G.Saray ‘Bu basit bir yazışma’ diyerek vicdanını rahatlatabilir mi?
.
İki gündür bir mektuptan bahsediliyor.
Sonunda Star gazetesinde yayınlandı.
Galatasaray’ı da şike soruşturmasının
içine alan satırları okuyunca kafam karıştı doğrusu...
15 Haziran 2007’de (yani G.Saray’ın 20.45’te kutladığı şampiyonluktan yaklaşık 1 yıl sonrası) yazılan mektup şöyle:
“Sayın Polat,
Uzunca bir süredir İliç’in transferi
sırasında, yani Temmuz 2005’te yapılan bir işlem dolayısıyla şahsımı suçlayıcı
söylemlerinizi izlemekteyim.
Mezkur tarihte oyuncunun resmi menajeri yoktu. Kendisine transfer pazarlığı yapanlar ile yardımcı olan bir kişiye “adı bende” (Dusan Antiç) 75.000 euro ödedik. Bununla ilgili
yönetim kurulu kararı mevcuttur. İşlem
G.Saray menfaatleri için yapılmıştır.
Umarım Mayıs 2006’da iki parti halinde şoförünüzün makbuz imzalayarak aldığı 1.500.000 ABD doları da G.SARAY
MENFAATLERİ (vurgu tam olsun diye kapital harfle yazılmış) için kullanılmış olsun.
Söz konusu makbuz kopyaları da bende mevcuttur.
Hoşçakalın,
Bülent Tulun”
Ya şikenin itirafıysa...
Dışardan bakınca, iki kişi arasında, birinin diğer tarafa sitem ederek “Bana diyorsun ama peki sen temiz misin?” diye sorduğu
birkaç önemsiz satır gibi gözüküyor.
Şikeyle ilgili somut bir belge değil besbelli.
Ama denildiği gibi ya şikenin itirafıysa...
Hemen o günleri benden çok çok iyi hatırlayacak Galatasaraylı dostlarımla konuştum.
Durum, şu çıktı:
- Adnan Polat, o dönemde Bülent
Tulun’un görevden gönderilmesinden çok memnundu, bunu da sağda-solda herkese söylüyordu.
- Hatta, İliç transferinden dolayı
G.Saray’ın ödediği bir komisyonu takip ettiğinde, kulüpten çıkan bu paranın makbuzlarını bazı gazetecilere gösterip “Bülent bu transferde suistimal yaptı” imasında bulunuyordu...
- Bunu öğrenen Bülent Tulun da “Ben de senin 2005-06 sezonunda kulüpten aldığın ve ne olduğu belli olmayan paranın farkındayım. Aklını başına devşir” mealindeki bu mektubu yazıp Adnan
Polat’a göndermişti.
- Bu arada dün Emniyet’te ifade verdikten sonra “Ben bu mektuptan ilk defa burada haberdar oldum” dedi Adnan Polat.
- Fakat, Tulun’un mektubu yazdığı 15 Haziran 2007 tarihinden sonra Bülent Tulun ve İliç transferi ile ilgili bir daha gazetecilere hiç konuşmamış Polat. Gazetecilere gösterdiği o dört makbuz da haberleştirilmemiş o yüzden.
- Bu noktada “Adnan Polat nedense fren yaptı. Gazetecilere vereceği belgeleri vermedi” diye konuşulmuş o dönem.
Sanırım herkesin bildiği ama çeşitli nedenlerle kafasını kuma gömdüğü bir durumla karşı karşıyayız yine...
Sadece, Fenerbahçeli taraftarlarla kulübün yönetim kurulu , “Fenerbahçe değil ama
Galatasaray kesin yaptı” diyorlar.
Benim okuduğum telefon konuşmalarına ve ifadelere dayanarak söylediğim şeyi, onlar dört satırlık bir mektuba dayanarak
söylüyor...
Bu, “Ben başkası hakkında söylerim ama doğru olsa bile biz Fenerbahçeyiz, kimse hakkımızda doğruları söyleyemez” tavrı da biraz tuhaf gözüküyor doğrusu.
Özhan Canaydın söylemişti...
Rahmetli Galatasaray eski Başkanı Özhan Canaydın’la ailece görüşürdük onun başkanlık yaptığı dönemlerde.
“Adnan Polat’a kulüp hesabından 1.5 milyon dolar verildiğini, bunun da
Denizbank’tan alınan 10 milyon dolarlık
kredinin bir bölümü olduğunu” söylediği masada ben de vardım.
Bu cümlenin o sırada bir manası yoktu benim için ama şimdi bu mektubu okuyunca, mektubun sorduğu sorunun, “Adnan Bey, sen o parayı aldın ama G.Saray’ın
menfaatine kullandın mı?” sorusunun çok ciddi bir anlamı olduğunu düşündüm.
Galatasaray Kulübü o 1.5 milyon doları oyunculara ödenen para olarak muhasebeleştirmiş.
Adnan Polat da Bülent Tulun’un tehdit kokan mektubunu hiç görmemiş gibi davranıyor.
Peki, altı yıl önce Şiddet Yasası yürürlükte olmadığı için ve Emniyet’te ne Adnan
Polat’ın ne de Bülent Tulun’un telefon
kayıtları bulunduğu için Galatasaray yüzde yüz masum mu sayılmalı?
İşte bundan hiç emin değilim.
Spor dünyasında herkes herşeyi bilir...
Kocam İbrahim Seten, Vatan Gazetesi’nin spor müdürü... Sanırım bunu, bu konularla ilgili herkes biliyor artık...
O sezonki şike iddialarını kaç defa evde tartıştığımızı, o dönemin Denizli Başkanı Ali İpek ve menajeri Can Çobanoğlu ile bu konunun aslını öğrenmek için birçok defa görüştüğünü hatırlıyorum.
İkisinin de refleksi aynıydı, tıpkı Adnan Polat’ınki gibi...
Ancak çok yakın bir tarihte, Aziz Yıldırım’ın Mehmet Ali Yalçındağ’ın evinde Hasan Cemal’e söylediği “Denizli maçında şike (aslında teşvik) vardı. İnanmayana bunun belgesini gösteririm” dediğini de çok net biliyorum.
Nitekim o belgenin fotokopisi gazeteci Tahir Kum’da çıktı ve düğmeye basıldı.
Kum’un bu mektubu nereden bulduğu ve 3 yıldır niye kullanmadığı da başka bir soru işareti.
Fanatik’in genel yayın müdürü Necil Ülgen’in Adnan Polat’a hitaben kaleme aldığı, imalarla dolu, “Louis Vouitton çantalarda dolaşan paraların” anlatıldığı yazı da hatırımda.
Spor dünyasıyla ilgili şunu çok net söyleyebilirim:
“Hepi topu 40 kişiler, hepsi de her şeyi biliyor... Ama delillendirmeleri kolay değil.”
Bülent Tulun’un mektubu ile kendi duyduklarımı yanyana koyduğum zaman, 2005-2006 sezonu soru işaretleri ile dolu olduğu çok açık gözüküyor.
Dönemin federasyon başkanı Haluk Ulusoy...
16 dakika uzayan Denizli-F.Bahçe maçının hakemi Selçuk Dereli...
Denizli’deki maçın devre arasında, Şeref Tribünü’nde Denizli Başkanı Ali İpek’e “Kavlimiz böyle miydi Ali?” diye sitem eden Aziz Yıldırım...
Saha içindeki futbolcular arasında geçtiği öne sürülen “Maçı bize bırakın, size 100’er bin dolar” konuşmaları...
Sadece kanıtlara değil işaretlere de bakalım
Bülent Tulun’un mektubunu Galatasaray Başkan Vekili Ali Dürüst’ün söylediği gibi “Basit bir iç yazışma” olarak görmek ne kadar rasyonel bu şartlar altında?
Benim için hiç rasyonel değil...
Futbolda temizliğe inanıyorsak her “iz”in peşinden gitmeliyiz.
Sadece kanıtlara değil, işaretlere, imalara da bakmalıyız.
Sporu ve hayatı kirleten herkesin hesap vermesini istemeliyiz.
Takım ayrımı yapmamalıyız, futbolu ve dürüstlüğü kendi takımlarımızın yöneticilerine karşı da korumalıyız.
Gereği yapılsın...
Bu arada beni umutlandıran iki açıklama da oldu aslında:
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal “Eğer o sezonda şaibe ve kanıt varsa biz şampiyonluk kupamızı geri veririz” dedi.
Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar ise “Kanıt varsa en ağır cezayı uygularız” dedi.
Demek ki, herkes o sezon neler olduğunu biliyor.
Öyleyse gereği yapılsın.
Kirliliğe bulaşan herkesi futboldan dışlayalım ve temiz futbolu gerekirse en baştan yeniden kuralım.