Mutluluk yazım ‘kazanmış’
.
Pazar gününe ne yazsam acaba, bu aralar nefis biyografiler okudum ve seyrettim, onlardan mı bahsetsem, hızlı trenin açılış günü bozulmasından mı dem vursam, tutuklanan emniyet müdürleri ve kızışan savaşı mı sorgulasam, ne yazsam acaba derken Gazeteciler. com sitesinde adıma rastladım.
Küçük bir bölüm var orada, “kazanan, kaybeden ve alkış alan” yazıları seçiyorlar.
Adıma o sitelerde pek rastlamam ama bu sefer kazanan bölümümünde adım yazıyordu...
Gerekçesi de cuma günü yayınlanan “mutluluk” yazımdı.
Onca yazı arasında ilgilerini o çekmişti.
Toplumca nasıl mutsuz olduğumuzu bir kez daha düşündüm.
Bu ülkede herkesin biraz huzura ve mutluluğa ihtiyacı vardı ve herkes bunu elindeki olanaklarla bir şekilde anlatmaya çalışıyordu.
***
Mutluluk konusunda inatçı ve umutluyum olanlardanım ben. Bu ülkede çok kötü şeyler olduğunu biliyorum görüyorum yaşıyorum ama bu ülkede iyi şeyler olacağına da inananlardanım hala...
Kötülükleri, bozuklukları düzeltmek için uğraşırken, iyi şeylere sevinmekten de korkmamak lazım diye düşünüyorum...
Ama onca dert, bela, sıkıntı varken o kendimize ait küçücük mutluluklar insanı utandırıyor biraz.
Böyle hissetmenin bir anlamı olmadığını bilsek bile mutsuz bir toplumu kendi başına terk etmişiz, onları yalnız bırakıp gitmişiz gibi bir duyguya kapılıyoruz.
O küçük mutluluk bizi tedirgin ediyor.
***
Böyle büyük bir mutsuzluğun içinde nasıl mutlu olacağız?
Tümden vaz mı geçmeliyiz bu duygudan?
Yoksa her koşulda mutluluğu aramalı, bulduğumuzda da tadını mı çıkarmalıyız?
Dürüstçe konuşursak, yakın bir zamanda Türkiye’nin ortaklaşa bir mutluluğu bulması imkansız gözüküyor.
Hatta tam tersine mutsuzluk ve dert daha da artacakmış gibi gelişiyor olaylar.
Peki biz zavallı insancıklar ne yapacağız?
Bu mutsuzluk denizinde kendimizi o mutsuzluğun içine bırakıp boğulacak mıyız yoksa bulduğumuz küçüçük bir mutluluk parçasına bile yapışıp biraz olsun bir tat almaya mı çalışacağız?
***
Toplumlar insanlardan daha uzun yaşar.
Biz yok olduğumuzda da Türkiye varlığını sürdürecek.
Ve bir gün mutlu, huzurlu, gelişmiş olmanın yolunu bulacak. Insan bunu görmek istiyor değil mi?
Ama bizim kuşağımızın Türkiye’yle birlikte mutluluğa ulaşması çok zor gözüküyor.
Peki, Mutluluktan vaz mı geçelim yoksa kendi mutluluklarımızı arayıp, bulduğumuzda da sarılalım mı?
Ben mutluluktan yanayım.
Nerde, nasıl bulursan bul, bulduğunda sarıl ona diyenlerdenim.
Mutlulukta utanılacak bir şey yok.
Bence utanılacak olan, koca bir toplumun böylesine mutsuzluğa batması ve buna bir çare bulamaması.
Hatta mutluymuş gibi yapması ya da mutsuzmuş gibi durması...
Mutlulukla ilgili bile hep yalan söylemesi...
***
Sadece bize ait olan o küçücük mutlulukları bulmak çok zor artık sanki.
Öyle “isteyen alsın” diye etrafa saçılmış durumda değil.
Aramızda mutluluğu bulanlar olursa, korkmadan, utanmadan sevinçle sarılsın ona.
Hayatın bir armağanı olarak kabul etsin.
Hayat tarafından kutsandığını düşünüp, şükretsin.
Bu bayramın tadını mutlu olarak çıkarsın mesela...