Şampiy10
Magazin
Gündem

Hayatı geldiği gibi kabul et…

.

ABONE OL
Vatan Haber

Biliyorsunuz beyin çağrışımlarla kelimeleri birbirine eşleyip öyle hafızaya alıyor…

Siz nedenini bilmiyorsunuz ama, her bisküvi dendiğinde siz kırmızı bir ayakkabı düşünüyor olabiliyorsunuz mesela.

İtiraf etmeliyim ki ağaç kesilmesine karşı çıkan gençlere Tayyip Erdoğan ‘ormana gidin’ demeseydi belki de benim aklıma gelmeyecekti bu sabah ‘orman.’

Ve ormanla başlayıp Simenon’a kadar uzanan o çağrışımlar zinciri böyle canlanmayacaktı zihnimde. Georges Simenon benim ilk keşfettiğim yazar…

Dedektif Maigret çocukluğumun ilk kahramanı.

Dedem, Simenon’u sevdiğimi görüp bana onun hayatını anlattığında on iki yaşındaydım henüz.

***


Simenon orta sınıftan Belçikalı bir ailenin çocuğu. Babası o 15 yaşındayken ölüyor, aslında tıp okumak istiyor ama paraları yetmediği için gazeteciliğe başlıyor.

Yıllar geçiyor, evleniyor, bir oğlu oluyor… Oğlu iki yaşındayken, birlikte ormanda gezinirken kuru bir dal ama hayli derin bir şekilde göğsüne batıyor.

Doktora gidiyor ve doktor Simenon’a önünde ancak iki yıllık bir ömür kaldığını söylüyor, o da yataktan hiç çıkmazsa.

Simenon çok üzülüyor.

Oğlu da onun gibi üstelik daha küçük yaşta babasız kalacak diye kahroluyor.

İki yıl boyunca ölümü bekleyen bir yatalak gibi yatakta yaşıyor ve ilerde oğluna anı olsun diye ailesini anlatan bir kitap yazmaya başlıyor.

Gallimard kitapevine gönderiyor doldurduğu defterleri. O sıralarda Andre Gide, yayınlanacak kitapların seçimiyle ilgili bölümün başında.

Simenon’un gönderdiklerine bayılıyor…

Böylece Simenon’un yazarlığı başlıyor.

İlk kitabı çıkar çıkmaz da yeniden başka bir doktora gidiyor…

Ve ilk teşhisin tamamıyla yanlış olduğunu öğreniyor ve Simenon yeniden doğuyor dünyaya, bu kez romancı olarak…

***


Hikayenin gerisi de var, sıkılmazsanız devam edeyim…

Simenon en çok yazmış yazarlardan biri, belki de birincisi…

Haftada bir roman yazabiliyor. Her gün öğlene kadar yazıyor, öğleden sonra da bir gün önce yazdıklarını temize çekiyor.

Ancak yazarak ölümü ve hastalanma korkusunu unutup iyileşebiliyor çünkü…O iki senenin izini bir türlü atamıyor üzerinden.

Ve çok zengin oluyor. Bir şato yaptırıyor, şatonun içinde özel bir ameliyathane, ameliyathanede cerrahlar nöbet tutuyor.

Çimlerle kaplı koca bahçede ise yalnızca değişik filmlerde Komiser Maigret tipini canlandıran dokuz aktörün heykelleri var.

Simenon sadece yazıyor, yazmadan önce de mutlaka bahçede bir saat yürüyor.

Biliyor musunuz, Simenon İstanbul’a gelmiş ve konusu İstanbul’da geçen iki roman yazmış.

***


Kütüphaneden bir Simenon, bir Çetin Altan çektim…

Çetin Altan’dan Dünyaya Bırakılmış Mektupları karıştırmaya başladım.

Istakozlar kabuk değiştirirken derinlerindeki kayaların diplerine gizlenirlermiş, çünkü o sırada düşmanlarına karşı en güçsüz ve çaresiz oldukları anmış.

Bizlerin de böyle kabuklarımızdan sıyrıldığımız, kimselere göstermek istemediğimiz zayıf anlarımız var.

Hepimiz o zayıflıkları kendimizce tedavi etmeye çalışıyoruz, bazılarımız saklanarak, bazılarımız bağırarak, bazılarımız yazarak.

***


Bir ormandan nerelere geldik…

Çağrışımlar şimşeği ‘orman” sözcüğüyle birlikte hafızamda Simenon’u da aydınlattı.

Zayıflıklarımız gibi çağrışımlarımız da farklı. Kimimiz orman deyince inşaatı, yolu, binayı hatırlıyor, kimimiz aşkları, şarkıları, gezmeleri, kimimiz orman deyince kitapları, yazarları.

Kimimiz 12 yaşında dedesinin gözlerinin içine baktığı anı…

Şimdi ormanda, bir yürüyüş iyi olurdu doğrusu, ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Olanı sevmek...
  2. “Akrep gibisin kardeşim”
  3. Yazarımız rahatsızlığı nedeniyle bugünkü yazısını yazamamıştır.
  4. Acılar usta, bizler çırağız...
  5. “Bırakın doğa size dadılık etsin”
  6. Bu kış hayat ağır geldi...
  7. Yalan söylüyoruz!
  8. Bu hayat, siz böylesiniz diye böyle!
  9. Biz herşeyin iyi olmasını istemiştik...
  10. Kim öldürüyor bizi?

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.