İnsan psikolojisini yıkıma uğratan doğal afet: Deprem
Kahramanmaraş'ta 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde meydana gelen iki deprem 10 ilde büyük yıkıma yol açtı. Türkiye'yi yasa boğan depremde binlerce kişi hayatını kaybetti. Deprem, şehirlerde yıkımlara neden olurken insan psikolojisini de yıkıma uğratıyor. Peki depremin travmatik etkisinden nasıl kurtulabiliriz? Normal hayata dönüşte nasıl bir yol izleyeceğiz? Çocukları bu durumdan nasıl koruruz? İşte detaylar...
Cansu Akalp/Gazetevatan
Türkiye'yi yasa boğan deprem felaketi 10 ili birden etkiledi. Binlerce insan hayatını kaybetti. Depremi yaşayanlar, yakınlarını kaybedenler, enkazdan kurtulup insanların ölümüne tanıklık edenler ve bu felaketi haberlerden takip eden herkes derinden etkilendi. Yaşanan afetin bireysel ve toplumsal ruh sağlığı sorunlarına yol açması ise kaçınılmaz.
Türkiye tarihinin en büyük depremlerinden birini yaşadı. Büyük depremlerden sonra insanların çoğu ağır travma ve stres altına giriyor bu da sonrasında geri dönülmez sıkıntılara yol açabiliyor.
Kişilerin bir kısmı ruhsal ve fiziksel olarak etkileniyor, bir kısmı da psikiyatrik bozukluklar geliştiriyor.
Peki depremin travmatik etkisinden nasıl kurtulacağız? Psikolog Dilek Memnun, tüm Türkiye’yi yasa boğan afetin travmatik etkileri ve yas sürecinden sonra normal hayata dönüşte bireyleri neler beklediğini Gazetevatan.com'a anlattı.
ŞOK DÖNEMİ BİRİNCİ AŞAMA!
Psikolog Dilek Memnun, deprem sonrasında bireylerde farklı tepkiler gelişse de ortak duygunun 'korku' olduğunu işaret ederek, "Bireyler, deprem sonrasında birkaç gün ya da birkaç hafta ışıklar açık bir biçimde uyuyabilir. Deprem olma olasılığına karşın hemen kaçabilmek adına kapıya yakın bir odada yatabilirler. Deprem psikolojisini kabaca üç aşamada ele alabilmek mümkündür. Bu evreler arasında deprem sırası ve hemen sonrasındaki şok dönemi birinci aşamadır. Bu süreçte kişi de duygusal tepkisizlik oluşur. Bu durumda birey bir duygu hissedemez. Yakınlarını depremde kaybeden duygusal tepkisizlik yaşayan kişiler, kaybettiği yakınına dair hiçbir duygu hissedemez hatta kendi yaralarının bile farkında olmayabilirler. Birey acıktığını hissedemez, yemek yiyemez. Şok tepkisinde kişi, savunma mekanizması gerçekleştirir ve bu süreç 1-2 gün arasında değişebilir. Tüm Türkiye’nin de depremi yakinen takip etmesi ve tüm görüntülere ulaşabilmesi bireylerde şok tepkisini meydana getirmiş olabilir." diye konuştu.
Depremi yaşayan, ölümle burun buruna gelen kişiler şok döneminin ardından pasifleşme dönemine giriyor. Bu dönemde depremzedeler bir yönlendiriciye ihtiyaç duyuyor. Yardıma gelenleri dinliyor ve kendisine söylenenleri yapıyor. Üçüncü ve son dönemde ise toparlama dönemi başlıyor ve kişiler yüksek kaygı duymaya başlıyor. Bu süreç birçokları için kabuslarla dolu oluyor.
Psikolog Dilek Memnun yaşanan süreçle ilgili şunları söyledi;
"Bireyler depremden sonraki bir yıl süresince bireysel sorunları gün yüzüne çıkmaya başlar. Bireyler yaşamlarını tekrar düzene koymaya çalışır. Yıllarca süren bir yapılanma süreci başlar. Bireyin bu süreçte hayatını anlamlandırması, yeni bir benlik kavramıyla bütünleşmesi gerekmektedir. Deprem hem fiziksel hem de psikolojik birçok etkiye neden olur. Bireyler özellikle beklenmedik bir olayın ağırlığını sindiremez ve çaresizlik hissedebilir. Deprem sonrasında özellikle Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve yüksek anksiyete gibi zihinsel hastalıklar meydana gelebilir."
YATMADAN ÖNCE SOSYAL MEDYAYI KONTROL ETMEKTEN KAÇININ
İnsanlar ölü sayısının geçen her an arttığını haber sitelerinden ve televizyonlardan takip ediyorlar. Depremde orada olmasalar da paylaşılan görüntüleri, sesleri duyup, kötü etkilenebiliyorlar. Psikolog Dilek Memnun yapılması gerekenleri şöyle anlattı;
"Deprem bölgesine uzak olsa da yaşanan afet herkesi derinden etkiledi. Neredeyse herkes televizyonlarından deprem bölgesini anbean takip ediyor. Dolayısıyla aslında bir nevi depremi yaşıyorlar. Bu bağlamda, bireyler kendilerini tedirgin edecek bu senaryolarla sürekli meşgul oluyorlar. Bu düşüncelerden uzaklaşamıyor ve uyuyamayabiliyorlar. Medyada yer alan deprem içerikli görüntüler kimi kişiler için kontrol hissi sağlarken kimileri içinse travmatize edici olabiliyor. Deprem bölgesinden uzakta yaşayan insanlar içinde bu süreçte bilişsel dünyaları ve dünyanın güvenli bir yer olduğu konusundaki kabullenmeleri sarsan, gelecekle ilgili beklentilerin değişmesine yol açan birtakım etkileri meydana getirebilmektedir. Dolayısıyla yatmadan hemen önce haberleri izlemekten, sosyal medyayı kontrol etmekten ve rahatsız edici görüntüleri izlemekten özellikle çocukları bu görüntülere maruz bırakmaktan kaçınılması gerekmektedir."
EGZERSİZ YAPABİLİRSİNİZ!
Büyük bir deprem afeti yaşandı. Çok sayıda vatandaş hayatını kaybetti. Ancak bir yandan da hayat devam ediyor. Depremin üzerinden günler geçtikçe kişiler normal hayata dönmeye çalıyor. İnsanlar depremin travmatik etkisinden kurtulmak için neler yapması gerektiğini merak ediyor. Kendisini kötü hissedenler için Psikolog Memnun önerilerde bulunarak "Bireylerin özellikle deprem anı ve sonrası için yapacakları şeyleri planlamaları gerekmekte ve sonrasında normal hayatlarına dönebilmek için hareket etmeleri, sosyalleşmeleri ve sakinleşmeleri gerekmektedir. Egzersiz yapmak, dikkatinizi olumsuz düşüncülerden uzaklaştırmak bireylerin yaşamış olduğu travmanın stresinden kurtulmanız için yardımcı olacaktır. Özellikle egzersiz yapmak vücudun endorfin salgısını artırmada ve kendisini daha iyi hissetmesinde önemli bir yere sahiptir. Bazı durumlarda yaşadığınız travmanın tetiklendiğini düşündüğünüz an dikkatinizi nefesinize odaklamak ve nefesinizi yavaş bir biçimde burnunuzdan alıp ağzınızdan vermek sizi rahatlatacaktır. Yaşadığınız stresten uzaklaşabilmek için diğer insanlarla bağlantı kurmak iyileştirici bir etkiye sahiptir. Travma etkisi ile baş edebilmek için profesyonel destek almak, travma ve kayıpları ile konuşmak ve bunu aktarmak, bireylerin kendileri için anlamlı projeler içinde çalışmaya yönlenmek özgüveninizi yeniden kazanmanıza yardımcı olacaktır." diye konuştu.
ILIK BİR BANYO ALDIRIN!
Yaşanan depremlerden sonrası kişilerde kaygı oluştu ve kendilerini güvende hissetmemeye başladılar. Kişi kendini güvende hissetmesinin önemli olduğuna vurgu yapan Psikolog Dilek Memnun, "Toplum içerisinde bir karmaşanın olması sonucunda bireylerin kaygısı artmakta ve güvende hissetmeleri de güçleşmektedir. Yaşanan deprem kişilerin kendilerini güvensiz hissetmesine de yol açtı. Güvende hissetmek için neler yapılabilir? Bireylerin güvende hissedebilmeleri için toplumsal desteğin azalmadan sürmesine özen göstermelidirler. Özellikle çocukların kendilerini güvende hissedebilmeleri için duygusal destek almaları, ebeveynleri, öğretmenleri ve arkadaşları ile iletişime geçmeleri sağlanmalıdır. Çocuk uyumadan önce şu anda güvende olduğunu yanında duracağınızı belirtin, mümkünse ılık bir banyo aldırın ve bu sayede çocuğun kaygısının azalmasını bu sayede güvende kalmasını sağlayabilirsiniz." dedi.
Travmatik olaya doğrudan maruz kalanlar, olaya şahit olanlar ya da yazılı ve görsel basın aracılığıyla izleyenlerde ciddi olumsuz psikolojik etkiler oluşabiliyor. Bu süreçte çocukları unutmamalıyız. Doğal afetlere bağlı çocuklarda oluşabilecek travmalar günlük yaşanılan stresten çok farklı oluyor. Deprem anı ve sonrası çocukların yaşadığı korku uzun vadede hayatını olumsuz etkileyebiliyor. Travmatik olayların olumsuz etkilerini çocuklarda azaltmak için yapabileceklerimizi Uzman Pedagog ve Ebeveyn Danışmanı Zeynep Şimşek Karataş Gazetevatan.com'a anlattı.
'Deprem bölgesine uzak olsa da yaşanan afet herkesi derinden etkiledi. Neredeyse herkes televizyonlarından deprem bölgesini anbean takip ediyor. Dolayısıyla aslında bir nevi depremi yaşıyorlar. Tüm bu bunlarda kişiler çocuklarının da afetten olumsuz etkilenmiş insanları görmesine neden oluyorlar. Ancak çocukların süreçten daha fazla etkilenmesi mümkün.
Aileler çocuklarını deprem travmasından korumak için neler yapmak gerektiğiyle ilgili Pedagog Zeynep Şimşek Karataş şunları söyledi;
Merkez üstü Kahramanmaraş olan ve 10 ilde maddi-manevi yıkıcı etki bırakan iki büyük deprem meydana gelmiştir. Yaşanılanlar sanıldığının aksine zaman ilerledikçe her şeyin iyi olacağı anlamına gelmez. Çünkü travmalar gün geçtikçe izleri daha belirgin hale gelecektir. Yetişkinler için bile bu denli zor olan bir yaşantı çocuklar için çok daha karmaşık bir durumdur. Bu nedenle acıyı pekiştirici değil, etkisini azaltıcı bir davranış sergilenmelidir. Bilindiği üzere deprem felaketi tüm halkta bir yıkım yarattı. Bu yetişkinler için de zor bir durum kendimde dahil tüm çocukluğum, akrabalarım, okul arkadaşlarım hepsinin büyük bir kısmını ben de kaybettim. O yıkım sadece fiziksel bir yıkım olmanın dışında insanların hayatında; anılarını, geçmişlerini de yıktı. Öte yandan depremi yaşamamış ama eş -dost, akrabaları o illerde olan bir çok insan var. Aynı zamanda TV de ve sosyal medya da hem destek, hem bilgi amaçlı bir çok acı görüntü izledik. Yetişkinler acıları ve kayıplarıyla ilgilenirken çocuklarına karşı da sakinleştirici ve güven verici bir tavır içinde olmaları gerekmektedir.
Çocuğuma depremi nasıl anlatmalıyım diyen ebeveynlere ise Karataş, 'Öncelikle deprem Allah’ın insanları cezalandırdığı bir durum değildir. Deprem, gerçek (bilimsel) tanımıyla anlatılmalıdır. Ve depreme nasıl hazırlıklı olunması gerektiği üzerine konuşulmalıdır.' önerisinde bulundu.
Deprem sonrası çocukların davranışlarında değişiklikler gözlenebiliyor. Kimi içine kapanıyor kimi ansızın öfkelenebiliyor. Bu yüzden depremin çocuklar üzerindeki etkileri farklılık gösterebiliyor. Uzman Pedagog Zeynep Şimşek Karataş depremin çocuklara etkisiyle ilgili ve ebeveynlerin ne yapması gerektiğiyle ilgili önemli bilgiler verdi.
"Korkunç bir olaydan sonra, genellikle davranışlarında değişiklikler görürüz. Daha çok ağlayabilirler, ayrılmanızı istememek, öfke nöbetleri geçirmek, uyumakta güçlük çekmek gibi durumlar yaşayabilir. Çocuğunuzu korku, endişe veya öfke duygularını ifade etmesi için teşvik edin. Dikkatlice dinleyin, anladığınızı gösterin ve güvence verin. Çocuğunuza durumun kalıcı olmadığını söyleyin ve birlikte geçirilen zaman ve şefkat gösterileriyle fiziksel güvence sağlayın. Eğer konuşmaktan kaçarsanız kaygısı ve konuyla ilgili bilgi belirsizliği artacaktır. Diğer yandan konuşmaya zorlamakta anlamlı bir davranış olmayacaktır.
Siz ona açıklama yapmadan önce onun konuyla ilgili düşüncelerini öğrenin çünkü bilmesi gerekenden daha fazla bilgi vermek endişesini arttıracaktır.
Güvenlik; diğer konu. Güvenliğe odaklanın. Küçük çocuğunuz siz olduğunuzda kendini güvende hisseder.
Onu kucaklayın veya size yakın kalmasına izin verin.
Duygularına anlayışla yaklaşılmalıdır: “Çok korktun ben de korktum ama şimdi birlikteyiz.”
Gerçekçi cümleler kurmak çok önemli: “Hep yanında olmak için çaba göstereceğim”
Onu ürkütücü TV görüntülerinden ve ürkütücü konuşmalardan uzak tutun.
İkinizin de sevdiği bir şarkıyı söylemek veya bir hikaye anlatmak gibi tanıdık şeyler yapın.
Bundan sonra ne olacağını (bildiğiniz ölçüde) ona bildirin.
Çocuğunuzun öfkesini incitmeyecek şekilde kelimelerle, oyunlarla veya çizimlerle ifade etmesine yardımcı olun.
Çocuk her fırsatta rahatlamak için kendine bir oyun alanı yaratır. Buna dahil olmak onun açısından da çok rahatlatıcı olacaktır. Sizin ve çocuğunuzun iyi hissetmesine yardımcı olacak iyi giden şeyler hakkında konuşun.
Uzaktaki insanlara yardım etmesi için seçenekler sunulabilir. Kıyafetleri ve oyuncaklarını paylaşması konusunda teşvik edilebilir."
DEPREM ANINI TEKRAR ANLATILMASI İSTENMEMELİDİR!
Çocuklara herhangi bir şeyi yapmaları için dayatmamak gerekiyor. Ceza vermenin de çözüm olmadığını söyleyen Uzman Pedagog ve Ebeveyn Danışmanı Zeynep Şimşek Karataş, "Deprem, çocuğa ceza kavramı olarak yansıtılmamalıdır. Yukarıda da belirttiğim gibi deprem insanlığa bir ceza değildir. Doğal yer hareketleridir." diyerek sözlerini şöyle sürdürdü;
"Kendisinin yaptığı bir durumdan dolayı yaşadığı söylenmemelidir. Örneğin ders çalışmadığın için oldu gibi…Çocuğun travma sonrası stres bozukluğu yaşamaması için örneğin, yeme, uyku, güvensizlik gibi durumlar yaşamaması için televizyon ve sosyal medyadan uzak tutmalısınız. Bak annesini/babasını üzen çocukların aileleri öldü. Sen de bizi artık üzme gibi çocuğu etkileyecek konuşmalardan uzak durulmalıdır. Depremi yaşamış bir çocuğa o anı tekrar anlatması istenmemelidir."