Hayatımızı kim yönetiyor?
.
Düşüncelerimiz mi yoksa bilemediğimiz bir güç mü? Hayat...
Hayat gerçekten biz planlar yaparken başımıza gelen şey mi?
Gerçekten onu kontrol etme gücümüz hiç mi yok?
O aksini istediği taktirde hiçbir şey bizim istediğimiz gibi olamaz mı?
Bu soruların cevabının hepsinin “evet” olması insanı nasıl da ürkütüyor değil mi?
Yaşıyoruz, yönetiyoruz, üzülüyoruz, seviniyoruz, her birimiz ötekini ondan daha ‘büyük’ olduğumuzu düşündüğümüz için eziyoruz, hırslanıyoruz, her defasında daha fazlası için kavga ediyoruz ama aslında hayatımızı biz yönetmiyoruz...
Hayat ne isterse öyle oluyor...
Bunları bir hastane odasından yazıyorum... Şimdilik sadece “basit tetkikleri” yapılan sevdiğim insanın refakatçisiyim.
“Basit tetkiklerin” basit tetkikler olarak kalmasını umuyorum.
Hastanenin girişinde bir banka oturdum düşünmeye başladım...
Hayatı yönetebilir miyiz diye...
Diyorlar ki hastalıkları kendimiz yaratıyormuşuz...
Düşüncelerimiz ne yaşacağımızı belirliyormuş...
Düşünceler en güçlü silahlarımızmış hayatta...
İyi düşünürsek iyi, kötü düşünürsek kötü oluyormuş...
Diyorlar ki duygu ve düşüncelerimiz inançlarımızı, inançlarımız da tekrar edildikçe alışkanlıklarımızı oluşturuyormuş.
Devam eden alışkanlıklar belli bir zaman sonra kişiliğimiz haline geliyormuş.Yani sadece ne düşündüğümüzü değiştirdiğimiz taktirde hayatımızı değiştirebiliyormuşuz...
Düşündüğümüz şey yaşayacağımız hayatın habercisiymiş...
Zihnimiz negatif düşüncelerle, korkularla doluysa vücut kendini hastalandırıyormuş.
Zihnimiz, bedenimizi hastalandırmaya yetiyormuş...
Bizim düşüncelerimiz, bizim bilinçaltımız, bizim inançlarımız hastalıkları yaratıyormuş işte...
Bu görüş, “başına geleninin sorumlusu sensin” diyor.
Seni sorumlu tutarken, aynı zamanda senin hayatı yönetme gücün olduğunu söylüyor.
“Hayatı yönetme gücün var ama sen yanlış yönettiğin için hastanedesin.”
Hayatı yönetme gücüne sahip olma fikri iyi de... Hastane odalarında yatanların kolay kabul edebileceği bir fikir değil...
“Sokaklarda milyarlarca insan sağlıklı dolaşırken bir ben mi yanlış yönettim hayatımı?” sorusu onlar için şimdilik zor bir soru...
Hastanenin kapısında, bu görüşün doğru olmasını dileyerek, iyi şeyler düşünüyorum, umutlu şeyler...
Beyaz gömlekli biri gelsin “hiçbir şeyi yok, çok iyi” desin diye bekliyorum. Hayatın seni getirip bıraktığı bir hastane kapısında zaten başka ne yapılabilir ki...
Beklemekten ve umut etmekten başka...
Biz kadınız şike yapmayız
Futbolun sadece futbol olmadığını öğrendiğimiz şu günlerde çok ilgimi çeken bir haber duydum...
Ataşehir Belediyesi, Ataşehir Belediye başkanının eşi öncülüğünde bir kadın futbol takımı kurmuş.
2008-2009 futbol sezonunda ikinci ligden birinci lige yükselen Mevlana Lisesi kadın futbol takımını da bünyesine almış.
Ataşehir Belediyespor Kadın Futbol Takımı, kadınlar ligi 2010 -2011 sezonunu şampiyon olarak bitirmiş.
Böylece Türkiye’yi UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi’nde temsil etmeye hak kazanmışlar...
İnanılmaz değil mi?
Her şey tamamen futbol dünyasına ait ama oyuncular kadın...
Daha da ilginci UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi’ne 54 takım katılıyormuş...
Üstelik de bu Türkiye’nin 3. katılışıymış... Bu takımlardan ülke puanlarına göre 22’si lige direkt, 32 takım ise ön eleme maçları oynayarak gidiyormuş şampiyonaya.
32 takım 4’erli 8 gruptan çıkmak için mücadele edecekmiş. 8 grup birincisi ile en iyi ikinci 2 takım üst tura yükselecek.
Gruplardan çıkan 10 takım ile direkt gelen 22 takım doğrudan eleme maçları yapacak ve UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi Şampiyonu belli olacakmış.
Bosna Hersek’ten WFC SFK 2000 Sarajevo, Litvanya’dan Gintra Universitetas ve Romanya’dan Olimpia Cluj-Napoca takımları ile oynayacakmışız.
11-16 Ağustos 2011 tarihlerinde Bosna Hersek’te, WFC SFK 2000 Sarajevo’nun sahasında oynanacakmış maçlar.
Onlara, kabul ederlerse bir slogan buldum.
“Biz kadınız, şike yapmayız.”
Back-Up iyi ama çevresi kötü
Boyner Grubunun Back-Up diye bir hizmet hattı var...
Sloganını çok seviyorum... ‘Kimi arayacağınızı bilemediğinizde Back-Up’ı arayın!’
Ne derdiniz varsa anında çözüm
buluyorlar...
Back-Up’a üye oluyorsunuz ondan sonra da aklınıza ne gelirse onları arayabiliyorsunuz... Nerede olursanız olun, çözüyorlar.
Hayatı kolaylaştıran bir hizmet...
Yaşamda Back-Up, sağlık alanında Dr. Back-Up ve seyahat alanında Back-Up Travel gibi bölümleri de var...
7 gün 24 saat...
İnternet sayfalarında, üye deneyimleri diye bir bölüm var, neler istendiğiyle ilgili örnekler, çok eğlenceli.
‘Ali Baba saatin kaç?’ oyunu nasıl oynanıyor diye soran olmuş
Çeşme Alaçatı’da bulunan Şişarka restorandaki incir ağacında yazan ‘incir ağacı adamı bilge eder’ sözü ne demektir, diye soran..
‘Tik ağacından olan teknenin zemininde güneş kremi lekesi kaldı, bu lekeyi nasıl temizleyebilirim?’ diye soran..
Daha neler neler...
Buraya kadar harika...
Fakat Back-Up’da her yaz küçük sorunlar çıkıyor...
Ben kurulduğu günden beri üyeyim...
Çok da hizmet aldım bugüne kadar...
Fakat yazları tahammülü zor bir hizmet hattı oluyor Back-Up.
Travel yani seyahat bölümü kurmuşlar, uçak biletlerinizi daha kolay ve indirimle alabileceğiniz bir bölüm... Fakat hafta sonları kapalı.
Yazın bir seyahat bölümü hafta sonları nasıl kapalı olabilir insanın aklı almıyor...
7 gün 24 saat hizmet veriyoruz diyorlar, seyahat bölümü akşamları kapalı, hafta sonları yok...
Ne zaman arasanız hattı meşgul...
“Back up seyahat” bölümü sanırım üyelerinden önce çıkıyor seyahate...
Ve, hafta başından önce de dönmüyor.
Ruslar İstanbul’da radyo kuruyor
Yeni bir radyo açılıyor...
Radyo Kuzey...
Rusların kurduğu bir haber radyosu... Haber ve programların ağırlıklı olduğu, Rusya ve eski Sovyet ülkelerine ilişkin haberlerin verildiği sadece klasik müzik çalan bir radyo...
Şimdilik Ankara, İzmir ve İstanbul’da dinlenecekmiş... Bir de Bursa ve Antalya diyorlar...
Bir ay içinde başlayacakmış...
Başbakan Putin’in açılışa gelmesi bekleniyormuş, büyük organizasyon yapılacakmış...
Çok iyi bir ekip kurmuşlar, eğitimler başlamış...
Yüksek maaş, çalışanlar evlerinden lüks arabalarla alınıyormuş, herkes en yüksek dilimden sigortalanmış...
Ofisleri çok şık ve güzelmiş...
Rusya kendisi için stratejik önemi olan ülkelerde radyolar kuruyormuş...
Amerika’da başlamışlar şimdi Türkiye’de...
BBC’nin ve Amerikanın Sesi radyolarının Türkçe yayınlarını bitirdiği bir dönemde hem de...
Bakalım Ruslar bize ne anlatacaklar.
Putin’den etkilenerek “tek adam” yönetiminin yararlarını anlatırlarsa...
Ankara’da bu radyonun ilk dinleyicisi olacak birinin adını şimdiden tahmin ediyorum.