bile iyileşme işaretleri belirdi.

Yani korkulan felaket senaryoları gerçekleşmedi. Mali krizin bir şekilde denetim altına alınması mümkün oldu. Bilinen benzetmeyi kullanırsak, yaygının yayılması bir noktada durduruldu.

Fatura vergi mükellefine

Nasıl oldu? Bu sorunun da cevabını biliyoruz. Mali krizin 2009’da denetim altına alınmasını sağlayan uygulanan bir dizi olağandışı iktisat politikasıdır. Onlar olmasa bu hikaye çok farklı biterdi.

En önemlisi bankacılık kesiminde oluşan büyük zararların vergi mükellefi tarafından yüklenilmesidir. Özellikle ABD’de vatandaş banka zararlarını ödememek için bayağı direndi. Ama “kâr bankacıya zarar vatandaşa” sistemini engelleyemedi.

Diğeri görülmemiş derecede gevşek para politikalarıdır. Faizler sıfırlandı. Merkez Bankaları ortalığı likiditeye boğdu. Yani para politikası da mali piyasalara ve bankacılık kesimine kaynak aktarma mekanizması olarak kullanıldı.

Son gözlem: Çoğu iktisatçı gibi ben de 2009’da mali piyasaların bu yükselişini öngöremedim. Hala varlık fiyatlarının reel ekonominin gerçeklerinden koptuğunu düşünüyorum. Mali piyasalarda yeni balonlara karşı tedbirli olmayı tavsiye ediyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR