İnsan çabuk unutuyor. Üç dört yıl öncesine kadar en sık baktığımız göstergeler bütçe ve kamu borcu idi. Bütçede disiplinin süreceğine, dolayısı ile kamu borcunun gerileyeceğine kimse inanmıyordu. Ama ikisi de gerçekleşti. Böylece haber değerleri azaldı.
Bu olay benim yazılarıma da yansımış. Arşivi kontrol ettim. 2008’de bütçeyi sadece bir kez, ilk yarı sonunda değerlendirmişiz. Üçüncü çeyrek sonuçları yayınlanan kamu borcunda ise ilk çeyrekte kalmışız.
Ancak konjonktürdeki kırılma durumu değiştirdi. Çünkü Türkiye ekonomisi hızla bir küçülme kısır döngüsüne girdi. Resesyonla mücadele ise maliye politikasının işlev ve görevlerini yeniden tanımlamayı gerektiriyor.
Konjonktür ve maliye politikası
Küresel resesyon tüm dünyada maliye politikasının itibarını arttırdı. Bir süre gözden düşen Keynesyen reçeteler tekrar gündeme geldi. Eski tabirle “iadeyi itibar” gördü. Geçenlerde “Keynes’in intikamı” demiştim.
Ekonomide hiçbir politika mutlak olarak iyi ya da kötü değildir. Karar ancak konjonktür koşullarına bakarak verilir. Maliye ve para politikalarını değerlendirirken bu gerçeğin özellikle unutulmaması gerekir.
Faizleri bir kenara koyalım. Anahtar soruyu bütçe için soralım. Faiz-dışı fazla ya da bütçe dengesinin milli gelire oranına bakarak maliye politikası için sıkı ya da gevşek denebilir mi? Hayır, denemez.
Değerlendirme enflasyon, işsizlik, büyüme vs. diğer göstergelerin ışığında yapılır. Aynı bütçe dengesi, artan enflasyon ve hızlı büyüme halinde gevşek maliye politikasına, düşen enflasyon ve resesyon halinde ise sıkı maliye politikasına tekabül edebilir. İktisat literatürü bu amaçla bir kavram geliştirmiştir: Yapısal bütçe dengesi. Konjonktürün bütçeye etkisinin temizlenmesi ile elde edilir. Örneğin ekonomi hızla büyürken fazla veren bir bütçenin yapısal açık vermesi mümkündür. Tersi de geçerlidir.
2008 gerçekleşmesi
Maliye Bakanlığı 2008 bütçe sonuçlarını açıkladı. Temel bütçe büyüklükleri (ve 2007’ye kıyasla nominal değişim) şu şekilde: Bütçe gelirleri 209 milyar TL (yüzde 9.7); faiz-dışı gider 175 milyar TL (yüzde 12.9); faiz 51 milyar TL (yüzde 3.9); faiz-dışı fazla 34 milyar TL (eksi yüzde 4.1); bütçe açığı 17 milyar TL (yüzde 24).
Ortalama enflasyona göre reel değişim ise şöyle olmuş: Bütçe gelirleri eksi yüzde 0,6; faiz-dışı giderler yüzde 2.3; faizler eksi yüzde 5.9; faiz dışı fazla eksi yüzde 13.1; bütçe açığı yüzde 12.8.
Özetle, reel olarak gelir azalırken faiz-dışı harcama artınca faiz dışı fazla küçülmüş. Faizdeki azalma bunu telafi edemeyince bütçe açığı büyümüş. Milli gelire oranlarda ise faiz-dışı fazlada gerileme, bütçe açığında artış vardır.
İşin bu bölümü çok kolaydı. Bütçe açığı arttı dedik ama esas soru o değil. 2008’de mali disiplin bozuldu mu? Maliye politikası gevşedi mi? Yoksa tam tersine, artan bütçe açığına rağmen maliye politikası sıkıldı mı?
Soru fevkalade önemlidir. Ezber tekrarı ile bir yere varılmaz. 2009 bütçesini ancak bu soruya gerçekçi bir cevap verdikten sonra değerlendirebiliriz. Devam edeceğim.
2008’de bütçe
Haberin Devamı