Gülünç olmaktan siz de korkuyor musunuz?
.
Vatan Haber
Piyeslerde geçen, filmlerde duyguğum,kitaplarda rastladığım pek çok cümleyi söylemem ben…
Korkarım…
Utanırım onları gerçek hayatta söylemeye.
‘Gitme kal, nefes alamam sensizlikte’ diyemem mesela…
Onsuzluktan ölürüm de bunu söylemeye cesaret edemem.
Peşimi bırakmaz çünkü içimdeki endişe…
O cümlelerdeki en ufak yapaylığın, yalan kırıntısının söyleyeni de dinleyeni de nasıl gülünç duruma sokacağını bilirim gizliden gizliye…
Korkarım o yüzden içimden geçen cümlelerden.
Sadece filmlerde, kitaplarda, piyeslerde rastlarım onlara…
Hem o cümleyi söyletecek aşkı ararım hayatta, hem de o cümleden kaçarım hayatım boyunca.
İnsan sadece hayallerinde istediği kadar aşık olabiliyor sanki…
Belki de bu yüzden korkuyor insanlar sevgilerini göstermeye…
Ne kadar çok hissederlerse, söylemesi de o kadar zor oluyor ....
Hayallerindeki herşeye rastlıyor insan hayatta da sanki bir tek o aşk cümlesine rastlamıyor.
Bir türlü pencerenin altına gelmiyor belki sevdiği erkek…
Ya da bir türlü sevdiği kadın kapının altından öyle bir mektup atmıyor.
Piyeslerde filmlerde kitaplarda olan aşklar, bizlerin
eline değince sanki hep eksik kalıyor.
Merak ediyorum o yüzden, insan içindeki gerçeğin büyüklüğünden korktukça mı gerçeği saklıyor acaba?
İçimizdeki aşkın cümlesi ne ise, hem onu arayıp hem ondan kaçtığımız için mi böyle tedirgin ve ürkeğiz?
En ürkeğimiz aslında içinde en büyük aşk cümlesine sahip olan mı?
‘Senin için ölürüm’ diyecek kadın, aşk denilince aklına bu gelen erkek, en suskun olanımız mı?
Geçtiğimiz perşembe sevgililer günüydü.
Kime rastlasam o günü küçümsüyordu.
Evet kutlanmasındaki büyük coşku tuhaftı belki ama o büyük coşku büyüklüğünde bir küçümseme de insanı şaşırtıyordu doğrusu.
O zaman düşündüm
bunları.
Sevgililer gününü kutlamayı küçümseyenler aslında aramızdaki en büyük aşk cümlesine sahip olanlar olabilir mi diye?
İnsan neyi niye küçümsediğini bilmez çünkü her zaman…
Küçümsüyorsa en büyük dikkatini ona verdiğinden de olabilir.
Öyle değil mi?
Duygusal meselelerde küçümsediğiniz şey herneyse ısrarla baktığınız yer de orasıdır belki de.
Söylemeye korktuğumuz, içimizden geçen cümlelerin sahteleşmiş görünebilecek halleri hepimizi gülünç yapar, evet…
O gülünçlükten korktukça da bu cümlelerin gerçeklerine de inanmamaya başlarız.
Bu sıkıcı değil mi?
Aşk denince aklınıza gelen o ilk cümlenin sadece filmlerde olduğu sanmaktan yorulmadınız mı?
Ben çok sıkıldım bunlardan.
Bu tedirginliklerden, bu hesaplardan, bu ürkekliklerden. Çocukken biliyordum aşk denince ne hissettiğimi…
Büyüklerin korkularına
esir olan çocukluğumun aşk hayallerini neredeyse
kaybettim.
Aşkla ilgili tek tavrımız sevgililer gününe inanmamak olabilir mi?
Fazlasıyla önemsemekle fazlasıyla küçümsemek birbirine çok benzemiyor mu?
Belki de biraz sadeleşmek gerekiyor.
Çok fazla önemsemeden, çok fazla küçümsemeden…
Duygularından başkasına aldırmadan…
Söyleyivermek gerekiyor belki de.
İçinden geldiğince…
Ve hiçbir şeyden korkmadan ;
Gülünç olmak gerekiyor…