İşte Galatasaray Gerçekleri…
.
Vatan Haber
Günlerdir , Fatih Terim’in Galatasaray’dan gönderilişinin tam nedenini anlamaya çalışıyorum…Çünkü asla anlayamadığım yakışıksız bir ‘hoyratlık’ var bu sonda. Hiç kimseyi yeterince haklı ya da haksız bulamıyorum, bu dövüşte kesinlikle Galatasaray’ın kaybettiğini düşünüyorum.
Bütün bildiklerimiz alt alta yazdığımızda; Ünal Aysal Fatih Terim’den kurtulmak için, Fatih Terim de kendisini kovdurmak için ellerinden gelen her şeyi yapmış gözüküyor.
İki taraf da taraftarın gözünde “suçlu” gözükmek istemediği için tüm hamlelerini perde arkasından yapmış anlaşılan, o yüzden meseleyi bir türlü bütün gerçeğiyle göremiyoruz.
Benim öğrenebildiğim kadarıyla, özet şu:
Ünal Aysal, Fatih Terim’i göndermek istedi ve son bir yılda arka arkaya Terim’i zorlayan adımlar attı:
- Olağanüstü kongre yaparak 3 yıl daha başkanlık mührünü aldığı halde son 2 yılın lig şampiyonu ve son Şampiyonlar Ligi çeyrek finalisti Terim’le mukavele uzatmaktan kaçtı.
- Transfer döneminde Terim’le adeta inatlaşırcasına onun öncelik verdiği Carlinhos, Farfan gibi isimleri değil Sneijder, Chedjou gibi yıldızları emrivaki yaparak aldı.
- Egosu gereği futbol takımını her zaman tek başına yönetmek isteyen Terim’i sinirlendirmek istercesine danışmanı Bülent Tulun’-un kulis ve transfer faaliyetlerine göz yumdu.
- En büyük vasıfları Terim’i hoş tutmak ve futbol takımı ile yönetim arasında köprü kurmak olan Abdürrahim Albayrak ile Ali Dürüst’ü yönetimden uzaklaştırdı, futbol şubesine atama yapmadı. Böylece Terim’i yalnızlaştırıp ve yönetime karşı antipatik hale dönüştürdü.
- Bu noktada şu hatırlatmayı yapmalıyım: Söylenenlere gore Terim’in hakemle diyalogları nedeniyle 9 maç ceza aldığı Mersin İ.Y. maçından sonra Aysal Terim’i kovmaya karar vermiş aslında; son anda devreye giren Ali Dürüst bu kararı erteletmiş.
- Milli Takım sürecinde Terim’i bırakmamaya dönük kararlı bir tavır koymadı.
- Milli Takım süreci başladıktan sonra yönetici Ebru Köksal’ın Mancini, Bülent Tulun’un ise Lucescu ile görüşmesine izin vermesi Terim’in iyice kontroldan çıkmasını sağladı.
- Ve Terim’i arayıp bulamayınca, Drogba’yla Beşiktaş derbisinin primini belirleyecek kadar ilişkileri garipleştirdi.
- Terim’i telefonla arayıp 6 gün bulamadığını medyaya sızdırmasını da unutmayalım tabii.
Fatih Terim de ayrılmak için elinden geleni ardına koymamış tabii;
- Gelişmeleri yakından izleyenlerin anlattığına göre; Milli Takım’a kendiliğinden talip olması ve o göreve gelmek için yaklaşık 2,5 aydır kulis yapması. Hatta iddiaya göre bizzat Başbakan Erdoğan’la bile görüşmesi…
- Başkanı aradığında Florya’dan Akmerkez’e kadar gidemeyen ama Milli Takım teklif görüşmesinde Yıldırım Demirören’in Anadoluhisarı’ndaki evine, sabahın saat 08:30’unda gidecek kadar istekli olması.
- Aysal “Sakın mukavele imzalama ve 4 maçın dışında taahhüte girme” demesine rağmen, anlı şanlı bir imza töreniyle Milli Takım için 9 aylık anlaşma yapması.
- Ünal Aysal’ın Drogba ve Sneijder’le kurduğu samimiyetten rahatsızlık duyduğunu her fırsatta belli etmesi.
- Yönetim kurulu; aynı şartlarla kendisine 2 yıllık mukavele önermesine rağmen Antalya maçı sonrası “Nerden çıktı 2 yıl? Birer yıl birer yıl gidiyorduk işte” diyerek dalga geçmesi…
- Yılda primlerle 4.5 milyon euro almasına rağmen kamuoyunda bilabedel çalışıyormuş izlenimi yaratarak yönetimi zorda bırakması.
- Aysal’ın Real Madrid maçı gecesi kendisini aramasına, 2 gün sonra da Lütfi Arıboğan’ı göndererek “Hoca beni arasın” mesajı yollamasına rağmen geri dönüş yapmaması. Adeta “Senin gibi başkanı tanımıyorum” demesi.
- Son Beşiktaş maçı sonrası soyunma odası koridorlarında güvenlikçilere “Buraya yönetici almayın, alanı döverim” diye talimat vermesi.
Kulislerde söylenenler bunlar… Sanırım Terim’in daha “feodal” bir anlayışa dayanan tarzıyla, daha profesyonel ve Avrupai bir kulüp isteyen Aysal’ın tarzı uyuşmadı en baştan beri.
Bunu aralarında daha uygar bir biçimde ve Galatasaray’a zarar vermeden halledebilselerdi herkes için daha iyi olurdu. Aysal krizi iyi yönetemedi, istediği Avrupai anlayıştan kendi de uzaklaştı... Terim de açık biçimde saygısızlık ettiği için ikisi de yaralandı bence. Ama en büyük yarayı da tabii Galatasaray aldı.