Hayatı sıradan cümleler anlatır…
.
‘Gerçekleri sıradan cümleler söyler bize…
Hayatımızı onlar belirler…
Hayat o sıradan cümlelerin içinde saklıdır…
Acılar, aşklar, özlemler, yalnızlıklar, kıskançlıklar hep o sıradan cümlelerin eteklerinin altındadır…
Bir de büyük cümleler vardır…
Kılıç kılıca değer gibi şakırdayan, meşaleler gibi parıldayıp alevler gibi yakan büyük cümleler…
O büyük cümleler bize yalanları söyler…
Aşklar sıradan cümlelerle başlar,
ilişkiler sıradan cümlelerle biter,
dostluklar sıradan cümlelerle terk edilir, acılar sıradan cümlelerle terennüm edilir…
Bazen ‘bu akşam ne güzel deniz’ dediğinizde mutluluğunuz anlaşılır…
Bazen ‘bu yıl kış erken geldi’ dediğinizde bir terk edilişin yalnızlığı çınlar kulaklarınızda…
Bazen ‘biliyor musun özledim o uzun yürüyüşleri’ dediğinizde bu ‘ben seni hâlâ seviyorum’ manasına gelir…’
Diye yazmıştı babam…
Sıradan cümleleri çok severim.
Hayatı onların anlattığına çok inanırım.
Bütün seslerin, bütün büyük lafların, bütün karmaşanın arasından duyarım onları.
Galiba insanlar son zamanlarda kendilerini büyük cümlelerin ardına saklıyor.
Kimse açıkca konuşmuyor, kimse sıradan cümleler kurmuyor.
Belki o yüzden kimse kimseye güvenmiyor…
Hatta insanlar sanki sıradan cümlelerden utanıyor.
Sıradan cümlelerle konuşulan kasabaları özler oldum hiç gitmediğim…
‘Seni hâlâ çok seviyorum’ demek yerine, ‘o kır bahçesi hâlâ duruyor mudur’ diyen insanları özler oldum…
Ne ‘seni seviyorum’lara, ne o büyük cümlelere inanıyorum artık…
Sıradan cümleler, sıradan bir hayat, sıradan bir kadın, sıradan bir erkek özlüyorum.
Büyük hayatlardan…
Büyük yalanlardan…
Büyük adamlardan…
Büyük kadınlardan çok sıkıldım.
Kapıyı çalıp elinde bir fincanla durup ‘ununuz var mı’ diyen komşuları özledim…
‘Organik un geldi’ ilanlarından çok sıkıldım.
Sevgililer günü geliyor.
Hoş bir şeydi belki de sevgililer günü, kimbilir… Bu kadar büyütmeselerdi eğer…
Her şeyi bozuyorlar…
Her şeyi büyütüyorlar…
Küçük ve sıradan cümleleri sevmiyorlar.
Düşünceleri hayallerini ezmiş, kızgınlıkları kahkahalarını bastırmış, yalanları yalanlarıyla çarpışan insanlar haline geliyoruz…
Sıradan cümlesi olmayan hiç kimseye güvenim yok benim…
Hayalleri olmayan hiçkimseye güvenim yok…
Bir kahkahayı bölüşmeyen, sevdiğine hikaye anlatmayan, sabahları sevmeyen hiçkimseye güvenim yok.
Sıradan cümleler anlatıyor her şeyi.
O cümleler her şeyi anlatmaya yetiyor.
Büyük cümlelere, büyük gösterilere hiç gerek yok bence.
Bir demet fulya, birlikte yapılan bir salata, beraberce kurulan bir hayal yeter sevgililer gününü kutlamaya.
Bir telefon edip “nasılsın” demek yeter annenin gönlünü almaya.
‘İyimisin” diye sormak yeter bir dostu sevindirmeye.
Sıradan cümleleri, sıradan hayatları özledim.
Sıkıldım bu büyük laflardan, bu büyük gösterişlerden.
Aydınlık bir gülümseme, sessiz bir gözyaşı, sıradan bir cümle…
Yeter hayatı anlatmaya.
O kır bahçesi hâlâ duruyor mudur?..