Devletin dinlenmesine mi yanarsın duyduklarına mı!
.
Meydana geldikleri anda çok önemli gözükmeyen ya da önemi çok anlaşılamayan birçok olay eğer şartlar olgunlaşmışsa kendi boyutlarını aşan çok büyük bir olayın başlangıcı olabilir... Birinci Dünya Savaşı’nın patlayan tek bir tabancayla başlaması gibi…
Pazar günü yerel seçim var.
Neredeyse hepimizin hayatını belirleyecek kocaman bir siyasal çatışmaya dönüştü bu seçim.
Bütün bu çatışmanın taşlarını döşeyen başlangıç noktası, nasıl da hükümetin çok önemli bulmadığı bir olaydı kim bilir…
Başbakanın hangi düşüncesi, hangi planı, ağzından çıkan hangi cümlesiyle kendisinin ve bizim kaderimiz değişti acaba?
Kim bilir başbakan ne dediği, ne düşündüğü gün hem kendisinin, hem hepimizin, hem Türkiye’nin kaderini değiştirdi.
Türkiye’de herkesin onu alkışlamasını sağlayacak bir medya düzeni kurmanın iyi olacağını düşündüğü gün mü?
Her şeyi yapabileceğine kani olduğu gün mü?
Artık hiç kimsenin, hiçbir gücün karşısında duramayacağına inandığı gün mü?
Böyle bir gün, bir karar verdi ve her şey değişti mi?
Pazar günü seçim var, Başbakan kaderin değiştiği o anı geriye dönüp yeniden değiştirmek ister mi acaba?
Yoksa gelişmelerden çok mu memnun?
Bütün bu olanlara, yolsuzluklara, iddianamelere, fezlekelere, tapelere, ortaya dökülen suçlara rağmen seçimi kazanabileceğini anlaması onun kendine güvenini daha mı artırdı?
“Yolum açık” diye mi düşünüyor?
Bu çatışmaların, kutuplaşmaların, bilenen nefretlerin işine yaradığına mı inanıyor?
Başbakan bir gün bir karar verdi ve her şey değişti.
Anlaşılan o ki biz bu değişimin daha başlangıcındayız.
Birbirinden neredeyse ölesiye nefret eden, birbirinin varlığına tahammül edemeyen iki büyük kitle var.... Başbakan, bu kesimlerden birinin “başbakanı”, diğer kesimi, o kesimi oluşturan bütün parçaları ise “düşman” olarak görüyor.
Böyle bir ülke yönetilebilir mi?
Başbakan böyle bir ülkeyi bu şartlarda yönetebilir mi?
Kendisine “ayakkabı kutuları” gösteren milyonlarca insanın saygısını yeniden kazanabilir mi?
Korkunç tapeler dökülüyor ortalığa.
İnsan sadece ürküyor doğrusu bu kaosdan…
Pazar günü seçim var, o seçimden sonra bu ülke nasıl yönetilebilecek?
Demokrasi sürecek mi, sürebilecek mi?
Yolsuzluklar ne olacak?
Birbirinden nefret eden ve bir tanesinin üstündeki baskı gittikçe artan iki kesimin çatışması nasıl önlenecek?
Önlenebilecek mi?
Başbakan, bir gün kendisine gayet “anlamlı” gözüken bir karar verdi ve kaderimiz değişti.
O “kaderin” getireceklerinden ürküyorum ben.
Hem de çok ürküyorum.