Neden yaşamak için bir başkasını bekliyoruz?
.
Vatan Haber
İşte bahar geliyor…
İçine iyimser hayallerin karıştığı bir huzursuzlukla kıpırdanma dönemi başlıyor. İçimizdeki hesaplaşma başkaldırıyor…
Toprağın, çiçeklerin, ağaçların bir parçası olduğumuz onlarla birlikte canlanmamızdan belli. Kıpır kıpırız.
“Ben de çiçeklerimi açacak mıyım acaba? Yoksa bir bahar daha çiçeksiz mi geçecek” sorusu ruhumuza usul usul dolanıyor.
Baharın bu ikili yapısını seviyorum.
Hem çoşkulu bir ümidi hem de huzursuz bir endişeyi birlikte taşıyorsun içinde.
Yaşamak istiyorsun.
Doya doya yaşamak.
Sonra, “ya yaşayamazsam” diye korkuyorsun.
“Ya bir bahar daha hayal kırıklığıyla geçerse.”
Sakespeare’den ödünç aldığımız bir kalıpla söylersem, “yaşamak ya da yaşamamak, işte bütün baharın sorusu.”
Benim merak ettiğim, bu “yaşamayı” ya da “yaşayamamayı” kimin belirleyeceğini düşündüğümüz.
Kim ne yapacak da yaşayacağız?
Ya da kim ne yapmayacak da yaşamayacağız? Belli ki bunu kendimizden beklemiyoruz. Bunları gerçekleştirecek bir başkası var. O kim?
Şarkıdaki gibi “bir bahar akşamı rastlayacağımız” birini mi bekliyoruz?
Bahar denince aklımıza hemen aşk geliyor değil mi? Bizi “yaşatacak” olan bir başkası mı gerçekten?
Kendimiz değil miyiz yaşayıp yaşamayacağımıza karar verecek olan?
Tümüyle bir başkasına mı bağlı gelen baharın nasıl geçeceği? O aşkla değişecek mi değişmeyen herşey…
Sanırım bu endişeler, kendi kararsızlığımızdan kaynaklanıyor.
Kıpırdayamayacağımızdan, ağaçlar gibi çoşamayacağımızdan, dağ suları gibi çağıldayarak hayata akamayacağımızdan korkuyoruz. Neden peki bu korkumuz? Neden yaşamak için bir başkasını bekliyoruz?
Neden bir başkası gelsin ve bütün hayatımızı değiştirsin istiyoruz?
Neden ve hep o aşkla kurtulmak istiyoruz kendimizden?
Bu bahar kendimizden kendimiz kurtulsak…
Mahsenlerimizde özenle sakladığımız korkuları yalanları bizi baharlara kör eden taş kesilmiş duyguları biz çıkarıp atsak ruhumuzdan…
Herhalde asıl soru bu.
Baharın yarattığı huzursuzluk belki de bu soruyu canlandırmasından geliyor.
Bir kış üstünü örtüp sakladığımız bu soru baharda bütün doğayla birlikte canlanıp ortaya çıkıyor.
Neden hayatımızı değiştirecek olan biz değiliz?
Neden yaşamayaya da yaşamamaya karar verecek olan biz değiliz?
Aslında karar verecek olan biziz tabii…
Sadece karar vermekten korkuyoruz.
O korku orada hep duruyor…
Dört mevsim orada o.
Ama baharla içimizde coşan yaşama isteği gelip, o korkuya çarpıyor.
O korkuyu belki bu sefer yenebileceğiz diye ümitlenip ya gene yenemezsek diye endişeleniyoruz.
Bütün o yaşadığımız fırtına kendi etrafımızda dönüyor…
Hadi bu bahar aşık olalım… Ama bu sefer aşk bizi değil biz aşkı kurtaralım…