Şiddetin sesi yükselince…
.
Şiddetin sesi yükselince aklın sesi kısılıyor elbet.
Bu ülkede de şiddetin sesi hiç bitmiyor.
Diniyor belki ama durmuyor.
Bütün kavramlar birer birer güneşte unutulmuş plastik parçası gibi eğilip bükülmeye, biçimini kaybetmeye başlıyor tabii böyle olunca…
Hukuk kavramı, adalet kavramı, devlet kavramı, vatandaş kavramı, suçlu kavramı, düşman kavramı… Bütün kavramlar manalarının dışında başka manalara bürünmeye başlıyor.
Lice ‘de karakol yapılmasını istemeyen halk bu devletin düşmanı mı, vatandaşı mı, suçlusu mu, nesi?
Nesi ki üzerlerine ateş açılabiliyor?
Sırtlarından vurulabiliyor?
Bir vatandaşın itirazını söyleme, isteğini dile getirme hakkı vardır.
O vatandaşın isteğinin “haklı olup olmadığına” siyasi iktidarlar karar veremez, silahsız bir gösteriye silahla cevap verilemez.
Bir vatandaşın hayatına karışılmamasını isteme hakkı vardır…
Bir vatandaşın hükümeti beğenmeme hakkı vardır…
Her vatandaşın kim olursa olsun yaşama hakkı vardır.
Her toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda birbirinden farklı insanlar yaşar.
Müslümanı, Ermenisi, Türkü, Kürtü, başı kapalısı, bikinilisi, kadını, erkeği, Alevisi, Sünnisi birbirine benzemek zorunda olmadan birlikte yaşama hakına sahiptir.
Bu insanlardan bir tanesini model seçip diğerlerini ona benzemeye mecbur edemezsiniz.
Tüm farklı kültürler yan yana ve birileri dokunmadığı, birileri baskı yapmadığı sürece mutlu yaşar.
Üstelik bütün farklılıklarına rağmen ortak değerlere ve zevklere de sahiptirler, spor, sanat, müzik, mutfak, mizah genellikle ortaktır, Hürrem’i aynı heyecanla seyredip, Cem Yılmaz’a aynı şekilde gülerler, aynı şarkılarla hüzünlenirler, aynı kebabları severler.
Ama Nişantaşı’na yapmadığın “kalekolları” Kürt kasabalarına yapmaya başladığında, içki içenleri “alkolik” ilan ettiğinde bir tepkiyle karşılaşman kaçınılmaz olur.
Bir devlet vatandaşlarının “farklılıklarını” kabul ederek onlara eşit davranmakla yükümlüdür.
Devlet böyle davrandığında, millet de bütün farklılıklarıyla kendi ortak değerleri etrafında birleşerek yaşamını huzurla sürdürür.
Lice’de şaşırtıcı olan halkın tepkisi değildir, jandarmanın gösterdiği vahşi tepkidir…
Hiçbir şartta değişmeyecek bir kural var bu topraklar için bana sorarsanız, size benzemeyenlerin hayatını yok ederseniz sizinki de yok olacaktır.
“Onlar” dediğiniz kim ise, onları yaşatırsanız siz de yaşarsınız…
Çünkü aynı topraklarda aynı kaderi paylaşıyoruz.
Ve bunu fark ettik artık.
Birbirine uzak, düşman gözüken kesimler, Türkü, Kürdü, bikinilisi, örtülüsü yan yana gelmeye başladı.
Gerçek bir barış ortak yaşadığımız baskıdan mı çıkacak diye düşünmeye başladım.
Çünkü ilk defa Diyarbakır, İstanbul, Lice iç içe geçti.
Lice için İstanbul parklarında forumlar yapıldı…
Bizi yönetenler barış yapmayı beceremiyor belki ama gerçek bir barış bilinci içimize işliyor hiç farkında olmadan.
Baskıya baş kaldırmak da “ortak değerlerimiz” arasına katıldı.
Baskının kime yapıldığına bakmıyoruz artık.
Bu da herhalde bu topraklardaki en büyük yenilik, en büyük gelişme.