Öcalan’a ev hapsi olur mu?
.
PKK lideri Murat Karayılan’ın Ahmet Altan’a yazdığı ama Altan’ın da dediği gibi aslında kendisine gönderilmiş gibi gözükse de kamuya gönderilmiş olan mektubu, Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un Radikal’de yazdığı yazıyı, bu mektup ve yazıyla ilgili tüm yorumları okudum...
Aklımda üç şey kaldı;
- PKK savaş istemiyor, kendisinin buna zorlandığını iddia ediyor ... Bu söyledikleri ne kadar gerçek bilmiyorum ama “savaşı şiddetlendirmeyi” mazur göstermeye çalışmaları bile önemli bence. Savaşı şiddetlendirmenin Kürtlerden de destek bulmadığını anlamışlar gibi gözüküyorlar.
- Kürt siyasetçiler de çözüm yolunu ararken Türklerin sinir uçlarına dokunmadan edemiyor ve “geri çekilmeye karşı Öcalan’a ev hapsi” şartını ileri sürüyorlar.
- Hükümet de verdiği sözleri tutmamış, yaptığı protokolleri yerine getirmemiş, olacak işi bitirmemiş, barış sürecini savaşın eşiğine getirmiş...
İnsan merak ediyor Tayyip Erdoğan’ın aklından ne geçiyor diye?
Niye insan beş senedir görüştüğü, üstelik sözler verdiği, neredeyse barışı sağlayabilecek duruma gelmişken müzakereyi sonuçlandıracak adımı atmaz?
Belki de haklı nedenleri vardır ... Neden olmasın, bu da bir ihtimal.
Ama ne oldu, niye vazgeçti, en başından beri bu protokolleri yapmayacağını biliyor muydu... İnsan merak etmeden duramıyor...
PKK ile görüşen heyet, verdiği onca sözden sonra hükümet bunları yerine getirmeyince ne hissetti?
Yoksa onlar da o sözleri
verirken yapmayacaklarını
biliyorlar mıydı?
Ya da şimdi ne yapacak
hükümet?
Barış için Apo’yu ev hapsine çıkacak mı?
Bu riskli hamleyi yapma
cesaretini gösterebilecek mi?
Yoksa Apo’suz bir çözüm mü arayacak?
Savaşı şiddetle kullanarak mı
bitirmeye uğraşacak?
Yeniden en başa mı döneceğiz?
Biz Türkler genellikle neyin mantıklı olduğuyla pek ilgilenmeyiz, ne hissettiğimizle ilgileniriz...
Apo’ya ev hapsi... Çoğumuza kendimizi iyi hissettirmez... Bunu aşıp da “ama barış için” diye düşünmeyiz çoğumuz...
Ama barışın olması gerektiğini de artık hepimiz biliyoruz.
Türkler bu konuda akıllarıyla duyguları arasına sıkışacaklar
herhalde.
İşin gerçeğini isterseniz, ben savaşın durmasını, gençlerin ölmemesini, çocuğumun diğer bütün çocuklarla birlikte barış içinde yaşamasını istiyorum.
Bunca savaştan sonra herkesi memnun edecek bir barış yok, Kürtler de Türkler de biraz burulacak yapılan barışın şartlarından dolayı.
Ama başka türlü barış olmuyor.
PKK savaşı uzatmak için son anda bir oyunbozanlık etmeyecekse ben Apo’nun ev hapsine çıkmasını, silahların susmasını desteklerim.
Benim kahramanım savaşanların arasından çıkmayacak.
Benim kahramanım barışı gerçekleştirebilecek yürekli biri olacak.
Erdoğan, Apo, PKK bunu yapabilir mi, barışı sağlayabilirler mi?
Valla, savaşacak yürekleri olduğunu gördük ama...
Barışacak kadar yürekli olup olmadıklarını bilmiyoruz.
Sadece o cesareti göstermelerini diliyoruz şimdilik.
Ersun Yanal neden gönderildi?
Ersun Yanal’ı tanırım.
Sahip olduğu birikime ve enerjiye karşın futbol dünyasında kendisine kalıcı bir yer edinememesine her zaman şaşırırım.
Milli Takım ve Trabzon’dan sonra Futbol Federasyonu’nda da aynı şey oldu.
Türk futbolunun altyapı organizasyonunu yapma misyonuyla ve konfetilerle göreve başlayan Ersun, 4 yıllık mukavelesi bulunmasına rağmen henüz ikinci yıla ulaşamadan görevden alındı.
Üstelik de ne olduğu bir türlü açıklanmadı...
Ersun Yanal bugün-yarın ortaya çıkıp neler olduğunu açıklayacak diye umuyorum...
Ama acaba soran da mı yok diye endişe etmeden yapamıyorum...
Çünkü biraz fazla sesizlik var...
ama kimse sormadıysa da ben soruyorum...Bu işin hikayesi nedir?
Ersun Yanal neden gönderildi?
TFF ile Ersun Yanal arasında ne sorun var?
Ama asıl korkum daha ne olduğu anlaşılmadan para kavgasının başlayacak olması...
Ersun Yanal 4 milyon lira tazminat hakettiğini söyleyerek bu parayı tahsil etme yoluna gidecektir büyük bir ihtimalle.
İş mahkemeye aksedicek...
Futbol Federasyonu ona cevap verirken aslında kendi yetersizliğini ortaya dökmüş olacak.
“Lose-Lose” yani..
Sonuçta ne TFF kazanacak
ne Ersun... İki taraf da kendisine yara verecek.
Futbolda bütün başlangıçlar; Güiza, Lincoln, Elano, Rijkaard, Aragones, Schuster, Del Bosque şaşaalı oluyor. Bitişler ise hep ya kavga-döğüş ya da mahkeme ile sonuçlanıyor.
Bunu bütün kişi ve kurumlar için söylüyorum.
Kazanırken kaybetmek bu olsa gerek...