Herşey küçük ama sahici...
.
Ücra kasabaları merak eder misiniz hiç?
Hani arabayla bir sehirden bir
sehire giderken önlerinden geçersiniz...
Köyler, kasabalar, küçükşehirler...
Merak eder misiniz oralarda yaşayan insanları?
Ben çok ederim.
Oralarda hayat daha farklıdır çünkü büyükşehirlerden...
Hersey küçük ama sahicidir.
***
Büyük kentlerde neler olup bittiği, oralarda insanların neler konuşup neler tartıştığı, “kahvedeki amcalardan” başkasını pek ilgilendirmez oralarda mesela.
Büyük şehirlere kıyasla daha
küçük, daha dar ama daha sahici bir
hayat yaşanır oralarda.
Herkes herkesi tanır, herkes herkesi bilir, kimse her gün yeniden kanıtlamaya uğraşmaz kendisini,kimse olduğundan başka biriymiş gibi davranmaya çabalamaz.
Herkes neyse odur.
Hatta herkes biraz fazla neyse odur...
***
Ben severim böyle hayatları.
Oralarda hayatın gerçeklerine daha
sık rastlarsınız çünkü.
Şehirdeki yapaylıkların çoğu yoktur orada.
İnsanlar birbirlerini severler, birbirlerine kızarlar ve beraber yaşarlar.
Bu sahicilik nefes aldırır insana.
***
Yol boyu önünden geçtiğim her evde, yaşadığımı hayal ederim ben, o küçük hayatların bu kadar ilgimi çekmesine
şaşırarak biraz da...
Aslında biliyorum bu sahiciliği neden bu kadar sevdiğimi, hayatı kendilerine karşı zannetmemeleri, hayatı her şeyden şikayet edecek kadar kolay bulmamaları...
Dikkat etmişsinizdir mutlaka, oradakiler çocukları öldüğünde ‘bizim oğlan öldü’ diye anlatırlar, sonra da durur başka bir şey anlatırlar…
Canları acımadığından değil, canlarının yanmasını hayatın bir komplosu olarak algılamadıkları için,olduğu gibi
kabul ettikleri için böyle anlatırlar...
Ve hep onların çocukları ölür nedense ve onlar bunu hep ‘ normal’ bulur.
İşte bu acı beni oralara doğru çeker hep...
***
Şehirli insanın egosundan kaynaklanan uydurma dertler yoktur oralarda...
Gerçek acılar ve gerçek hayatlar vardır...
Bilmem siz de o kasabaları, o köyleri merak eder misiniz?
Bence edin...
Aklınızda büyüdükçe büyüyen
sahte dertlerden kurtulmanıza yarar.
***
Her şey çok önemli şehirliler için.
Her şey dert.
Onlar kendi küçük kasabalarında oturup küçük, sıradan cümleleriyle konuşurken, bizler sehirde“neden hayat bu kadar
kasvetli, ben kimim” türü dertlerimizle egolarımızı her gün biraz daha kabartırız.
Bunları şehirlileri küçümseyelim,
köylüleri kasabalıları önemseyelim diye söylemiyorum tabii ama sular altında kalan evlatlarını arayan anneleri gördükçe isyanım büyüyor kendimize karşı.
***
Şehirlerde sahte bir şey var.
Hepimizi biraz sahteleştiren, sahte sorunlar yaratan bir sahtelik sızıyor
sanki şehirlerin sokaklarından içimize.
Kasaba insanlarının da birçok ‘olumsuz ve zayıf’ yanları var elbette ama sorun, şehirlilerin onlardan güçlü gözükmesine rağmen onlara benzeyen
güçlü yanlarının olmaması sanki.
***
Ama siz aldırmayın bana, belki de
yanılıyorum...
Yine canım canıyor çünkü..
İçimi döküyorum size...
Güzel bir pazar günü olsun hepinize, belki de söylenecek en güzel söz
budur, kimbilir...