Şampiy10
Magazin
Gündem

Anlaşılmadığını düşünen çocuk özgüvenini kaybediyor

Çalışan annelerin adeta ayrılmaz bir parçası suçluluk duygusu... Ne yaparsak yapalım, kurtulmak bir yerlerde unutmak mümkün olmuyor. Gündüz işte bizi bırakmayan bu duygu eğer akşam dışarıda bir program yapılacaksa daha da ağır hissettiriyor kendini. Peki bu kısırdöngüden nasıl kurtulacağız? Metin Hara’nın kurucusu olduğu İnsana Güven Yaşam Merkezi’nde eğitimler veren, Anne Koçu Sandra Şarhon, bu durumun modern ve hızlı yaşam sonucunda oluşan sorumluluklarımızdan kaynaklandığını anlatıyor: "Zihnimizde sorumluluklarımızdan dolayı çok fazla düşünce var. Genelde ya geçmiş ya da gelecek ile ilgili kaygılı düşünceler bunlar. Çocuklar söz konusu olunca birçok korkumuz tetikleniyor ve onlar için en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Hızlı yaşamın içinde onlara en iyisini verme çabası içindeyken aslında tam olarak onlarla olmayı unutabiliyoruz ve kendi kendimize koyduğumuz yapılacaklar listesi arasında boğuluyoruz. Bu listede çocukların ödevleri, dersleri, hafta sonu gitmesi gereken kursları, görmesi gereken arkadaşları, gelişimleri, beslenmeleri, kendimiz ve evle ilgili yapılması gerekenler, alışveriş, işimizle ilgili yapılması gerekenler gibi birçok farklı konu var. Tüm bu yapılması gerekenler arasından hangileri gerçekten yapmak istediklerimiz, hangileri için destek alarak üzerimizdeki yükü hafifletebiliriz, önceliklerimiz neler ve bizi ne kadar “an”dan kopararak gerçekten çocukların yanında olmamızı engelliyor? Bunların farkında olmamız, ona göre iş ve özel yaşamımızın dengesini koruyarak hareket etmemiz önem kazanıyor.

İlk 6 ayda kurulan bağ çok önemli

Sandra Şarhon, çocukların bizden istediğinin onlarla uzun vakit geçirmek yerine, birlikteyken tüm varlığımızla onların yanında olduğumuzu hissettirmek olduğunu söylüyor. Bunun için de yapılması gerekenin "an"da kalmak olduğunu vurguluyor: "Anda kalarak, geçmiş ve gelecek kaygılarımız olmadan sevgiyle onlara eşlik edebilmemiz gerekiyor. “Onlara, ihtiyaçlarına önem verdiğimizi, koşulsuzca sevdiğimizi hissettirebildiğimizde aramızda güvenli bir bağ kuruluyor. İlişkimiz, bu kurduğumuz bağın gücüne göre ilerliyor. Çocuk anlaşılmadığını, önemsenmediğini hissediyorsa kendini güvende hissetmiyor ve özgüveni zarar görerek büyümeye devam ediyor. Anlaşılmadığını düşündükçe inatlaşmalar, çatışmalar başlıyor ve ebeveyn çocuk arası bağ iyice kopmaya başlıyor. Özellikle ilk 6 yılda kurulan bu sağlam bağ sayesinde mutlu ve özgüvenli çocuklar yetiştirebiliyoruz."

İhtiyaçlarını vaktinde karşılayın

Şarhon çocukta güven duygusunun oluşması için ebeveynlerin nasıl davranması gerektiğiyle ilgili ise şunları aktarıyor: "Burada ebeveynin sakin bir şekilde çocuğunun ihtiyaçlarını vaktinde ve yeterince karşılaması güven duygusunu oluşturur. İlk iki yıl bebeğin verdiği işaretlere göre onun ihtiyaçlarını dengeli ve sevgiyle ten, göz ve ses temaslarında bulunarak karşılayabilmek; sonrasında yaşı ilerledikçe onunla oyun oynayabilmek, ihtiyaçlarına saygı duyabilmek bağın güçlenmesindeki önemli etkenler. Bu şekilde ihtiyaçları karşılandığında, kısa bir süre bile birlikte olunsa, çocuklar doyumlu bir şekilde kendilerini iyi hissedeceklerdir."

Kendi deneyimlerini ise Şarhon şöyle anlatıyor: "Anne koçluğu çalışmalarına başlamadan önce sürekli kaygılı, oğlum Sarp ile ilgili birçok negatif senaryo kuran, kendi iç sesimi duyamayan bir anneydim. Koçluk, ebeveynlikile ilgili eğitimlerin yanında, daha da içime yönelmemi sağlayan insana güven eğitimlerinde öğrendiğim çalışmalar ile önce kendimle olan bağımı sonra oğlum ve tüm ilişkilerimle olan bağımı güçlendirmeye başladım. Enerji, nefes, meditasyon çalışmaları ile kendime yöneldim ve özellikle Metin Hara’dan öğrendiğim farklı teknikleri kullanıp içimdeki gücü çıkararak, yapmak istediklerimi gerçekleştirdikçe, içimdeki huzur Sarp’a da yansımaya başladı."

Yazının devamı...

Tip 2 diyabete ameliyatlı çözüm

Türkiye’de yaklaşık 7 milyon diyabet hastası bulunuyor. Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Başkanı Doç. Alper Çelik, diyabet tedavisinde uygulanan ameliyat yönteminin başarı şansının yüzde 93 olduğunu belirtiyor.

Tip 2 diyabet vücudumuzu nasıl etkiliyor?

Şeker hastalığı, vücudumuzda şeker metabolizmasında bozuklukla karakterize metabolik bir hastalık olarak biliniyor. Kanda yükselen şeker yeteri şekilde metabolize olamayınca başta damarlar olmak üzere sinirler ve diğer bütün organlara yapışarak birikime neden oluyor. Damar duvarı yıllar içinde daralmaya başlıyor, dokuların ve organların kanlanması bozulmaya başlıyor ve sonuçta şeker hastalığının komplikasyonları olarak bildiğimiz bulgular ortaya çıkmaya başlıyor. Bunun dışında vücutta asidik ortamı arttırdığı için dokuların ve organların erken yaşlanmasına neden oluyor. Asiditesi artan vücudumuz bunu azaltmak amacıyla oksijeni ve kalsiyumu kullanıyor. Oksijeni soluyarak vücudumuza alıyoruz, ancak kalsiyum için vücudumuz kemiklere başvuruyor ve vücudumuzda kemik yıkılımı artıyor. Sonucunda vücudumuzda kemik erimesi oluşuyor.

Tip 2 diyabet hastalığının tedavisinde cerrahi müdahalenin önemi nedir?

Ülkemizde son birkaç yıldır uygulanan ve tıptaki adı metabolik cerrahi olan ameliyat yöntemi ile obezite ve şeker hastaları sağlıklarına kavuştukları gibi, her gün içtikleri ilaçlarına da veda ediyorlar. Kişinin tamamen sağlığına kavuşmasıyla böylece erken yaşlanmaya götüren sebepler ortadan kalkıyor. Bu ameliyat sayesinde kendi hastalıklarına eşlik eden yüksek tansiyon, kolesterol ve trigliserid düzeyleri, uyku apnesi ve gut gibi hastalıkları da iyileşiyor. Metabolik Sendrom'un cerrahi tedavisi olarak tanımlanan bu ameliyat halk arasında "diyabet ameliyatı", ya da "şeker ameliyatı" olarak da biliniyor. Metabolik sendromu basitçe; kilo problemleri, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kolesterol ve diğer kan yağlarının normalden yüksek olması ile seyreden bir tablo olarak özetlemek mümkündür. Aslında Tip 2 diyabet, metabolik sendromun bileşenlerinden sadece bir tanesidir. Bu ameliyat Tip 2 diyabetin yanı sıra eşlik eden bu sorunlara da uzun vadeli ve kalıcı çözümler sunuyor. Metabolik cerrahi uygulamaları ile diyabetin yanı sıra obezite de tedavi ediliyor.

İnsanlar vitamin bağımlısı yapılıyor

Metabolik cerrahi sadece şeker hastalarına mı uygulanıyor, tüp mideyle farkı nedir?

Düzeltilmesi gereken bir yanlış anlaşılma var. Biz tüp mide ameliyatı yapıyoruz. Ama biz sadece tüp mide ameliyatı da yapmıyoruz. Ona ilaveten ince bağırsakların son kısmını yukarı taşıyoruz. Bunun iki nedeni var: Birincisi tüp mide ameliyatı sadece şeker hastalarına yeten bir uygulama değil. Tüp mide ne obezite ne de şeker hastalığı tedavisinde yeterli değildir. Bu ameliyatlarda ikinci yıldan sonra mide genişlemeye başlıyor, beşinci yıla geldiğinizde hastalar verdikleri kilonun yarısını geri almış oluyorlar. Bu durumda tüp mide ameliyatının kurtarıcısı olarak emilim bozucu ameliyatlar öneriliyor. İnsanlar ömürleri boyunca vitamin, mineral bağımlısı yapılıyor.

Her obezite hastası aynı zamanda şeker hastası mıdır?

Hayır. Şeker hastalarının yaklaşık 3'te ikisi obezdir. Metabolik cerrahi ameliyatları aynı zamanda efektif kilo kontrolünü sağlar. Ancak bu ameliyatların farklı versiyonları olmakla beraber, şeker hastaları için uygulanan versiyonlar şeker hastası olmayan birine yapıldığında yüzde 5'e yakın ani şeker düşmesi riski söz konusudur. Dolayısıyla farklı ameliyatlar yapılır.

Hastalar şeker yemek istemiyor

Metabolik cerrahi kilo sorunu olmayanlara da uygulanıyor o zaman... Başarı oranı nedir? .

Yüzde 93 civarında. Ama insülinin başarı oranı yüzde 15'tir. Bugün artık uluslararası diyabet kuruluşları, Amerikan Diyabet Derneği, "Tip-2 diyabette en etkili tedavi ameliyattır" diyor. Bu ameliyat sonrasında efektif kilo kaybı garanti. 50 kilo fazlanız varsa bunun 40-42 kg'sini veriyorsunuz. Ameliyat sonrası hormonları değiştiği için canları şeker istemez. Et ve sebze yemeği isterler.

Peki metabolik cerrahiyle ameliyat olunması için hangi şartlar gerekiyor?

Birincisi şeker kontrolü sağlayamıyor olmanız gerekiyor. İkincisi, vücudunuzun halen insülin üretiyor olması lazım. Üçüncüsü, bu insülinin korunuyor olmazı lazım. Veya organ hasarı varlığı gibi bir sorun olması gerek.

Kaç yaşındaki insanları ameliyat ediyorsunuz?

Hastalıkla geçirilen süre uzadıkça ameliyatın başarı oranı düşer. 18 ile 65 yaş arası klasik tanımdır. En genç hastamız 14, en yaşlısı ise 79 yaşındaydı.

İnsülin direncini düşürmek için önereceğiniz neler var?

Bu işin temel kanunu kilo fazlanız olmayacak. Diyet yapacaksınız, yaşam tarzınızı değiştireceksiniz. Bunları iki yıl içinde yapma olasılığınız yüzde 2'dir. Diyet ve egzersiz değişikliklerinin bir yıllık sonuçları, vücut ağırlığından ortalama 3.5 - 4 kilo kaybıdır. Rafine şekeri hayatınızdan çıkarın. 8 yıldır ekmek yemiyorum. Hiç şeker kullanmıyorum. Sebzelerden karbonhidrat ihtiyacımı karşılıyorum. B12, yalnızca ekmekte değil kırmızı ette ve yeşil yapraklı sebzelerde de mevcut.

Yazının devamı...

Kaç kalori sipariş ettiniz?

İş yaşamından ötürü pek çok insan evde yemek yapmak yerine dışarıdan sipariş veriyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Sema Gülbür, hazır besinler hakkında dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.

Genelde oturarak çalışılan günümüz koşullarında her fazla kalori kiloya dönüşüyor. Doğru yemenin ve kilo kontrolünü sağlamanın formülü ise kendinizi aç bırakmamaktan geçmiyor doğal olarak. Aksine; gereksiz kalorilerden uzaklaşmak, takıntılı olmamak ve hareketli olmak en iyi çözüm. Güne muhakkak sabah kahvaltısı ile başlamak şart. Kahvaltısız kilo vermenin hayal olduğunu bilin. Öğle ve özellikle akşam yemeklerini çok iyi seçmek gerekiyor. Öğle yemeğinizi normal, akşam yemeğinizi sevdiklerinizle paylaşın. Peki kalorileri olmalı? Öğle yemeğinin erkekler için 550-600 kaloriyi, kadınlar için 450 kaloriyi, akşam yemeğinin ise erkekler için 450-500 kaloriyi, kadınlar için de 350 kaloriyi geçmemesi gerek. Eğer aktiviteniz yok ise kalorileri daha da aşağıya çekmek gerekiyor. Günümüzde maalesef aldığımız kaloriler harcadığımızdan daha fazla. Bu nedenle doğru seçimler ve siparişler yapılmalı ve muhakkak porsiyon kontrolü sağlanmalı...

Ayvalık tostu - 410-500 kalori

Ayvalık tostu, işlenmiş et ürünleri içerdiği için oldukça doymuş yağ, kolesterol, tuz içeriği yüksek, kalorili bir sandviç türüdür. Sipariş verirken bir daha düşünün. İçeceksiz bir porsiyonu ise içeriğine göre 410-500 kalori.

Sebzeli noodle - 320 kalori

Şüphesiz ki kızartılmış bol soslu dolu bir tabak noodle tüketerek sonrasında vicdan azabı çekeceksiniz. 1 porsiyon noodle 320 kaloridir. Noodle’da ısrarcıysanız bol sebzeli olmasına ve soya sosu, fazla yağ koydurmamaya çalışın.

Salata - 90 kalori

Bir kase sade salata 90 kalori. A ve C vitamini, lif ve mineraller açısından iyi bir kaynak. Kilo kontrolü sağlamak isteyenler ana öğün olarak salata sipariş verdiğiniz zaman yağsız ızgara etli, tavuklu ya da balıklı (protein içerikli) isteyin ve sosu (limon, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı) evde kendiniz ayarlayın.

Bol tereyağ soslu mantı - 480 kalori

İçerdiği yağ ve unla kalorisi bir porsiyon mantı 480 kalori. İllaki mantı yemek istiyorsanız sossuz ve bol yoğurtlu 4 kaşık yemenizi öneririm…

Yağlı-kıymalı-kaşarlı pide - 360 kalori

Bir porsiyon pide 360 kalori yanında bir kutu gazlı içecek ile 550 kalorilere çıkar. Ya pide sevdasından vazgeçin ya da sevdiklerinizle paylaşarak 200-300 kalori ile vedalaşın. Yanında ayran söyleyerek tokluk süresinizi uzatın.

Karışık pizza - 350-400 kalori

Orta karışık pizza 350-400 kalori. İki dilim pizzada 100 kalori indirim yapmak için şarküteri eklenmiş pizza yerine vejeteryan olanları tercih edin. Ayrıca şarküterili pizzadan daha az tuz almış almış olacaksınız.

Lahmacun - 200 kalori

Arada bir porsiyon yani bir adet lahmacun ile sağlıklı kaçamak mümkün. Nasıl mı? Bir adet lahmacun 220 kalori. Bir kutu ayran ve yeşil salata ile gayet sağlıklı ve tok tutan bir öğün olacaktır.

Izgara Köfte + Pilav - 310-380 kalori

Köftesine göre değişen bir porsiyonun kalorisi 310-380 arasında değişiyor. Eğer ızgara köfte sipariş verecekseniz pilav ya da patates yerine yanında bol yeşil salata ve içecek ayran söyleyerek 650-700 kaloriye veda edin.

Mercimek çorbası - 85 kalori

Kırmızı mercimek çorba, protein ve lif açısından iyi bir kaynak. Bir kepçe mercimek çorbası 85 kalori. Sipariş verdiğiniz mercimek çorbası 2-2.5 porsiyondur. Un ve tuz içeriği yüksektir.

Çiğ köfte - 220 kalori

Çiğ köfte tüketileceği zaman beraberinde ekmek veya lavaş tüketilmemeli. 100 gramında 220 kalori vardır, bu da 3.5 köfte büyüklüğü gibi düşünülebilir.

Yazının devamı...

Diş estetiği ile 10 yaş gençleşmek mümkün

Ömrün uzaması ve değişen sosyal koşullar sonucu herkes hem sağlıklı hem de estetik bir görünüm arzuluyor. Güzel bir gülüş ile karşısındakini etkilemek ya da sağlıklı dişlere sahip olmak isteyenler diş hekimlerinin kapısını çalıyor. Ağız ve Çene Cerrahı Dr. Nihat Tanfer ile diş estetiği ve diş tedavilerinde uygulanan en ileri yöntemleri konuştuk.

Birçok insan artık sağlıklı ve güzel dişlere sahip olmak istiyor neden?

20'nci yüzyılın son çeyreği ve içinde bulunduğumuz yüzyıl pek çok şeyin değiştiği bir dönem oldu. 2000'lerden sonra insanlar estetik kavramında pek çok gelişmeye şahit oldu. Bundan 50 yıl önce hiçbir zaman sağlığın ötesinde bir konu gündeme gelmezdi. Şimdi ise insanların daha çok dış görünüşe önem verdiği ve bunun sadece estetikle sağlandığı bir yaşam şekli ortaya çıktı. Bir iş görüşmesine gidildiğinde karşınızdaki kişi sizin dişlerinize bakıyor. Bu sadece dişle ilgili değil. Kaşlarınızdan göz kapaklarına kadar pek çok şeyi kapsıyor. Bu nedenle de insanlar mecburen diş yapılarını da düzenler oldu. Dişlerin beyaz ve bakımlı olması, karşıdaki kişiye güven ve rahatlık veriyor. Bundan dolayı insanlar dişlerini yaptırır hale geldiler. 21’inci yüzyıl; insanların sosyal ilişkilerinde genç görünme, yaşlanmama üzerine kurulu bir temayı işliyor. Buna bağlı olarak sadece dişte değil her yerde estetik öne çıktı ve çıkmaya devam edecek. Dişler, insan yüzünde ilk göze çarpan görüntü olduğu için, estetiğin en önemli tamamlayıcısıdır.

Diş estetiği yaptırırken dikkat edilmesi gereken noktalar neler?

20-30 yıl önce dışarı doğru fırlayan, gösterişli ve doğala uygun olmayan görüntüde dişler yapılırdı. Sonradan anlaşıldı ki bu yanlış, şimdi temiz ve doğal yapıda bir ağız ortaya çıktı. En başından beri estetikte abartısız, doğal yapıda dişlerden yana olduğum için dışlandım. Son 5 senede doğal yapının korunması gerektiğini herkes kabul etti. Gelinen noktada insanlar şunu bekliyor: Beyaz, temiz, sağlıklı bir ağız.

Başarılı bir diş estetiği için nasıl bir yol izleniyor?

Başarılı bir diş estetiği; ağız alt yapısı çok iyi hazırlanmış bir hastaya çene ve yüz yapısına göre en uygun renk, stil ve modelin uygulanmasıdır. Gülüş estetiğine başlamadan önce hasta ile bir ön görüşme yapılması gerekir. Görüşmede; hastanın kişiliği, sosyal durumu, gülümsemesinde nelerden memnun olmadığının belirlenmesi yapılacak olan tedaviye yol gösterici olur. Bu aşamada tespit edilen incelemeler doğrultusunda bir planlama yapılır. Uygun planlama sonrasında alınan ölçüler, fotoğraflar veya videolar ile dijital smile (bilgisayar destekli) sistem ile dişler üzerinde bir aşındırma yapmadan, hastanın ağızına prova şeklinde uygulanır. Hastanın yüzüne yakışan en doğru diş boyu, diş dizilimi, diş rengi tespit edilir. Bu sayede hasta yeni dişlerini değerlendirme fırsatı bulur ve tedaviye başlanır. Tedavi süreci, kişinin ağız ve diş yapısındaki bozukluklara göre, aynı gün içinde ya da maksimum 2 ile 15 gün arasında yapılabilir.

Diş esteğini erkekler kadınlardan daha çok yaptırıyor. Herkes temiz, sağlıklı bir ağız istiyor.

Gülüş tasarımı kusursuz bir estetiği kasteder. Yani gülümsediğimiz zaman, dudak, burun kanatları, gözbebeği ve yüz yüksekliğimizin, dişlerimizin boyutları ile orantılı olması, renginin ten rengimize ve şeklinin de yüz şeklimize uyması gerekir.

Çene kemiği eriyen hastalara da implant yapılabiliyor

Çene kemiği erimesi yaşayan ancak kalıcı dişlere sahip olmak isteyenler için hangi tedavi yöntemlerini uyguluyorsunuz?

Çene kemiği erimesi uzun zamandır tedavisi mümkün olmayan ve kişilerin yaşam kalitesini düşüren bir sorundu. Çünkü çene kemiğinde erime olan kişilere diş protezi yapılamadığı gibi, implant tedavisine de olanak yoktu. Dolayısıyla genetik, yanlış beslenme, ağız hijyeninde eksiklik gibi birçok sebepten kaynaklanan diş kayıplarının yerine yenisi yapılamıyor ve bu da sağlık konusunda pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor, kişilerin yaşam kalitelerinde büyük bir düşüşe sebep oluyordu. Bu sorunlar Box Teknik yöntemiyle artık geride kaldı. Box Teknik ile çene kemiği eriyen kişilere önce yapay çene yapılıyor, ardından da implant yöntemiyle eksik olan dişleri tamamlanıyor.

Kaybolan çene kemiği yeniden nasıl yapılıyor?

Hayvan kaynaklı kemikler özel tekniklerle laboratuvar ortamında insan kemik dokusuna uygun hale getiriliyor. Kaybolan çene kemiği bölgesine cerrahi bir operasyonla absorbe olabilen PLA ( polilaktik asit) plakaları yerleştiriliyor. Plakların arasına hayvan kemiğinden elde edilen özel kemik greftleri ve aynı seansta implantlar koyuluyor. Kaybolan çene kemiğinin içerisine cerrahi bir operasyon ile yerleştiriliyor.

Çene kemiği üretmek için hangi hayvanlardan yararlanılıyor?

Tedavide sığır, dana ve atların bacak kemikleri belli işlemlerden geçiriliyor. Sterilize edilip kemik bankalarında korunuyor.

Dünyanın her yerinden hasta geliyor

Box teknik 5-6 sene evvel İtalya'da başlatılan bir yöntem. Biz de 4 senedir uyguluyoruz. Ekip çalışması gerektiren bir teknik. En az 6-7 kişiyle yapılması gerekiyor. Sırf bu teknik ile tedavi olmak için dünyanın dört bir yanından, Peru'dan, Japonya'dan, İngiltere'den gelen hastalarımız var.

35’inden sonra çenede sorun oluşabiliyor

Box teknik diş hekimliğine bir katkı sağlayacak mı?

Evet, özellikle kadınlarda 35 yaşından sonra çene kemiklerinde önemli sorunlar olabiliyor. Diş eti hastalıkları sonucu da ortaya çıkan kemik erimeleri; yüz kaslarında çökmelere, çizgilere ve kırışıklıklara yol açılıyor. Bu operasyon estetik diş hekimliğinde önemli bir aşamayı da kat ettiğimizi gösteriyor.

İyileşme süresi 6 ile 8 ay kadar

Hasta ne kadar sonra yeni dişlerine kavuşuyor ?

6 ile 8 ay arasında… Operasyon sonrasında çeneye buz uygulanması sıcak gıdalarla beslenilmemesi ve sigara içilmemesi gerekir.

Gülüş tasarımı için kullanılan yöntemler

Dikey boyutun yükseltilmesi, diş beyazlatma, pembe estetik, laminate veneer, implant, ortodonti tedavisi ve kozmetik düzenleme gibi yöntemleri kullanarak yapılan tedavi ve bakımlarla daha genç bir görünüme kavuşmak mümkün olabiliyor. Dudak şekline göre yapılan diş tasarımı ve diş etlerinin sağlıklı görüntüsü güzel bir gülüş için büyük bir etkiye sahip. Bu tedaviler her yaştan insana rahatça uygulanabiliyor.

20 ile 45 yaş arasındakiler güzel bir gülüş istiyor

20 ile 45 aralığındaki çoğu kişi güzel bir gülüşe sahip olmak istiyor. Yaş aralığı daha da küçüldü. İnsanlar dişlerindeki ufak bozuklukları dahi istemiyor. Bunun ana sebebi dünyadaki tüketim ekonomisinden geliyor. Siz çocuklarınızı sürekli barbie'lerle büyütürseniz o çocuklar 20 yaşına geldiklerinde böyle görünmek isterler. Estetikteki ana prensip buraya geldi. Artık 20-22 yaşındaki çocuklara estetikle ilgili fikirler aşılandı.

Yüz nakli olmuş gibi gibi sevinen hastam var!

Gerçekten, hekimliğin en güzel tarafı hastaların tedaviden sonraki mutluluğunu görmek ve bundan haz almaktır. Box teknik yöntemini uyguladığımız bir hastam, “Bana yüz nakli yapsaydınız, ancak bu kadar mutlu olurdum; çünkü doktorlar bana sabit diş yapılamayacağını söylemişti, bunu siz başardınız” dedi. Böyle ve benzeri ifadelerin beni ve ekibimi nasıl duygulandırdığını anlatamam.

Box Teknik kimlere uygulanabilir?

-Çene kemiğinde yaygın kemik kaybı olanlar,

-Uzun yıllar boyunca total protez kullanmak zorunda kalanlar,

-Geçirdiği bazı operasyonlar sonucunda kemik kaybı yaşayanlar,

-Bazı dişlerin çekilmesi sonucu kemik seviyesinin istenilen boyuta, gelememesi nedeniyle estetik kaygı taşıyanlar,

-Çene kemiği yapılandırılmadan implant uygulanamayacak kişiler.

Yazının devamı...

Hangisi en sağlıklısı?

Meyve ve sebzelerin taze olarak tüketilmesi gerektiği bilgisi, dondurulmuş ve konserve gıdalara olan güveni azaltıyor. Peki bu ezber bilgilerimiz ne kadar doğru?

Çoğumuz taze meyve ve sebzenin tüketmenin en sağlıklı seçenek olduğunu düşünüyor. İdeal olanı ise meyve ve sebzeleri mevsimde tüketmek. Evet bu genel kanıyı bilim adamları da doğruluyor. Ama bu durum dondurulmuş ve konserve gıdaların sağlıksız olduğu anlamına gelmiyor, hatta bazı durumlarda taze meyve sebzeden daha iyi bir alternatif olabiliyor. Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner ile konuyu masaya yatırdık. İşte taze, dondurulmuş ve konserve gıdalar ile ilgili doğrular ve yanlışlar.

Dondurulmuş gıda tazeliğini 6 aydan sonra kaybediyor

Besin değerlerine göre protein, lif-selüloz, karbonhidrat, yağ, potasyum, kalsiyum gibi mineraller anlamında tazesi ile diğer teknolojiler arasında hemen hemen hiçbir fark bulunmuyor. Ancak vitaminler açısından durumu değerlendirip, bir sıralama yaptığımızda en yüksek değer taze sebze-meyvelerde, sonra da sırasıyla dondurulmuş gıdalarda ve konservelerde yer alır. Buzdolabının buzluğunda unutulan dondurulmuş gıdaların tazeliğini 6 aydan sonra azalmaya başladığını unutmayın.

Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner

Likopen piştikçe ortaya çıkıyor!

Bazı sebzeler ise pişirildiğinde daha sağlıklı oluyor. Meyve ve sebzeler çeşitli antioksidanlar içeriyor. Sağlık için çok faydalı olan antioksidan dediğimiz bu fitokimyasalların vücudu hem oksidatif strese ve çeşitli hastalıklara karşı koruduğu, hem de bağışıklığı geliştirerek vücudun çeşitli hastalıklara karşı mücadele kapasitesini artırdığı biliniyor. Bu antioksidan maddelere güzel bir örnek domateste bulunan likopen maddesi. Son bilimsel çalışmalarda antioksidan gücünün çiğ sebze ve meyve yerine pişmiş, hatta iyi pişmiş gıdalarda daha fazla arttığı ortaya çıktı. Taze domatese göre domates püresinde daha çok likopen bulunuyor. Ancak çok pişirmek başta C vitamini olmak üzere bazı vitaminleri de yok ediyor.

Sebzeleri suda haşlamak en yanlış pişirme yöntemi

Pişirmede kullanılan yanlış yöntemler besin değerlerini önemli ölçüde değiştiriyor. Sebzeleri pişirirken fazla öldürmeden pişirmekte fayda var. Bir diğer önemli konu ise A, D ve E vitaminlerinden en fazla şekilde yararlanabilmek için pişirilen yemeklerin yağsız olmaması gerekliliği. Sebzeleri pişirirken suda haşlayıp süzerek tüketmek en yanlış yöntem, zira sebzeleri suda haşlayıp suyunu attığınızda birçok faydalı fitokimyasalı suyuyla birlikte atmış olursunuz. Eğer sebzeyi haşlıyorsanız da suyunu atmayıp başka yemekleriniz için sos ya da çorba hammaddesi olarak değerlendirin. O nedenle sebzelerin buharda pişirilmesi en doğru yol.

Konserve ve dondurulmuş gıdalar daha güvenilir olabilir

Gıda güvenliği açısından taze sebze meyveler ile konserve ve dondurulmuş gıdalar arasında pratikte hiçbir fark bulunmuyor. Uygulanan sıkı kontroller nedeniyle hatta donmuş veya konserve gıdalar tazesine göre daha bile güvenilir olabilir. Dondurulmuş gıdalarda ve konservelerde hiçbir koruyucu madde bulunmaz. Bu iki teknolojide de etkin olan tek faktör sıcaklık uygulaması. Konserve yapılırken ürün yüksek sıcaklıkta ve basınç altında sterilize edilir yani içerisindeki tüm bakteri ve küfler yok edilir, gıdanın ömrü çok uzar. Dondurma işleminde ise gıdalar -400C derecede dondurulup tüketime kadar olan süreçte -180C derecede korunması sağlanır.

DİKKAT!

Sebze ve meyvelerin kabukları soyulduktan sonra hava ile teması sonucu oluşan çeşitli enzimatik reaksiyonlar sonucu gıdanın kalitesinin hızlıca düşmeye başlaması. O nedenle kesilen veya kabukları soyulan gıdalar hemen tüketilmeli ya da pişirilmeli.

Şekerli ve şekersiz meyveleri karıştırıp komposto yapın

Meyvelerden en fazla yararlanarak tüketme şekli meyveleri kesinlikle oldukları şekilde tüketmektir. Komposto yaparken hiç şeker eklemeye gerek kalmadan yüksek şekerli meyvelerle (elma, üzüm) düşük şekerli meyvaları (erik, vişne) dengeleyerek karışık meyve kompostoları yapabilirsiniz. Ayrıca dondurulduğu için şeklini kaybeden meyvelerden komposta yapmak da iyi bir alternatif olabilir.

Konservede tarım ilacı kalıntısı daha az

Tazesi, donmuşu ve konservesi arasında gıda güvenliği açısından bir fark bulunmuyor. Üç tip gıda da aynı güvenilirlikte. Hatta konserve üretiminde bir ısıtma işlemi olduğundan konservelerde pestisit yani tarım ilacı kalıntılarının taze sebze meyvelere oranla daha düşük olması beklenir.

Meyveleri kabuklarını soyarak tüketin

Tarım ilaçları ve mikrobiyolojik kirlenme tehlikelerine karşı meyvelerin çok iyi yıkanmasını ve kabuklarının soyulduktan sonra tüketilmesini öneriyoruz. Böylelikle meyvelerin kabuğunda bulunan tarım ilaçlarından kurtulmak mümkün.Ancak bitkinin içine etki eden tarım ilaçlarından ne yazık ki kabuklarını soymakla kurtulmak mümkün olmuyor. Ayrıca kabukları soyulduğunda meyvelerin lif içeriğinin azaldığını, şeker seviyelerinin ise yükseldiğini unutmamak gerek.

Yazının devamı...

İftar ve sahurda yediklerimiz ne kadar sağlıklı?

Uzun süren açlığın ardından iftarda ve sahurda tercih edilecek yemeklerin sağlık açısından önemli olduğunu söyleyen Beslenme Uzmanı Gizem Şeber neyi, nasıl yememiz gerektiğini anlattı.

PİDE

Bir Ramazan pidesi ortalama 8-10 dilim ekmeğe eşdeğer kalori ve karbonhidrat içeriyor. İftarda sıcak tüketilmesi kan şekerini hızlı yükselttiğinden yemek sonrası uyku hali ve sıcak basmasına neden olabilir. Beyaz un içerdiğinden sahurda kısa süre tokluk sağlar. Pilav - makarna yerine tadımlık yenebilir.

HURMA

Potasyum, magnezyum ve bakırdan zengindir. Yüksek tansiyonu dengelemeye yardımcıdır. Aynı zamanda kabızlığı önler. Şeker içeriği yüksek bir meyve olduğundan ötürü 1-2 adet tüketmek yeterli. İdeal tüketim saati iftar yemeğinden iki saat sonradır.

TAVUK IZGARA

Tavuk ızgara, günlük protein ve demir ihtiyacının karşılanması için önemli. İftarda seçilebilecek en hafif ana yemeklerden biri. Tavuğun derisi toksin madde içerdiği için tüketilmemeli. Sahurda yemeğin hemen üstüne uyunmayacaksa tercih edilebilir.

MANTI

Mantı, Ramazan için tam bir kan şekeri düşmanı. Sadece yüksek kalorisiyle değil, kan şekeri çok hızlı yükseldiği için yemekten sonra sindirim güçlüğüne neden olur. Ramazanda tercih edilmemeli, ancak yenecekse 2-3 yemek kaşığı tüketilmeli.

BAKLAVA

Ramazan’da tercih edilmemesi gereken tatlıların başında gelir. Hem kalori, hem şeker ve yağ içeriği yüksektir. Kan şekerinin birden yükselmesine neden olarak kişinin rahatsız ve uykulu hissetmesine yol açar.

ZEYTİN

Farkında olmadan zeytin ile kilo almak mümkün. Sahurda tuz içeriği yüksek zeytinlerin tercih edilmemesi çabuk susamamak için bir önlem. İftarda ise 5-10 adet tüketilebilir. Gün içerisinde terleme ile kaybedilen sodyumun karşılanmasına yardımcı olur.

YOĞURT

Ramazan için en sağlıklı besinlerden biri. Bağırsak florasını destekler, sindirimi kolaylaştırır. Aynı zamanda günlük protein ve kalsiyum ihtiyacını karşılar. Sahurda ve iftarda tüketilmesi gayet sağlıklı.

PİRİNÇ PİLAVI

2 yemek kaşığı dolusu pirinç pilavı beslenme düzenimizde ortalama bir dilim ekmeğe eş değer gelse de, kan şekeri üzerindeki etkileri tam tahıllı ekmekler kadar masum değil. Bu nedenle mümkün olduğunca bulgur pilavı tercih edilmeli.

ADANA KEBAP

İftarda hafif bir oruç açma faslından 15 dakika sonra yiyin. Kişi lavaş veya Ramazan pidesi tüketmek istiyor ise pilavı tüketmemeli. Pirinç pilavı yerine bulgur pilavı tercih edilmesi kan şekerinin yavaş yükselmesini sağlayarak yemek sonrası yorgunluk, uyku hali yaşamasını engeller.

TEREYAĞ

Yağın yüksek tüketilmesi kilo almanın en kolay yollarından biri olduğu için tadımlık tüketilmesi gereken besinlerin başında tereyağı-kaymak geliyor. İftarda tüketmek, rahatsızlık verebilir. Sahurda ise 1-2 dilim ekmeğin üzerine sürülecek kadar tüketilebilir.

KÖFTE

Köfte günlük protein ve demir alımı için yararlı. Sindirim kolaylığı için yağda kızartılmamalı, ızgara, yağsız tava veya fırında pişirilmeli. Sahurda yemeğin hemen üstüne uyunmayacaksa tercih edilebilir. İftar için de uygun ve sağlıklı.

MERCİMEK ÇORBASI

Kurubaklagiller lif ve B vitamininden zengin. Bu nedenle Ramazan’da tercih edilebilir. Süzme mercimek çorbası hem sahur hem de iftar için tercih edilebilir. Sindirim sorunu yaşayanlar tüketim miktarı ve sıklığına dikkat etmeli.

KARPUZ

Gün boyunca ter ile kaybettiğimiz potasyumun karşılanmasında tercih edilebilir. En ideal tüketimi yemekten en az 1,5 saat sonra ara öğün olaraktır. Sahurda sıvı ihtiyacını karşılamaya yardımcı olduğundan ötürü az miktarda tüketilebilir.

BÖREK

Tam tahıllı un ilavesi ile az yağlı olarak pişirilen börek çok sıcak olmamak kaydı ile sahur ve iftarda tüketilebilir. Çünkü sindirim sistemi sorunlarına yol açar. Kızartma yerine fırında yapılanlar tercih edilmeli ve börekler mümkün olduğunca yağsız hazırlanmalı.

BEYAZ PEYNİR

Bir kalsiyum ve protein kaynağıdır. Hem sahurda tok tutması açısından hem de iftarda diğer iftariyeliklere göre daha hafif olduğundan tercih edilebilir.

GÜLLAÇ

Ramazan’ın en sağlıklı tatlılarından biri. Sahurda tatlı tüketimi gün içerisinde daha çabuk acıkmaya neden olacağından ötürü tercih edilmemeli. En ideal tüketim saati iftar yemeğinden en az 1.5 saat sonradır. Bir porsiyonu ortalama 200 kaloridir.

1250 kalori

Sağlıklı bir yetişkin sahurda en az 300 kalori almalı. İdeali 400-450 kalori arasında. İftarın ilk kısmı 250-300 kalori olmalı, 20 dakika aradan sonra 450-500 kalori daha tüketilebilir.

Yazının devamı...

TEOG sonuçlarına göre çocuklarınızı etiketlemeyin

TEOG sınavının bitmesiyle hem öğrenciler hem de aileler büyük bir rahatlama yaşıyor. Tabii sınav sonuçları netleşip öğrenciler yeni okullarına yerleşene kadar stres devam edecek... Ancak şimdi bu dönemin rahatlığını yaşama zamanı. TED Rönesans Koleji Kurucu Müdürü Pedagog İpek Ak, bu ara dönemde öğrencilere ve ailelere tavsiyelerde bulunuyor:

“Öğrenciler de aileler de sene başından bu yana yoğun bir şekilde hazırlandıkları sınavı, nihayet atlatmış olmanın rahatlığını yaşıyor. En başından TEOG sınavını koyduğumuz yer çok önemli. Çocuklar için geleceğe hazırlanırken okul seçimleri, sınavlar elbette mühim ama ‘iyi bir gelecek’ için tek belirleyici olmamalı. Bu konuda ailelerin yaklaşımı çocukların sınava nasıl baktığını ve davranışlarını ciddi ölçüde etkiliyor. Çocuklar olayları anne ve babanın bakış açısından değerlendiriyor. Bu yüzden anne babaların onlara öncelikle, sınavların basitçe bir kazanan-kaybeden sınavı veya ölüm kalım savaşı olmadığını hissettirmesi gerekiyor. Bu yalnızca onların kaygılarını artırır. Bu sınavın Milli Eğitim Bakanlığı tarafından normal okul sınavları içine dahil edilmesi; ‘Okul sınavlarında zamanında programlı çalışarak başarılı olursanız, TEOG sürecinde de başarılı olursunuz’ anlamına geliyor aslında. Ama çocuklarımıza bu mesajı vermek yerine sınavı çok daha farklı bir yere konumlayarak çocuklardaki kaygı durumunu yükseltiyorsak, bir yerlerde hata yapıyoruz demektir.”

Kişiliğini ortaya koymasına izin verin

Çocukların sınav başarısı yüksek de olsa düşük de olsa ailelerin çocuklarına sevgiyle yaklaşması gerektiğini belirten İpek Ak, “Aileler, yaşamının sonrasında çocuğun kendisiyle ilgili toptan hükümler vermemesi için; iyi olduğu yanlar, kendini güçlü hissettiği ve kendini geliştirmesi gereken alanlar konusunda ayrı tanımlamalar yapabilmesine destek olacak konuşmalar yapmalılar. Yapıcı bir tutumun çocuğun kendi kişiliğini ortaya koymasında ve ne istediğini doğru ifade etmesinde etkisi büyük. Sınavın tek başına onun bütünsel gelişimini, ilgi alanlarını, becerileri ve yeteneklerini ölçen bir araç olmadığını doğru anlatmak gerekiyor. Sınava bu süreçten bağımsız daha çok bilginin ölçüldüğü bir sınav gözüyle bakmasını sağlamak, çocukların kendisini “başarısız” olarak etiketlemesinin önüne geçebilir. Gelecek hedeflerine, ne yapmak istediğine odaklanılarak tekrar hedef belirlenmesiine destek olunmalı“ diyor.

OKULLARI ZİYARET ETSİNLER

İpek Ak, TEOG sonrası okul seçiminde yapılması gerekenleri ise şöyle anlatıyor: “Sene başından itibaren ve ilk sınav sonuçlarıyla birlikte, öğrenciler puanlarına ilişkin bir fikir sahibi oldu. Bu nedenle yaz dönemine bırakmadan kazanma olasılıklarının olduğunu düşündükleri okulları ziyarette bulunup okul araştırmalarını yapabilirler. Bu çocukların olduğu kadar ailelerin de sınavı. Sonuçlar ne olursa olsun objektif bir bakışla, çocuğumuzun sahip olduğu potansiyeli ve nasıl mutlu olacağını bilerek ona destek olmalıyız.

Anne babalar başarının mutluluğu değil, mutluluğun başarıyı getirdiğini göz ardı etmemeli. Çocuklarını bir birey olarak yetişeceği, kendisini doğru ifade edeceği, yetenek ve eğilimlerine uygun okullaragitmesi için cesaretlendirmeliler. Sonuçlar geldiğinde ise asla bu sınava göre çocukları kazanan ya da kaybeden psikolojisi içerisinde sokmamak gerekiyor. Çünkü neye göre kazanan ve neye göre kaybeden sorusunu cevaplamak gerekir o zaman. Ailesinin desteğiyle kendi hayallerini gerçekleştirebileceği, idealleriyle örtüşen, kendisiyle ve ailesiyle uyumlu okul seçen çocukların başarılı olma olasılığı daha güçlüdür.

Aslında bütün mesele; çocuklarımıza iyi bir gelecek tasarlarken bunu tanımlayan başarı, iyi bir üniversite, iyi bir iş, iyi bir unvan gibi soyut ve somut her şeyin sadece ve sadece mutluysa bir anlam ifade edeceğini anlatmak. Ancak hayallerinin peşinden giderse hayatı ıskalamayacağını ve daima yanlarında olduğumuzu hissettirmek.

Okul tercihlerinde ise okulları ve öğretmenleri mutlaka rehberlik edecektir. Ancak puanla ve yüzdelik dilimle birlikte okulun üniversite başarısı, bulunduğu yer, sosyal gelişime ilişkin faaliyetleri, yurtdışı ve burs imkânları iyi araştırılmalı.”

Yazının devamı...

Eğlence dolu bir güne hazırlanın

Bugün bayram... Her günleri bayram şenliğinde geçsin diye dünyada sadece ülkemizde çocuklara armağan edilmiş bir bayram... Tabii uğrunda bedel ödemeden kazandığımız birçok şey gibi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na da yeterince sahip çıkamadık. Çocukluğumuzda bambaşka heyecanlarla uyandığımız 23 Nisan’lar bizim çocuklarımız için ne yazık ki aynı sevince ve coşkuya neden olmuyor. Kutlamalar artık okul salonlarına hapsoldu. Yine de bugünün bayram olduğunu unutmayalım ve çocuklarımızı onlar için düzenlenen etkinliklerden birine götürelim. İşte bazı alternatifler...

Chicco 23 Nisan Olimpiyatları ile Kemer Country Club’ta kutlamaya hazır mısınız?

Chicco 23 Nisan Olimpiyatları Çocuk Şenliği ile Kemer Country Club’ta tam bir bayram havası esiyor. Ailelerin ve çocukların kulübü Kemer Country Club ile çocuk markasında sektörün önde gelen isimlerinden ve her şeyden önce bebeklerin ve çocukların mutluluğunu esas alan misyonuyla Chicco, yine çocukların mutluluğu için bugün düzenlenen çocuk şenliği için birbirinden eğlenceli ve sürprizlerle dolu etkinliklerin yer aldığı bir program hazırladı. Büyükler için doğada yürüyüş ve oturma alanları, leziz yemekler sunulurken, çocuklara da workshoplar, bisiklet parkurları, futbol ve şişme oyun parkurlarından midillilere kadar uzanan rengarenk bir panayır düzenleniyor.

Dünyanın macerası Vialand Tema Park’ta

Vialand Tema Park, yeni şovlar, macera ve eğlence dolu bir gün için 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın vazgeçilmez adresleri arasında olacak. Bu yıl Cartoon Network kanalının sevilen karakterleri de Vialand Tema Park’ta misafirlerle buluşacak. Gumball, The Powerpuff Girls, Adventure Time gibi ikon programların en sevilen karakterleri her gün minik izleyicilere gösteriler sunacak.

Adrenalini yükseltin

Bu yılki 23 Nisan’ı ağaçlar arasında hoplaya zıplaya kutlamaya var mısınız? Maslak UNIQ İstanbul’daki Xtrem Aventures, şehrin içinde herkese açık bir macera parkı. Xtrem Aventures içerisinde 20 oyun parkuru, 8 yaş üstü ve yetişkinler için ip parkurları gibi her yaş grubuna hitap eden farklı oyun alanları var. Yine Tadında Anadolu ve Zeytin Çekirdeği işbirliğiyle “Ahşap Oyuncak Yapma ve Boyama” etkinliği tüm çocuklara açık.

Akbank Sanat’tan çocuklara özel atölyeler

Akbank Sanat, yaratıcı atölye çalışmaları ile çocukları sanatın büyülü dünyasıyla buluşturmaya devam ediyor. Konusunda uzman eğitmenler eşliğinde gerçekleştirilen atölyelerde çocuklar keyifli vakit geçirirken, sanatla iç içe olarak kendi yeteneklerini keşfediyor ve yepyeni bir dünyanın kapılarını aralıyor. 7-14 yaş çocuklar için düzenlenen Oyuncak Heykel Atölyesi’nde hayal güçlerini heykellere dönüştürecek.

Atölye 26 Nisan Salı günü saat: 16.00-17.15 arasınd Bilet fiyatı 10 TL. 6-12 yaş çocuklar için düzenlenen Ailece Mozaik Atölyesi’nde ise “Millefiori” tekniği ile birbirinden renkli ve yaratıcı mozaikler hazırlayabilir, çocuğunuz ile birlikte hem eğitici hem de eğlenceli zaman geçirebilirsiniz. Atölye 26 Nisan Salı günü saat: 17:30-18:45 Bilet fiyatı 20 TL)

Slava’nın Masalsı Şovu Zorlu PSM’de başladı!

Dünyanın en önemli palyaçolarından Slava Polunin’in 7’den 77’ye herkese hitap eden aile show’u “Slava’s Snowshow”, yoğun ilginin ardından bugün ve yarın da Zorlu PSM’de olacak. 70’li yıllarda kültürel bir ikon haline gelen efsanevi palyaço Slava Polunin’in nefes kesen gösterisinde kar fırtınası ile mücadele edeceksiniz. Gösteri bugün saat 15:00 ve 20:00, yarın 14:00 ve 18:00’da. Biletler 140 TL, 110 TL, 75 TL.

“Dünya İçin Hayallerim Var”

İstanbul Modern, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda düzenlediği 11’inci Çocuk Şenliği ile çocuklara “Dünya İçin Hayallerim Var” adlı programı armağan ediyor. Garanti Bankası’nın eğitim sponsorluğu, Ülker ve Faber-Castell’in katkılarıyla 19-24 Nisan 2016 tarihleri arasında düzenlenen şenliğe 4-12 yaş arası çocuklar ücretsiz olarak katılacak. Program bugün ve yarın saat 10.00 ile 16.30 arasında.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.