Dışarda yapayalnız içerde bölünmüş vaziyetteyiz...
.
Geçenlerde Obama’ya yakın bir Türkiye uzmanı olan Michael Werz’in Cansu Çamlibel’e verdiği röportajı okurken ‘Amerika Türkiye’den vazgeçmiş, acaba bu Türkiye’yi nasıl etkiler’ diye düşünmüş sonra da hızlıca unutmuştum bu sorumu... Türkiye’de neredeyse herşey gerçekliğini kaybettiği için ne siyasete, ne futbola, ne aşka, ne hukuka, ne gazetelere inanmadığımdan dünyada olanlara da aynı refleksle bakıyorum istemeden de olsa... Hayat bana çizgi film gerçekliğinde gözüküyor uzun zamandır... Sanki ölsen bile, diğer sahnede canlanır hayata devam edebilirsin gibi geliyor... Tıpkı Tom ve Jerry’deki gibi işte..
***
O yüzden de Amerika Türkiye’den vazgeçmiş dedim ve unuttum röportajı ta ki Mehmet Altan’ın yazısını görene kadar...
Meğerse hayat gerçekmiş!
Ve hayatı unutmak pek mümkün değilmiş. Bir Amerika varmış, bir Türkiye varmış ve işler hiç de parlak değilmiş. Üstelik röportajı yapan Cansu Çambel de, Werz’in dediklerinin Beyaz Saray’ın meselelere bakış açısını anlamak için adeta ‘dekoder’ niteliğinde olduğunu söylüyor.
***
Michael Werz, Obama’dan sonra ister Hillary Clinton, ister Cumhuriyetçi bir başkan gelsin, ABD yönetiminin Türkiye’ye karşı bugünkünden daha sert olacağını iddia ediyor.Türkiye’nin kapasitesine dair güveni zedeleyen üç olayı da şöyle özetliyor:
“Birinci deneyim Gezi Parkı protestolarıydı. İstanbul’un göbeğindeki son derece meşru, demokratik ve kontrol edilebilir bir protesto, hükümetin olan biteni okuyamamasından ve polisi ölümlere neden olacak, daha fazla öfkeyi provoke edecek şekilde kullanması nedeniyle kontrolden çıktı.
İkinci olay ise Musul oldu. Şehrin düşeceğine ilişkin bariz emareler varken O zaman Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu, Musul Başkonsolosu Yılmaz’ın kaçırılmasından sadece bir gün önce Türk diplomatların güvende olduğunda ısrar etti. Bütün bunlar Türkiye’nin Kuzey Irak’ta olup bitenlerle ilgili kaliteli istihbarat toplama kapasitesine dair soru işaretlerine neden oldu.
Üçüncü siyasi referans noktası ise Kobani’dir. IŞİD önemli bir hedef haline getirdiği için stratejik bir önem kazanan bir Kürt şehrinden bahsediyoruz. Türkiye’nin kendi içindeki barış süreci belki de ilk kez öncelikli olarak dış dinamikler tarafından yönlendirilirken Türk hükümeti sadece seyirci kaldı ve Kobani’yi kurban etmeye hazır bir görüntü verdi. Bu da son 1,5 sene içinde tanık olduğumuz üçüncü yanlış hesaptı.”
***
Türkiye, Avrupa Birliği’nin desteğini epeydir kaybetmişti, şimdi Amerika’nın desteğini de kaybettiği anlaşılıyor. Batı dünyasında bir desteği yok artık Türkiye’nin. Ortadoğu’da da artık dostumuz bulunmuyor. ‘Değerli yalnızlık’ görülüyor ki artık ‘değerli yapayalnızlık’ olmuş.
***
Türkiye’deki iktidarı anlayan ve destekleyen tek lider Putin gibi gözüküyor.
O da hızla batıyor.
***
Dışarda yapayalnızız… İçerde de tam anlamıyla bölünmüş vaziyetteyiz.
Halkın en azından yarısı iktidara kuşkuyla hatta nefretle bakıyor.
***
Kalkınmak ve gelişmek zorunda olan ve bunun için dışardan gelecek paraya muhtaç bulunan bir ülke bu şartlarda yoluna devam edebilir mi? Bu, çok mümkün gözükmüyor.
Eğer hayat bir Tom and Jerry filmi değilse, gerçekse, bir sahnede ölüp öbür sahnede dirilmiyorsan… Türkiye’nin kendine süratle çeki düzen vermesi gerekiyor.
***
Ya vermezse? O zaman bizim hikayemiz ‘kısa’ bir çizgi film olur.