Herkes özgürlüklerden bahsediyor ama...
.
Muhteşem Yüzyıl dizisini seyrediyor musunuz...
Ben izliyorum...
Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan, Pargalı, Osmanlı halkı...
Gelişen dünya, yaşam koşullarını Osmanlı’nın hayal gücünün bile çok ötesinde değiştirmesine rağmen... Ben, diziyi her seyrettiğimde “aslında hiçbir şey değişmemiş” diye düşünüyorum...
Bugün yaşadığımız çok şey Osmanlı’da yaşananlara benziyor...
Kadın erkek ilişkileri, aile örgüleri, yasaklar, günahlar, yalan, entrika, arkadan vurma...
Burdaki halkı hiçbir zaman özgür olmadı ki... Osmanlıdan beri.
Dizide bu ne güzel anlatılıyor...
Ülkenin, özgürlüğün, aşkın, seksin, hukukun, iyi kalpliliğin, kötü kalpliliğin, paranın, zevkin, acının tek sahibi var, o da hünkar...
Bir de hünkarın kulları...
O kullardan hünkara yakın olanlara da biraz pay veriliyor.
Bugün hünkarlar çoğaldı...
Her hünkarın başka ırktan, dinden, mezhepten kulları var.
Her grup, ne isterse sadece kendi hünkarı ve kendi grubu için istiyor.
Kimse yasaklara, tek adam yönetimine karşı değil...
Sadece kendi hünkarı “tek adam” olsun istiyor.
Başka hünkarların “tek adam” olmasına karşı.
Kendi grubu için istediğini herkes için isteyenler çok az...
Kimsenin, bütün insanları kapsayan ilkeleri olan yok sanki.
Osmanlı gitti, hünkar gitti güya.
Cumhuriyet dönemi başladı.
Ne tek adamlık değişti, ne de kullar.
Ardından çok partili dönem...
Çok parti, çok fikir demek olmadı hiçbir zaman.
Düşünce yasakları tüm hızıyla devam etti.
Halkın düşünmesi ve örgütlenmesi yasaktı. İktidar bir avuç insana kaldı.
Sonra 12 Eylül dönemi...
Askeri anayasa sadece düşünceyi değil, “düşünce yasakları var” demeyi bile yasakladı...
Sonra Özal geldi...
Düşünce ve inanç yasakları kalkmalı dedi...
Türkiye dünyaya açılmalı dedi... Kürt sorunu çözülmeli dedi.
“Hünkarcılar” Özal’a demediğini bırakmadılar ...
Düşüncelerle inançları serbest bırakalım önerisine sahip çıkan pek olmadı.
Askeri anayasanın değişmesine en başta sosyal demokratlar karşı çıktı.
Gazeteler, bugünün özgür olmadığını söyleyen gazeteleri, o gün Özal’ın özgürlükten yana olan fikrine sahip çıkmıyorlardı.
Hukukçular “en güzel yasa askeri yasa” çığlıkları atıyorlardı...
Özgürlük lafına bile tahammül edemediler...
Şimdi herkes özgürlüklerden bahsediyor...
Ama bence hiçkimse kendi dışında birinin özgür olmasını istemiyor bu ülkede...
Gerçekten özgür bir ülkede yaşamak isteyenler... Herkesin eşit ve özgür olduğu, “hünkarsız” bir toplum isteyenler hep yalnız, yapayalnız aslında...
Ama hep umutlu o insanlar.
Zaman özgürlüğün, eşitliğin, barışın lehine çalışıyor çünkü.
Gün gelecek burada da herkesin eşit olduğu, kimsenin kulluğu kabul etmediği bir hayat kurulacak.
O gün geldiğinde, Muhteşem Yüzyıl gibi bir dizi seyredenler çok şaşacak.
“Ne tuhaf bir çağmış” diyecek.
Bu yalnızlığımız bitecek birgün...
Bu yalnızlıktan ancak kendi irademizle kurtulabilecağiz ama sanırım...
Gerçekten özgür olmak mı istiyorsunuz... O zaman adil de olun...
Adil olmayan bir ulus özgür de olamıyor çünkü...
Şenlik Zamanı
Bugün İstanbulda iki tane şenlik başlıyor...
Biri 3-5 Haziran arası birkaç yıldır artık geleneksel olan Bebek şenliği.
Bebek parkında...
Konserler, alışveriş çadırları, gün boyu farklı etkinlikler...
Her sene bir öneki seneye göre çok daha güzel ama çok daha kalabalık oluyor..
Açıkcası kalabalık olması şenliğin tadını kaçırmıyor değil...
Bebeklilerin bundan şikayetçi olduğunu biliyorum...
‘Keşke kendi aramızda kalsaydı bu şenlik’ diyorlar...
Bebekliler derneği bu işi
çözmeli...
Bugün 18.00’de başlıyor şenlik.
Bahar Korçan, Gamze Saraçoğlu,İdil Tarzi, Tuvana Büyükçınar ve simay Bülbül’ün koleksiyonları fiyatlarının altında satılacakmış.
Çocuklar için gün boyu atölyeler hobi ve oyun alanları var.
Deniz kenarı yemek bölümü oluyor...
Merak ediyorum, her sene olan içki bu sene olacak mı acaba?
Bir diğer şenlik de Beyoğlu’nda...
Paranın geçmediği bir takas pazarı kurulacak Cumartesi günü.
Saat 13.00 18.00 arası...Tel sokak numara 20 teras katında...
Bugün kullanmadığınız temiz kıyafet ve eşyalarınızı sökükleri dikilmiş ama özellikle ütüsüz bir halde Sosyalist Feminist Kolektifin Beyoğlu’ndaki yerine bırakıyorsunuz, cumartesi günü de gidip askılardan istediklerinizi alıyorsunuz.
Ütüsüz vurgusuna bayıldım...
Kadınların ev içinde harcadıkları karşılıksız emeğin önemli kısmını ütü aldığı düşünülerek böyle isteniyormuş.
Gerçekten feminist bir grubun organizasyonu bu olsa gerek...
Muzır kurulu ‘muzur’ bile değil
Dün gazetelerde vardı.
Muzır Kurulu bu sefer de iki derginin içeriğine sınırlandırma getirmek istiyormuş...
Yine çocuklar için tabii ki!
Mizah dergsi Hakakiri‘nin içindeki bazı karikatür çizim ve resimler... Kent kültürü dergsi Size‘ın içindeki bazı fotoğraflar 18 yaşından küçükler üzerinde mızır tesiri yapacak nitelikteymiş...
Kurul dergileri zararlı bulmuş...
İnsanın bu haberi okuyunca tuhaf bir susma hali geliyor üzerine sanki...
Küfür etme isteği ve tiksinerek acıma öyle bir iç içe geçiyor ki... susuyor insan... Aklın, her türlü bakış açısında bile anlamakta yetersiz kaldığı bir karar çünkü bu.
Bir kurul -kim olduklarını, fotoğraflarını google’a girip bakmanızı öneririm- çocukları sanattan korumaya karar vermiş...
Daha önce de Burroughs ve Palahniuk‘un kitaplarını muzır bulan kurul,şimdi de iki dergiden koruyacak çocukları...
Çünkü ‘öyle sevişir gibi sanat olmaz’ diye düşünüyorlarmış...
Size dergisinin içinde, iki kadın sevişir gibi bir fotoğraf varmış,bu karar o yüzden çıkmış...
Yetkililerde kurulu arayınca bu cevabı almışlar ‘öyle sevişir gibi sanat olmaz’...
Bunu okuyunca yine bir susma hali geldi değil mi?
Sizce bu sessizliğimiz sesi duyuluyor mudur bir yerlerden?
Duyuluyordur... duyuluyordur...
Ben mesela şu an susuyoum tıpkı tarif ettiğim o duyguyla...
Neler dediğimi duyduğunuza eminim...
Bugün milli maç var
Bu akşam milli maç var. 2012 Avrupa Şampiyonası elemeleri A grubunun 6. maçını oynayacak Milli takım Belçika karşısında. Gerçekten çok önemli ve kritik bir maç. Grup ikinciliği açısından biz daha avantajlıyız. Beraberlik de bize yetiyor ama Belçika mutlaka kazanmak zorunda. Türkiye Belçika ve Avusturya’ya yenilmediği takdirde gruptaki 2.’liği kesin aslında. Ama bence bu milli takım kadar federasyon başkanı Mahmut Özgener’in ve Milli Takım teknik direktörü Hidding’in de sınavı... . Neden mi öyle düşünüyorum...
Bilmem...