Çocuğunuzu travmaya sokmadan büyütün!
Tüm ebeveynlerin çabası özgüvenli, sorumluluk sahibi, kendine ve çevresine saygılı ve sorun çözme becerisine sahip çocuklar yetiştirmek. Ancak şehir yaşamı, stresli çalışma saatleri anne-babalar ile çocukların ilişkilerini kısıtlarken, karşılıklı duygu gelişimini de olumsuz etkileyebiliyor. Söylediğimiz bir söz ya da yaptığımız bir hareket "Bir çuval inciri berbat ediyor", çocukları travmaya sokabiliyor. Anne-babalar da pişmanlık içinde "Benim çocuğum neden böyle, nerede hata yaptım" sorularını kendilerine sormaya başlıyor. Peki sorunlar karşısında çocuklarımıza nasıl davranmalı ve nasıl konuşmalıyız. İşte cevapları...
Çocuğunuza “Sen yapamazsın” demeyin
Çocuğun özgüveni zedeleyen en önemli nedenlerden biri de mükemmeliyetçi anne babaların çocuğa karşı yaptıkları aşırı dozlu eleştiriler. Sürekli olarak “Sen zaten yapamazsın”, “Senden de bu beklenirdi”, “Sana verdiğimiz emeğe yazıklar olsun” şeklindeki cümleler ya da hesap sormak büyük bir hata ve özgüveni yıkıcı bir davranış. Hata yapmışsa bile eleştirmek yerine onu karşınıza alarak konuşun. Başarıyla sonuçlanmasa bile çabaları takdir edilmeli. Bir çocuğun anne-babası tarafından, "Öğrenmeye çalışmandan gurur duyuyorum", "İyi çalışman beni mutlu ediyor" gibi sözlerle yüreklendirilmesi, çocuğun daha çok çaba harcaması için onu motive edecek, mücadele gücünü geliştirecektir. Böylece önemsendiğini hissedecek ve sizi onu önemsediğiniz için sevecektir. Bu da da kendisi için kötü şeyler istemeyeceğinizi düşünmesine neden olur ve önerdiğiniz şeyleri mutlaka düşünür.
Sakin konuşun
Doğru iletişimin en basit ve en önemli kuralı sakinliktir. Yumuşak ve sakin ses tonu ile çocukla konuşmak, disiplinin temelidir. Yumuşak ses tonu, sizin karşılaştığınız olaya mantıklı yaklaşmanızı ve otoritenizi sarsacak bir şeyler söylemenizi engelleyecektir.
Kendinizden emin olun
Konuşurken çocuğun gözüne bakın. Bu, konu hakkındaki inancınızı gösterir. Şüpheli ve yumuşak yaklaşımınız çocuğun bunu kendi açısından kullanmasına neden olacak ve sınırlarını zorlamasına yol açacaktır.
Başka çocukların anne - babası olacağım
Tahammül sınırının zorlandığı anlarda anne-babaların istemese de ağızlarından çıkan bu cümle çocuklar için bir travma sebebi. “Böyle yaparsan gideceğim bu evden” veya “Beni hasta ediyorsun; annen olmak istemiyorum” gibi bazen kızgınlıkla bazen de çocuğu uygun davranışa teşvik etmek amacıyla söylenen bu sözler çocuklar tarafından terk edilme tehdidi olarak algılanıyor. Çünkü çocuk ruh sağlığının en önemli temel taşlarından biri olan temel güven duygusu, “Her nasıl davranırsam davranayım, sevilirim, değer görürüm” duygusu bu tür yaklaşımlarla yerini koşullu sevilmeye bırakıyor. Çocuk anne babanın istediği gibi olmadığında terk edileceğini, fiziksel olarak anne baba yanında olsa da duygusal olarak ondan vazgeçtikleri duygusunu yaşayabiliyor. Belki de en tehlikeli tehditlerden birinin de bu yaklaşımla oluştuğu söylenebilir. Bu nedenle bu cümleleri kurmaktan vazgeçin.
Palto giyme krizine son verin
Çocukların çoğu evden çıkarken üstlerini değiştirmemek, palto giymemek için kaos yaratıyor. Eğer çocuğunuz giyinme konusunda sizinle inatlaşıyorsa, konuşmaya ve yapması gerekeni söylemeden önce siz hazır olun. “Paltonu giy” derken, siz etrafı topluyor ya da telefonla konuşuyorsanız, bu çocuğa yanlış mesaj olarak gider ve yapması gerekeni yapmaz. Bu durumda ona ismi ile hitap edin ve size bakana kadar konuşmaya başlamayın. Konuşurken dizlerinizin üzerine çömelin ve göz teması kurun. Ses tonu, kelimeler ve beden dili hep aynı mesajı vermeli. Çocuğa iki şey arasında seçme hakkı vermek, krizi önleyecektir.
Ödev konusunda yapıcı olun
Bazı çocuklar ödev yapma konusunda sorun yaşayıp aileleriyle çatışmaya girebilir. Ödevini yapmak istemeyen bir çocuğa ödül sistemi işe yarayabilecekken, okulda başarılı olmadığı için üzülen bir çocuğa “Senin yaşındaki diğer çocukların kullandığı bazı yöntemler biliyorum, duymak ister misin?” diye sorulabilir.
Seçenek sunarak hem çocuğa kendi hayatı hakkında söz sahibi olduğu duygusunu yaşatırken, hem de onu zorlamadan uygulayabileceği öneriler verilmiş olur.
Vurmak yasak!
Öfkelendiğinde anne babasına ya da arkadaşlarına vuran çocuklar disiplin konusunda en çok uğraştıranlar oluyor. Bu davranışları alışkanlık haline getiren çocuklara zayıflık göstererek çocuğa vurmaması için yalvarmak yerine, öfkeli hissetmenin normal, ancak vurmanın yasak olduğunu kesin bir dille anlatmak gerekiyor. Çocuğunuz sakinleştikten sonra onunla kararlı ve net bir şekilde konuşun: “Biliyorum sinirleniyorsun. Seni kızdıran şeylerle ben ilgileneceğim; ancak anneye vurmak yasak" diyin. Ona öfkelenmesine neyin sebep olduğunu sorun. Sinirlenmenin doğal bir duygu olduğunu ama bunu vurarak göstermenin doğru olmadığını anlatın.
TV'deki şiddete dikkat!
TV'deki şiddet içeren programları seyretmesi engellenmeli.Eğer kesinlikle engel olunamıyorsa, ana-baba çocukla birlikte seyrederek şiddetin sonuçlarını tartışabilir. Ayrıca bu şiddet filmlerinin gerçekyaşamın modeli değil, kurmaca olduğu çocuğa anlatılabilir.
Resim yapsın, hamurla oynasın
Öfkelendiğinde etrafına zarar vermek isteyen çocuğunuzun durumunu ona yeni olumlu bir davranış öğretmek için bir fırsat olarak değerlendirin. Çocuğunuzun öfkesini, üzüntüsünü sözcükler, farklı yollar ile ifade etmeyi öğrenmesi gerekebilir. Ona "Seninle kızgın bir surat çizelim ya da kızgın insan taklidi yapalım", "Çok öfkelisin oyun hamuruyla oynamak sana iyi gelebelir" diyebilirsiniz. Hamurları mıncıklamak olumsuz duygularını atmasını sağlayabilir.Kardeşini çöpe atmak istediğini söyledi, "Kardeşini çöpe atamazsın ama istersen bir resim yap ve o resmi çöpe atalım seninle birlikte" diye bir öneri sunabilirsiniz. kil, çakılabilen çiviler de çocuğun kızgınlık duygularını kontrol altına almayı sağlayabilir. Ayrıca futbol, basketbol gibi sporlar kabul gören çıkış yollarıdır.
Eleştirinin dozu önemli
Olumsuz eleştirinizi, çocuğunuzun kişiliği ile ilgili değil, davranışı ile ilgili olduğunu dikkat ederek ifade edin. "Ne kadar beceriksizsin, bir bardağı taşıyamadın" demek yerine, "Suyu dökmeden taşımak için iki elinle taşımalısın" demek gibi.
Babanın onayı önemli!
Baba-çocuk ilişkisi çocuğun kişilik gelişiminin anahtarını oluşturuyor. Babası ile ilişkisi sağlıklı olan çocuğun kendisiyle barışık, akademik olarak başarılı, uyumlu ve liderlik vasıflarını ön plana çıktığı gözlemlenmiş. Yaptıklarıyla ilgili babasından onay alamayan çocukların yaşadığı öfke, saldırganlık, inatlaşlaşma sorunu katlanarak artıyor, özgüvenleri gelişmiyor. Bu nedenle babaların günde en az 15 dakika çocuklarıyla birlikte oyun oynaması, kitap okuması ya da farklı bir etkinlik yapması gerekiyor.
Bu etkinlik sırasında baba çocuğa öfkesini hissettirmemeli. Oyunun hakimiyeti çocukta olmalı ve baba hiçbir direktif vermeden onun yönetiminde etklinliğe katılmalı.
Haydi gidiyoruz!
Çocuğunuz gittiğiniz parktan, doğum gününden ya da oyun salonundan çıkmak istemediğinde sizinle inatlaşır. Çocukların bir aktiviteyi bitirmelerine yardımcı olmak için fiziksel olarak değişmelerini beklemeden önce zihinsel olarak bu değişikliğe hazırlanmalarını sağlayacak zaman tanıyın. Parkta oynarken gitme hazırlığı için parmağımızla da göstererek "5 dakika sonra gidiyoruz", birkaç dakika sonra "3 dk sonra gidiyoruz", biraz sonra da "1 dakika sonra gidiyoruz" deyip, hemen ardından “bir kere daha kaydırak mı, salıncak mı istersin?” diye seçenek sunun. Kaydırağın ardından "Gitme zamanı" deyip, hemen ardından "Koşalım mı, hoplayarak mı gidelim" diyerek seçenek sunun. Çocuğun hoplaya zıplaya evin yolunu tuttuğunu göreceksiniz. Bu yöntemi çocuğunuzu yemeğe, banyoya, yatmaya çağırdığınızda da kullanabilirsiniz. Çocuklar üç-dört uygulamadan sora bu yönteme alışır.