Savaşta ölen son asker…
.
Vatan Haber
Gelişmiş dünya “bir insan için bir ülkenin bütün toprağını feda ederim”anlayışını benimserken…
Bizler “bir karış toprak için bir ülkenin bütün insanlarını feda ederim” diyen bir toprak fetişizminin kurbanları olarak yaşıyoruz.
Hala toprağın insandan önemli olduğuna inanıyoruz.
Barış konuşmalarının, “hayırlara” vesile olacak kararların gündemde olduğu şu günlerde size de oluyordur, rastladığınız birileri de bu barışa, en azından böyle bir barışa karşı.
Çok fazla ödün verildiğini düşünüyorlar.
Gerçekten biz Türkler barışa fazla ödün vererek mi ulaşıyoruz sizce?
Cumhuriyeti birlikte kurduğumuz insanlarımıza sırf Kürt diye ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmaya devam mı edilmeli?
Onların Kürt olduğunu inkar mı etmeliyiz?
Hepsine zorla Türk oldukları kabul mu ettirilmeli?
Çocuklarını anadillerinde eğitilmeleri mi yasaklanmalı?
Türklere tanınan haklar onlara tanınmamalı mı?
“Hepimiz eşitiz” demek, “hepimiz eşit haklara sahibiz” demek bir taviz mi?
Yoksa kabul etmek gelişmişliğe, huzura, çağdaşlığa, zenginliğe atılan bir adım mı?
Her savaşta ateşkes başlamadan önce vurulan son bir asker bulunur…
Tüfekler susmadan önce patlayan son tüfekle vurulan son asker…
Binlerce insanın öldüğü bir savaşta belki de en şanssız insandır o.
Şanssızlığı, yaşamın tam kıyısında, kurtulmanın tam eşiğinde ölmesindedir.
Biz de barışa direnirsek, ateşkesden önce vurulan son asker gibi dünya yepyeni bir çağa açılırken geride kalmış, anayasası ilkelliklerle dolu, hukuku, insan hakları bitkisel hayatta bir toplum olacağız…
Yeni çağın hemen kapısında içeri giremeden yığılıp kalacağız.
Yeryüzü bilgiyi kullanarak büyürken biz küçücük kalıp birbirimizi öldüreceğiz.
Artık dünyada en önemli şey toprak değil. İnsan topraktan çok daha önemli.
İnsanoğlunun, kendi değerini, insanın kıymetini anladığı bir çağ bu.
Neden biz insan hayatını topraktan daha değersiz görmeye devam etmek zorundayız?
Beş yüz yıl önceki anlayışı bugün hala neden sürdürmemiz gerekiyor?
Neden bir ırkın diğer ırktan daha önemli olduğunu iddia etmeye devam etmeye mecbur olalım?
Toprak değil artık en değerli olan.
O toprağın üstünde yaşayan insanlar önemli.
İnsanın değerli olabilmesi de ancak eşit olabilmesiyle mümkün. Eşitlik yoksa hiçbir insan önemli olamıyor.
Yeni dünyanın kapısına yorgun argın yaralı olarak da olsa ulaştık.
“Bayrak, ezan, toprak” diye başlayan nutuklar yerine “insan” diye başlayan nutuklar atabiliriz mesela…
“Biz insanız ve en değerli olan biziz” diyebiliriz.
Barışa karşı çıkmak insanın değerine karşı çıkmak demek bence. Eşitliğe karşı çıkmak insanın değerini inkar etmek demek.
Barışa ve eşitliğe karşı çıkanlar sadece başka ırkın insanlarını değil kendilerini de küçümsüyorlar.
Neden kendimizi küçümseyelim?
Biz insanız ve biz değerliyiz.
Barış ve eşitlik, kendi değerimizi kabul etmektir.
Bunda karşı çıkılacak ne var?
Yeter, alnımızı patlayacak son tüfeğin namlusuna dayamayalım artık…