Çocuğa sınır koymak ona zarar verir mi?
Çoğu anne-baba ve öğretmen çocuğa sınır koymanın gerektiğini düşünür ama hangi sınırı nasıl uygulayacağını bilemez. Kimi anne-baba da, demokratik ebeveyn olma adına çocuğuna sınır koymayı gereksiz bulur. Sınır koyarsa onun özgürlüğünü kısıtlamış, kendini ifade etmesine izin vermemiş ve kişilik gelişimine zarar vermiş olacağından endişe eder.
Çoğu anne-baba ve öğretmen çocuğa sınır koymanın gerektiğini düşünür ama hangi sınırı nasıl uygulayacağını bilemez. Kimi anne-baba da, demokratik ebeveyn olma adına çocuğuna sınır koymayı gereksiz bulur. Sınır koyarsa onun özgürlüğünü kısıtlamış, kendini ifade etmesine izin vermemiş ve kişilik gelişimine zarar vermiş olacağından endişe eder.
Çocuğa sınır koymak iyi mi kötü mü?
Her çocuğun sınırlara ihtiyacı vardır. Çocuğun yaşına ve ihtiyaçlarına uygun sınırlamalar onun gelişimi açısından son derece önemli ve yararlıdır. Sınırların çocuğun gelişimine sağlayacağı katkıları şöyle özetleyebiliriz:
- Kişilik yapısını güçlendirir. Kişilik, bir insanı başka insandan ayıran özellikler bütünüdür. Kişilik kendimize özgü bir formdur. Ve her formun, şeklin kendine ait sınırları vardır. Çocuğun büyümesi de, bir anlamda kendi formunu bulması demektir. Bu form, dış dünyaya tepki vermemizin çerçevesini oluşturur. Kime, nerde, ne zaman, nasıl bir tepki vereceğimizi kişilik formumuzun çerçevesinin içinden seçeriz. Bu nedenle, çerçevesi belirsiz kişilik formlarının dış dünyayla tutarlı, dengeli ve sağlıklı ilişkiler kurması mümkün değildir.
- Özgürlüğü güven altına alır. Sınırlar, kendimizi güven altında hissetmemizi sağlar. Neyi, ne kadar yapacağımızı ve yapmamız gerektiğini bilmek, özgürlük alanımızı oluşturur. Sınırlarımızı bilerek büyüdüğümüzde, özgürlüğümüzün başka özgürlüklere çarpmasını engellemiş oluruz. Başka özgürlüklere çarpmadığımızda da, kişisel özgürlüğümüzün tehdit edilme riski azalmış olur. Bu nedenle, kişisel gerçekliğimize uygun sınırlar bir anlamda özgürleşmemizi sağlar.
- Olumsuz davranışları kontrol altına almayı sağlar. Sınırsızlık, belirsiz, düzensiz ve rastgeledir. Sınırlara sahip olmak, sınırsızlığa karşı çıkmaktır. Kişisel sınırlara sahip olmadığımızda, sınırsızlığın karmaşası dünyamızı işgal eder. Sosyal çevremiz açısından rahatsız edici olmaya başlarız ve ilişkilerimiz bozulmaya başlar. Başkaları için belirsiz, riskli ve tehdit edici oluruz. O yüzden sınırlar, özellikle olumsuz davranışlarımızı kontrol altına almayı ve başkaları için tehdit unsuru olmamayı öğretir bize.
- Sorumluluk duygusunu geliştirir. Sorumluluk duygusu, varoluşumuzun en temel hissedişlerinden biridir. Her yaş için makul sorumluluklardan söz edebiliriz. Sorumluluk duygumuzun gelişmesinde sınırlarımızın büyük katkısı vardır. Kendimize çizdiğimiz sınırlar, aynı zamanda sorumluluk alanımızı tanımlar. Yapmamız ve yapmamamız gerekenlerin yükünü üstlenmiş oluruz. Başkalarına karşı ölçü ile davranmayı kabul etmiş oluruz. Yaptıklarımızın sonuçlarına da katlanmayı göze almış oluruz.
- Başkaları ile empati kurmayı güçlendirir. Başka insanlarla kurduğumuz ilişkiler ve iletişimler, ortak kabuller üzerine kurulu olduğunda sonuç verir. Bu ortak kabuller, sağlıklı iletişimin kriterleridir. Büyüme süreçlerinde öğrendiğimiz bu kriterler ilişki ve iletişim sınırlarıdır. Başkasıyla ilişkilerimizde dikkat ettiğimiz sınırlar, onların duygularını, düşüncelerini ve eylemlerini anlamamızı sağlar. Bizim tepkilerimizin karşı taraftaki etkisini önceden sezer ve hissederiz. Böylece empati kurma becerimiz de gelişir.
- Demokratik yaşam kültürünün alt yapısını geliştirir. Demokratik yaşam, “hak temelli” bir yaşam düzenidir. Sınırlar da bunun güvencesidir. Hepimiz biliriz ki, kimsenin kimseye keyfi ve rastgele davranma hakkı yoktur. Kendimiz için tanımladığımız hak ve sorumluluklar başkaları için de geçerlidir. Toplumsal yaşamda kimi zaman yasalarla, kimi zaman kültürel değerlerle, kimi zaman din ve ahlakla bu ölçüler belirlenmiş olur. Toplum bireyleri açık ya da örtük bir mutabakata vardıklarında, demokratik bir yaşam düzeninin de alt yapısı sağlanmış olur. Çocukların sınırlarla hareket etmeleri, bu demokratik kültürü içselleştirmeleri anlamına gelir.
- Anne-Babalara Öneriler. Çocuk yetiştirirken anne-babaların çocuklara hissettirmesi, yaşatması ve kazandırması gereken temel değer ve fikirler vardır. Örneğin; “Ben değerliyim, sen de değerlisin.”, “Benim haklarım var, senin de hakların var.”, “Ben özgürüm, sen de özgürsün.”, “Benim sorumluluklarım var, senin de sorumlulukların var.”, “Ben sana rastgele davranamam, sen de bana rastgele davranamazsın.” Bu temel değer ve düşüncelerle büyüyen çocuklar kendi yaşamlarının ve tepkilerinin sınırlarını bilerek ve öğrenerek büyümüş olurlar. Bu da onların kişilik gelişimlerine büyük değerler katmaları anlamına gelir.