Paket yeni sorunlar eski…
.
Başbakanı seyrettim. Hepimiz gibi sanırım.
Ve bir saatlik toplantının sonunda sanal alemde paketle ve başbakanla ilgili söylenebilecek her şey söylenmiş, hiçbir şey kalmamıştı söylenecek, diğer bir saatte de televizyonda ve internet sitelerinde yazarlar, akademisyenler, siyasetçiler fikirlerini açıkladılar demokratikleşme paketiyle ilgili.
Ama yine de aklımdaki sorudan kurtulamadım.
Başbakan ve danışmanları bu taktiği nasıl buldu?
Başbakan ve danışmanları nasıl bizleri iki duygu, iki fikir arasında bırakmayı başarıyorlar her defasında?
Ve şunu nasıl başarıyorlar asıl, öyle bir taktik uyguluyorlar ki en aklı başında insan bile bazen insafsız gözükebiliyor.
Şunun gibi, kamuda türban yasağının kalkması gerçekten etkileyici bu toplum için ama ruhban okulunu açmadığın, seçim barajını düşürmediğin, özel değil tüm okullarda anadilde eğitim demediğin, Alevileri yok saydığın bir pakette bunu yaparsan paket adaletli olmaz, eksik kalır, taraflı gözükür…Ve öyle de zaten.
Paketi yorumlarken bu eksikliği hemen vurgulayamıyorsun çünkü türban gerçekten doğru bir adım, “türban kararını” alkışlayarak da başlasan, eksiklikleri söyleyerek de başlasan söylediğini net bir şekilde söylemiş olmuyorsun.
Net bir söz söyleyemiyorsun çünkü karşındaki net bir tavır almıyor.
İşte bu taktiği kim buldu merak ediyorum?
Ve bu taktiğin adı ne?
Kesinlikle eksik ve gözlerimiz boyayan, hayata geçip geçmeyeceği belirsiz, Kürtlere hiçbir şey vermeyen bir paket… Bu doğru bir cümle.
Kesinlikle demokrasi için adım atılmıştır, bu bir başlangıçtır ama iyi başlangıçtır… Bu da doğru bir cümle.
Bu ikisi de rahatlıkla söylenir bu paketle ilgili, değil mi?
Gerçi en sevdiğim lafı t24’de Kerem Altan söylemiş ‘yetmez ama hayır.’ Bence bu dönemin sloganı bu olmalı.
Ama başbakanın bir taktiği daha var, o da, yaptıklarını beğenmeyenlere dönüp ‘yapmadık mı’ ya da ‘karışıyor muyuz’ ya da ‘askeri vesayet bitmedi mi’ gibi hikayenin kendi lehine olan en etkileyici noktasını göstermesi.
Söylediği doğru... Ama yarım bir doğru... Eksik bıraktıklarını söylemiyor, yeni dönemde hayatımıza giren baskıları söylemiyor.
Tam Amerikan filmlerinde sevgilisini sürekli aldatan, kandıran ama itiraz edilemeyecek iyi yanları da olan o hafif şişman adamın taktiği bu sanki…
Yanlışları doğrunun arkasına saklamak.
İyi şeyler yapmak ama kötü şeyler de yapmak.
Tayyip Erdoğan’ı konuşurken dinlediğinizde, ne yapması gerektiğini, nelerin olması gerektiğini bildiğini görüyorsunuz. Anlatırken ne olması gerektiğini söylüyor.
Ona bu yüzden inanıyorsunuz zaten.
Ama yaparken, ya yapılması gerekeni eksik yapıyor ya da yapılması gerekenin tersini yapıyor.
Demokrasi için ne olması gerektiğini biliyor ama demokrasiye uygun davranmıyor. Ve ne olması gerektiğini bildiği için onu anlamamızı, mazur görmemizi, ona 2023’e ya da 2071’e kadar zaman tanımamızı istiyor.
Tıpkı Amerikan filmlerindeki o adam gibi yapmadıklarını ya da yanlış yaptıklarını sözlerinin arkasına saklıyor.
Pazartesi günü açıklanan paket, geçmişte kalan askeri vesayetin sorunlarını, daha doğrusu o sorunların yalnızca bir kısmını çözen, çözeceğini söyleyen bir paket, öyle değil mi?
Geçmişten kalan ama hala çözümlenememiş sorunların cevapları bunlar.
Peki bizim beklediğimiz ne?
Eski sorunlarla birlikte AK Partinin kendi yarattığı sorunları da çözmesi.
Aleviler ve kendi hayat tarzlarını tehlikede gören şehirliler bu paketten hiçbir şey almadı, kendilerini bulamadılar bile içinde.
Tam dediğim taktikle, “çözmüyor muyuz” diyor başbakan, sonra bir adım daha atıyor, “bu paketi beğenmeyen darbecidir” diyor.
Sorunlarımız o kadar büyük ki tabii ki neresine dokunsan işimize yarıyor ama ana sorun hala çözülmüyor. Ana sorun, bu ülkede insanların özgürce fikirlerini söyleyememeleri, özgürce ve eşit yaşayamamaları.
Onca paket açılıyor ama eşitlik ve özgürlük bir türlü gelmiyor.
AK Parti bir yandan çözüyor ama çözerken bir yandan da yeni sorunlar yaratıyor.
Ve sadece çözdüklerini görmemizi istiyor.
Ama çok dostça bir şey söyleyeyim, sorunları çözerken yeni sorunlar yaratıyorsan çözdüklerine çok sevinmemi de bekleme.
Her yeni çözüme seviniriz ama özgürlüğün ve eşitliğin olmadığını da hiç bir paket bize unutturamaz.
Bize yarım paketlerle gelme.
Bize özgürlükler ve eşitliklerle gel.
Öyle gel de seni mutlukla doyasıya alkışlayalım.