Gerçek düşünme nedir?
Düşünme becerileri, günümüzde eğitim kurumları için en popüler konulardan biridir. Aslına bakılırsa, herkes düşünen insan olmanın değerinden söz edip durur. Ancak, o düşünen insanı yetiştiremediğimizle ilgili de sayısız eleştiri yapılır.
Öğrencilerimizin girmiş olduğu uluslararası sınavlarda sonlarda yer almamız, kitap okuma sayımızın düşüklüğü, bilim, teknoloji ve sanat alanlarındaki kısırlığımız, patent başvuru sayımızın düşüklüğü gibi kriterler dikkate alındığında, düşünme becerilerimize yönelik yapılan eleştirilerin haklı tarafları olduğunu söylemek mümkündür.
Gerçek anlamda düşünmek nedir?
Düşündüğünü sanmakla gerçek anlamda düşünmek aynı şey değildir. Gerçek anlamda düşünmek, gün içinde olup bitenler hakkında konuşmaktan öte bir şeydir. Varoluşsal bir süreçtir ve hayatımıza anlam ve değer katarak yön verir. Eğitim sisteminden beklenen de, çocuklarımıza bu varoluşsal sorgulama ve öğrenme becerilerini kazandırmaktır.
GERÇEK DÜŞÜNME;
Veri ve bilgi odaklıdır. Hayatımızın her alanında sürekli yorumlar yapıp dururuz. Bir yerde yorum varsa, orada ego; ego varsa çatışma vardır. Günlük hayatımızda herhangi bir hükmün, anlam ve değer ifade edebilmesi için dayanak noktasını ve kriterini açıklayabiliyor olması gerekir. Aksi halde, aklımıza gelen herşeyi söylemek, gerçek anlamda düşünmek değildir. O halde, çocuklar bir düşünce ortaya koyduğunda, onlara “Neye göre?” sorusunu sorarak, söylediklerini delillendirmelerini isteyebiliriz.
Sistematik ve düzenlidir. Gerçek düşünme, bilgi ve düşünce parçalarının mantıklı ve tutarlı bir şekilde bir araya getirilmesini gerektirir. Bu noktada, çocuklara fırsat buldukça, “Bu konuda senin teorin nedir?” diye sormalıyız.
Birikimlidir ve birbiri üstüne inşa olur. Geçmişten gelen bilgi ile yeni bilgiler buluşturulur. Yeni bilgilerimizle, geçmişten gelen bilgimizi zenginleştirir ve geliştiririz. Böylece, gerçeğe dair farkındalığımız artmış olur. Çocukların farkındalığının artması için onlara “Yeni öğrendiğin bilgilerle geçmişte bildiklerin arasında nasıl bir ilişki var?” diye sormak çok işe yarayacaktır.
Gerçeği arama ve problemi çözmeye odaklanır. Gerçek düşünmenin temel amacı, ya bir gerçeği anlamak ya da bir problemi çözmektir. Çocuklarımıza da ürettikleri düşüncenin sonuç verip vermediği noktasında, “Bu düşündüklerinle hangi gerçeği anladın, hangi problemi çözmüş oldun?” diye sormak gerekir. Gerçeğe dair ürettiğimiz bilgi ve düşünceler kimi zaman kişisel gerçeklerimizle örtüşmez. Bu tür durumlarda, önyargılarımıza çarparız. Yeni düşünce ve bilgi, o güne kadar sahip olduğumuz ve doğru olduğunu düşündüğümüz temel değerleri tehdit edebilir. Doğru dediklerimize yanlış, yanlış dediklerimize doğru demek zorunda kalmak oldukça can sıkıcıdır. Gerçek düşünmenin ısısıyla çocuklarımızı yüzleştirmek için “Bu yeni öğrendiğin bilgiler, hangi noktada seni zorladı ya da şaşırttı?” diye sorabiliriz.
Devrimci ve dönüştürücüdür. Bilgi ve düşünce, belirli bir birikim noktasına ulaştığında, önüne kattığı her şeyi alıp götürür. Gerçek anlamda zihinsel kırılmalar ve hayata dair dönüşümler yaşatır. Bu, bir anlamda yeniden doğmak ve özgürleşmektir. Hepimizin hayatında yeniden doğduğumuz dönemlere ihtiyacı vardır. Yeter ki, düşünce gücümüz buna izin versin.
Çocuklarımızın bu konuda iyi bir alt yapıya sahip olmaları gerekir. Onlara, “Bu bilgiler ve düşünceler hayatında neleri değiştirdi?” gibi sorular sorarak katkıda bulunabiliriz.
Bir ülkenin gelişmişliği, o ülkenin entelektüel sermayesinden geçer.
Bir ülkenin gelişmişliği, o ülkenin entelektüel sermayesi ve birikiminden geçer. Bu topraklar çok değerli bilim ve sanat insanları yetiştirmiştir.
Ancak, bu insanların sayıları maalesef çok azdır. Çok sayıda yıldız yetiştirmek de, ancak toprağın verimliliğini artırmaktan geçer. O halde, anaokulundan itibaren çocuklarımıza düşünme becerilerini kazandırmamız şarttır.