İşimizi şansa bırakacaksak, Hiddink’e neden yılda 6 milyon Euro ödüyoruz?
.
Avusturya-Türkiye milli maçını seyrederken aklımdan geçenleri maçın sonuna doğru Rıdvan Dilmen ekrandan “pat” diye söyleyiverdi:
- Televizyonlarını yeni açan izleyiciler merak etmesinler, 70 dakika boyunca kaçırdıkları en ufak şey yok.
İyi bir futbol izleyicisi sayabilirim, son yıllarda gördüğüm en sıradan, en manasız, en hedefsiz futbol maçlarından biriydi.
Arda son dakikada o penaltıyı atsa veya direkten dönen iki topumuz gol olsa da bu görüşüm değişmezdi inanın...
Türkiye’yi ısrarla tanımak istemediğini düşündüğüm Hiddink, en kötü alışkanlığımızı hemen anlamış ve içinden demiş ki sanki:
- Bu Türkler futbolun güzelliğiyle, taktiğiyle filan ilgilenmiyor. Herşeyi sonuca odaklı yaşıyorlar. Zaten 2012 Ağustos’una kadar mukavelem var. Kötü futbolla bile olsa Türkiye’yi 2012’ye götürürsem hem kendi CV’me bir başarı daha eklemiş olurum, hem de onları mutlu ederim. Öyleyse boşver gitsin. Yorma kendini Guus!
Hiddink’le ilgili bana bunu düşündürten sadece Kazakistan ve Avusturya maçında sergilediğimiz sıkıcı ve kötü futbol değil...
İlk geldiğinde “devrim” yapmaktan, yeni jenerasyon Türk gençlerle Milli Takım’ın iskeletini baştan kurmaktan bahsedip tatmin edici bir projeksiyon çizen Hiddink’in, beğenmediğimiz Yılmaz Vural kadar bile Milli Takım’a kafa yormadığını anlamam.
Gökhan Gönül, Emre Belözoğlu, Serdar Kesimal (F.Bahçe), Nuri, Hamit (R.Madrid) ve Selçuk‘un (G.Saray) olmadığı Avusturya maçının kadrosu bana bunu gösterdi çünkü.
Volkan (F.Bahçe) - Sabri (G.Saray), Servet (G.Saray), Egemen (Beşiktaş), Hakan (G.Saray) - Selçuk (F.Bahçe), M.Topal (Valencia), Yekta (G.Saray) - Arda (A.Madrid), Burak (Trabzon), Umut (Toulouse)...
Altı ası yokken sahaya çıkardığı kadro Hiddink’in derdinin yeni gençler ortaya çıkarmaktansa, durumu idare etmek ve herşeyi sonuca endekslemek olduğunu göstermiyor mu size de?
Volkan tutacak, Arda atacak.
Şansımız yaver giderse biz de kazanacağız.
Ee peki, eskiden de böyle değil miydi Milli Takım anlayışı?
Bunu devam ettirmek için 6 milyon Euro’ya Hiddink’i getirmeye gerek var mıydı?
Hani yeni taktik, hani yeni oyuncular, hani sistem...
Türkiye’de sistem haline gelen sistemsizlik Hiddink’i de esir almış durumda...
Peki, Hiddink’in dünya üzerinde yaptıklarını bilenler için bu çok şaşırtıcı değil mi?
Hiddink’in dezavantaj olacak birkaç özelliği var aslında:
1. Türkiye’de yaşamıyor. Kamptan kampa İstanbul’a gelip Çırağan Oteli’nde konaklıyor. Türkiye’yi yaşamasını sağlayacak kalıcı bir düzeni yok.
2. Göstermelik birkaç örnek dışında stadda izlediği maç sayısı sayılı... Her maçı izlemeden, Türkiye’den yeni yetenek ortaya çıkarma şansı olur mu? Olmaz tabii ki!
3. Daha dört ay evvel yakın dostu Abramovich’in takımı Chelsea’ye gitmek için ortalığı ayağa kaldırmadı mı? TFF tazminat istediği için o iş olmadı. Şimdi Hiddink’in aklının yine Chelsea’de olmadığını kim söyleyebilir?
4. 65 yaşın getirdiği biyolojik kader nedeniyle çalışkan da değil Hiddink... Buradaki yardımcısı Oğuz Çetin’e ipleri bırakmış. O da en garanti, medyada en polemik yaratmayacak seçimleri yapıp şablonu bozmuyor.
5. Arkasında itici güç veyahut motivasyon kaynağı oluşturacak bir medya desteği de yok. Muhtemelen medyayı hiç takip etmiyor, “Zaten bunlar hiçbir şeyi beğenmez” deyip kendi bildiğini okuyor.
6. Son üç maçtan çıkardığım net sonuç ise en acısı: Hiddink ne kendi takımı üzerine kafa yoruyor ne de rakipleri üzerine... lmanya’dan 6 yemiş Avusturya’nın psikolojisini de hesap etmiyor, ağır çekim devam eden maça kenardan müdahale de etmiyor, öyle ki ilk oyuncu değişikliğini 90+3’te yapıyor. Kulübede bile bu kadar boşvermiş adamın Türk futboluna yeni bir soluk kazandırması mümkün mü?
Pek sanımıyorum!
Ama yumurta kapıya dayanmışken, “Haydi, Hiddink’i kovalım” demek de çare değil...
Ama onun bu motivasyonsuzluğuna göz yummak, son iki maçta 2012 kapısını kapatmasıyla sonuçlanır ki, o zaman “Tek suçlu Hiddink” demek durumu kurtarmaya yetmeyebilir.
Şike meselesini doğru dürüst çözemeyen,tek önemli derdinin bu olduğunu sanan TFF; asıl Hiddink’in “saatli bomba” olduğunun farkındadır umarım...
Ne dersiniz?
Terim bile yeni play-off sistemini bilmiyorsa kim biliyor?
Bizim evin olağan sportif ikliminden dolayı kimi zaman olmadık spor programlarını izlerken buluyorum kendimi...
Örneğin salı akşamı yeni başlayan diziler yerine Lig TV’deki teknik direktörler toplantısını seyrettim uzun uzun.
Ve oradaki iki diyalog çok dikkatimi çekti.
Fatih Terim, Şansal Büyüka’ya dedi ki:
- Play-off’un ne olduğunu sen anlat Şansal! Biz neyin ne olduğunu bilmiyoruz ki... Zaten bize bu kararları alırken danışan da yok. Statüyü en iyi senin biliyor olman lazım...
Büyüka bu soruya tam cevap veremedi,o da bilmiyor çünkü...
Ben de bilmiyorum...
Siz de bilmiyorsunuz...
Peki kim biliyor?
O da belli değil...
Ben bunları düşünürken, Antalyaspor Teknik Direktörü Mehmet Özdilek çok öenmli bir soru sordu:
- İlk 4 takım play-off, 5 ile 8 play-out oynayacak... Peki 9 ile 18. takımlar ne yapacak? Onlar için sezon 4 Nisan’da bitiyor. Euro 2012, 8 Haziran’da başlıyor. Peki bu takımlardan birinde Milli Takım’a seçilecek herhangi bir oyuncu, iki ay boyunca kendisini nasıl hazır tutacak?
Play-off konusunda duyduğum en mantıklı eleştiri doğrusu...
Demek ki bu projeyi hayata geçiren TFF, Hiddink’in Milli Takım’a ilk sekiz dışında kalan takımlardan futbolcu almayacağını biliyor.
Dün de Trabzonspor Teknik Direktörü Şenol Güneş dayanamayıp çıkış yapmış:
- Bize hiç sorulmadan ortaya çıkarılan bu play-off’a yüzde 100 karşıyım.
Sahiden herkesin karşı olduğu play-off projesi nereden çıktı?
Bence üç ihtimal var bana göre:
1. Şike Soruşturması nedeniyle ligin sonucuna duyulacak güven azaldığı için, son haftaları daha zorlu bir etaba çevirmek TFF’ye mantıklı geldi.
2. Bu proje, aslında F.Bahçe’nin sezon içinde alacağı puan eksiltme cezasına karşı bir önlem... Çünkü böylece F.Bahçe mesela 15 puan geride kalsa bile, son ana kadar Avrupa yarışının içinde olabilecek.
3. Lig 40 haftaya uzatılınca naklen yayın ve derbi sayısı artacak ve topu atmak üzere olan Lig TV daha fazla dekoder satacak.
Türkiye’de siyasete, ekonomiye, futbola, magazine duyulan güvensizliğin altında zaten hep aynı şey yatmıyor mu?
Şeffaflık olmaması...
Yetkili biri çıksın da play-off’un nereden çıktığını ve niye futbolun içindeki bütün unsurların muhalefetine rağmen metazori biçimde uygulanacağını samimi biçimde açıklasın.
Millet de kimi, niye, nasıl kurtarmak için ekran başına veya TV karşısına geçeceğini bilsin, kafasında komplo teorisi olmadan maçını seyretsin...
Yarın ligler başlıyor...
Umarım, futbol seven herkesin tadını alacağı bir lig olur...
Umarım...