Geçen yazıda 2007 sonu itibarıyla kamu kesimi borç stoğunu inceledik. Çok olumlu bir tablo ile karşılaştık. 2007’de hem brüt hem net borç stoğunda nominal düşüş kamu maliyesinde başarıya işaret ediyor. Borç oranının kritik düzeyin çok altına gerilemesi iyi haberdir. Küresel mali sorunlara ve içeride siyasi gerginliğin büyük bir çalkantıya dönüşmesini engelliyor. Nispeten istikrarlı bir ortamın bugüne kadar devam etmesinin temel nedenidir.
Ancak bir de kötü haber var. Geri planında 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikalarının yarattığı devasa dış açıklar yer alıyor. Türkiye’nin dış dünya ile varlık-yükümlülük ilişkisi inanılmaz bir hızla bozuluyor. İki seri var. Medyada daha çok ilgi gören toplam (kamu artı özel kesim) dış borç stoğunu Hazine yayınlıyor. 2007’de net dış borç 25 milyar dolar artışla 133 milyar dolara yükselmiş. Bu sayı cari açığın finansmanı ile tutarlı duruyor.
Yükümlülüklerde patlama
Merkez Bankası tarafından yayınlanan “Uluslararası Yatırım Pozisyonu” serisi daha az tanınıyor. Ülkenin yurtdışındaki tüm varlıklarını ve yabancılara karşı tüm yükümlülüklerini gösteriyor. Yani doğrudan yatırım ve hisse senedi gibi borç dışı kalemleri kapsıyor.
2007’de Türkiye’nin dış varlıkları 24 milyar dolar artışla 167 milyar dolara ulaşıyor. Varlıkların 12 milyar doları doğrudan yatırımlar; geri kalan 155 milyar doları ise döviz rezervleri ve borç senetleri ağırlıklı.
Yükümlülükleri ise 2007’de (sıkı durun) 132 milyar dolar artışla 472 milyar dolara tırmanıyor. Yükümlülüklerin 146 milyar doları doğrudan yatırımlar, 64 milyar doları hisse senetleri, geri kalan 270 milyar doları ise borçlar. Varlıklardan yükümlülükleri düşünce net uluslararası yatırım pozisyonu elde ediliyor. Eksi bakiye 2007’de 108 milyar dolar artışla 305 milyar dolara fırlıyor. Evet, doğru okudunuz. Son bir yılda ortaya çıkan bozulma 108 milyar dolardır. Bunun yarısı (54 milyar dolar) doğrudan yatırımda net artıştan kaynaklanıyor. 30 milyar dolar hisse senedinden geliyor. Net borç kalemindeki 24 milyar dolar artış Hazine verilerini tutuyor.
Dış açığın bedeli
Dış açığı bir finansman sorunu gibi görmenin kısa dönemde bir mantığı olabilir. Ama uzun dönemde anlamsızdır. Hatta, doğrudan yatırım gibi kısa dönemde yararlı duran finansman yöntemleri uzun dönemde zararlı hale gelir. Nedeni basittir: Yabancı yatırımların kârlılığı borçlanma faizinden daha yüksektir. Yani dış yükümlülüğü aynı dış açığın borçla finansmanına kıyasla çok daha hızlı artırır. Ayrıca eninde sonunda yüksek temettüler cari işlemler dengesine yansıyacaktır. İki gözlemle bitirelim. Bir: Sorunun oluşumunda maliye politikasının suçu yoktur; çözümüne de katkıda bulanamaz. İki: Net yükümlülükte büyük artış kaçınılmaz olarak döviz piyasasını olumsuz etkiler. Okuyucularıma hatırlatmak istedim.
2007’de uluslararası yatırım pozisyonu
Haberin Devamı